AYNI ANDA İKİ ŞEMSİYE ALTINDA DURMAK

 

              AYNİ ANDA İKİ ŞEMSİYE ALTINDA DURMAK

 

Türkiye’nin Ulusal güvenlik Politikaları açısından bulunduğu pozisyonu tanımlamak için 13 Aralık 2017 tarihinde yaşananlara bakmak yeterli.  İslam Ülkeleri İşbirliği Olağanüstü irvesinde neredeyse ‘Kahrolsun Amerika’ sloganları atılıyor. Cumhurbaşkanı bundan sonra Filistin meselesinde ABD yi arabulucu olarak kabul etmeyiz diye açıklama yapıyor. Dışişleri Bakanı ve Rusya Temsilcisi bu hafta içinde SS 400 anlaşmasını imzalayacaklarını söylüyorlar.

14 Aralık gününde Genel Kurmay Başkanlığı’nın ev sahipliğinde yapılan Bölgesel İşbirliği Toplantısında ABD Avrupa kuvvetleri Komutanı General Curtis Scapparotti ve ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı Votel ile  Filistin’i de içeren bölgenin ‘güvenliği’ masaya yatırılıyor.

Ulusal Güvenlik açısından Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi-askeri yapının son derece ‘hassas’ olduğu ortada. Zira Genel Kurmay Başkanı’nın toplantı yaptığı ekipte bulunanlar, İstanbul İİT zirvesinde hedef alınanların ta kendileri. İstanbul’da siyasi yöneticiler ‘Türkiye’ye SS 400 getireceğiz’ derken, Ankara’dki ABD Generalleri Türkiye’de SS 400 istemeyiz demiyor mu?

        Hava Savunma Sistemi olmayan ülke

 

Türkiye’de şu anda herhangi bir hava savunma sistemi bulunmuyor. Orta- Doğu’da askeri sürtüşmelerin taraflarını oluşturan  Suudi Arabistan ve İsrail  Patriot larla korunuyor. Suriye ve İran’da ise Rus SS 300-400 leri var. Bölgedeki en büyük orduya sahip olan Türkiye’de herhangi bir hava savunma sistemi mevcut değil.

Orta-Doğu’da Suriye ve Irak topraklarında IŞID ın elinde tuttuğu büyük kentleri  ele geçirmek için yapılan savaşlar gösterdiki, sonuç alan güç ‘space avionizm’ denilen 5. Kuşak Savaş uçakları tarafından yürütülen bombalamalar. Çoğunluğu ‘vekil’ yarı askeri güçlerden oluşan kara birlikleri ise ‘boşaltılan yerleşim alanlarını’ işgal kuvveti olarak kullanılıyor.

İkinci Dünya Savaşı ve 1960 lara kadar görüldüğü gibi tankların ve orduların karşı karşıya gelip savaştıkları bir tür yok artık.

ABD veya Rusya’nın sahip olduğu ‘hava şemsiyelerinden’ birinin altına giren birliklerin yıkılmış kentleri işgal ettiği bir savaş türü yaşanıyor. Kuzey Suriye, Halep, Musul,Rakka savaşları gibi.Kentleri yerle bir eden savaş uçakları ise ABD ve Rusya’nın 5.kuşak savaş uçakları.

             Tehdit Karada değil ,Havada

 

Türkiye’nin son 15 yıllık dış politikası düşman ‘üretmekle’ geçti. Son iki yıldır süren ‘Astana’ manevrası olmasa, Türkiye Güney ve Doğudan düşman kuvvetler ile sarılmak üzereydi.

Ancak, Türkiye’nin,herşeye rağmen, güney ve doğusunda kara sınırları boyunca ‘stratejik önem taşıyan’ bir düşmanı yok. Türkiye’nin bu bölgedeki sorunu ‘Sınır Güvenliği’ çerçevesi içinde, jandarma operasyonları ile çözülür. Uluslararası siyaset gelişmelerine göre Türkiye’nin çatışmaya dönüşme kaabiliyeti taşıyan sürtüşme odakları bugünkü Kuzey Suriye üzerinde bulunuyor. Ancak bu bölgeden Türkiye’ye karadan gelecek ciddi bir tehdit beklenmemelidir. Zira Kuzey Irak ve Kuzey Suriye mevcut ittifaklar silsilesi içinde İran, Irak, Suriye ve Türkiye trafından kuşatılmış durumda.  Türkiye’ye stratejik anlamda tehdit olabilecek bir kara gücünün bu bölgeye indirilmesi askerlik bilimi ile çelişen bir ‘kurgu bilim’ malzemesi.

Ancak Türkiye olası senaryolar içinde ‘en gerçekçisi’ olarak yine Güney ve Güney Doğu sınırları boyunca havadan tehdit altındadır. Bu alanlar Kuzey Suriye’de ki ABD Hava üsleri ve Doğu Akdeniz- Suriye üzerinden geliştirilebilecek ABD-İsrail Deniz-Hava koridorlarıdır.

Bu nedenle Türkiye’nin güneydoğu ve güney sınır boylarını güvence altına alacak bir hava savunma sistemine sahip olması mutlaka gereklidir. Bu sistem sadece SS 400 olabilir.

Radarlarınızı döndüreceğiniz yön, bunu gerektiriyor.

 

Mahir Tan         Londraposta-Londra