BATI DEĞERLERİNİ; ‘BATI’ İLE SAVAŞARAK SAVUNMAK

 BATI İLE SAVAŞARAK BATI DEĞERLERİNİ SAVUNMAK

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşını, Dünya’da eşi görülmemiş bir zafer haline getiren özelliklerden en önemlisi, onun Batı değerlerini, Batı orduları ile savaşarak çağdaş bir devlet biçiminde kurması oldu. Bu süreçte bir kesilme yok. Demek ki işin fıtratında var. Türkiye çağdaş bir Cumhuriyeti kurmak için olduğu gibi onu yaşatmak için de Batı ordularıyla savaşmak zorunda..

NATO ‘nun geçen hafta Norveç’te yapılan Javelin 2017 digital manevralarında Atatürk ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resimlerinin hedef olarak kullanılması Türkiye’nin hemen tüm siyaset kesimlerinde tepki uyandırdı. Tepki’nin yaygınlığı ve büyüklüğü, kuşkusuz Erdoğan yanında, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk resminin ‘hedef olarak’ gösterilmesine. NATO ve Norveç’in doğan tepki üzerine yaptıkları açıklamalar ve özür dilemeleri bir tür krize dönüşmekte olan NATO-Türkiye ilişkilerinde önemli bir düzelmeye yol açmıyor. Norveç Ordusunda sözleşmeli personel olarak yer aldığı bildirilen Kürt kökenli bir göçmene fatura edilen ‘rezalet’ elbetteki NATO’yu aklamaz. Zira kullanılan fotoğraflar, öyle basit bir komputer oyunu ile geçiştirilemeyecek kadar göz önünde ve NATO yöneticileri tarafından kolayca tesbit edilecek biçimde yerleştirilmiş. NATO ve onu yönlendiren güçler, olayı bir ‘PKK Provokasyonu’ olarak takdim etmek  yönünde bir planı uyguluyorlar görüntüsü içindeler.  Zira siyasi yaklaşımlar açısından bakıldığında Atatürk ve Erdoğan’ı aynı zamanda ‘hedef’ olarak gören başka bir mihrak mevcut değil. Kısaca hedef tahtasına konan şey Türkiye Cumhuriyeti. Sonuç olarak işi yapan, AİHM, AP, BM gibi sivil siyasi  bir örgütlenme değil, NATO gibi doğrudan doğruya askeri bir örgüt.

 

         Geleceği buradan okuyabilirsiniz

 

NATO’nun Norveç tatbikatında ortaya çıkan uluslararası skandal niteliğindeki olaydan önemli sonuçlara ulaşmak için o denli erken değil. Zira NATO ve ABD özellikle siyasi mesajlarında birbirinden ayrı olarak değerlendirilemeyecek güçler. ‘Atatürk ve Erdoğan’ resimleri ile kastedilen hedef  bugün mevcut olan,Türkiye- Batı-ABD  ilişkilerinden çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve askeri bir hedef haline getirilmesi. Yapılan iş, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.

ABD’nin Türkiye ile artan problemleri, şu an için Erdoğan rejiminin 15 yıllık iktidarının son aşamasında izlediği zig zaglarla ilgili bir seyir izliyor. 6. Yılına giren Suriye savaşına doğrudan doğruya ABD desteğinde fiili olarak sınırlardan Esad’a karşı silahlanmayı gerçekleştirerek katılan Türkiye, savaşın son yılında  tam olarak karşı safa geçerek, ABD nin baş düşmanı Rusya ile ittifak yapan bir ülke oldu. Bu saf değiştirme’nin askeri anlamda yaratacağı  sarsıntıların Türkiye’nin siyaset sahnesini de uzun bir süre yönlendirmesi beklenmeli.  SS 400 Hava Savunma sistemlerinin, şimdilik bir söylem olarak yer aldığı günlerden, füzelerin Türkiye’ye intikal ettirileceği günlere gelindiğinde NATO’dan çok daha açık ve sert tepkiler geleceğini görmek zor bir iş değil. Geçtiğimiz hafta içinde ABD üst Düzey askeri kaynakları SS 400 ler alındığında gösterecekleri tepki konusunda bazı işaretleri medya ya açıklamışlardı.

İkinci olarak Türkiye’nin ‘hedef tahtasına’ alınmasının belki de daha önemli bir nedeni, Türkiye’nin Orta-Doğu’da ABD için en kritik bölge olan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de izlediği politika. Kuzey Irak’ta kaybeden Barzani rejimi ve Kuzey Suriye’deki PYD, ABD nin İran-Irak bölgesinde mutlaka yaşatmak istediği rejimler. Zira ABD ve İsrail’in bölgede aradığı ‘Arap olmayan müttefik’ tamamen askeri bir karakterde inşa edilen Kürt Bölgeleri, Türkiye, Irak, İran ve Suriye tarafından kuşatılmış durumda. Türkiye’nin desteği olmaksızın ABD nin bu bölgelere askeri anlamda büyük çaplı bir operasyon düzenlemesi hemen hemen imkansız.  2003 te Saddam rejimine karşı 450 bin kişilik orduyu seferber edebilen ABD’nin artık böyle bir şansı bulunmuyor. NATO’nun Norveç tatbikatında ‘sözde’ provokasyonu gerçekleştiren teknisyenin ‘Kürt’ asıllı olmasını böyle de okuyabilirsiniz.

   Ne Kadarı Erdoğan’a ne Kadarı Türkiye Cumhuriyeti’ne

ABD- AB ve NATO kurumları üzerinden Türkiye’ye açık ve örtülü saldırılar artarak sürecektir. ABD, Uluslararası İlişkilerde, Türkiye’de iktidarda bulunan Erdoğan rejimine darbe vurmak için her zaman fırsat bulacaktır. Reza Zarrap olayı, IŞID petrolü nü pazarlama, Sünni terör örgütleri ile ilişkiler, Katar bağlantıları ve ülke içinde diktatöryal tek adam rejimi girişimleri uluslararası ilişkiler açısından iktidarın tecridini sağlayacak malzemelerle dolu.

Ancak Batı’dan gelecek  dozajının giderek arttırılacağı ve askeri ambargolara yönelecek saldırıların, ne kadarının Erdoğan rejimine ne kadarının, artık ayağa kalkacağı anlaşılan, çağdaş Türkiye toplumuna yöneldiğini kestirmek kolay olmayacaktır. NATO Tatbikatında hedef tahtasına konulan Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tir.

 

Mahir Tan       LondraPosta-Londra