ATI ALAN ÜSKÜDARA SÜRÜYOR

         Atı Alan doğru Üsküdara

 

Sadece Türkiye’de değil, Dünya’nın her yerinde moda bu şimdi. Batı Demokrasileri de Avrasya Hanedan devletleri de böyle. Suriye’nin geçtiğimiz hafta bombalanması tam olarak uluslararası hukuk ile hiç bir ilgisi bulunmayan bir alana girildiğini gösterdi. Şimdi düzmece olduğu çok daha net bir biçimde ortaya çıkan Duma’da Esad kimyasal bombası, hiç bir resmi kurum tarafından araştırılmadan, BM kararı olmadan, hatta patlayan bir bomba olup olmadığı bile belli değilken  ‘atı alan’ ABD-Fransa-İngiltere’nin Suriye’ye 103 adet füze göndermesiyle şimdilik sonuçlandı. Keza ingiltere’deki Skripal ve Kızının zehirlenmesi olayı da hiç bir resmi kuruluş kararı olmaksızın,BM kararlarına karşın Rusya’nın  yüzlerce diplomatının Batı’dan sınırdışı edilmesi ile alelacele sonuçlandı. Malı götüren kazanıyor.

   Milletin iki ayağını bir pabuca sokmak

 

Türkiye’deki 24 haziran 2018 de yani karar alıp 66 gün sonra seçime gitme kararıda bu cinsten bir mal kaçırma olayı. Seçim şansı bulunan Meral Akşener dışında muhalefet partilerinin henüz aday açıklamadıklarına bakarak ‘baskın kararının’ amacına ulaştığına hükmetmek gerekir.

1 No lu aday ‘ne erken seçimi yaaa’ dediği günlerde zaten seçim meydanındaydı. Şimdiden 13 mayıs için şaşaalı bir Londra ve Buckingham Palace ziyareti hazırlanıyor. Abdullah Gül’ün ziyaretinin çok çok ötesinde birşey olacak gibi görünüyor. BBC televizyonu hemen hergün Osmanlı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’deki popülaritesi hakkında en az iki saatlik programlar koyuyor. Baskın seçimde Londra’dan gelecek destek sağlama alınmış durumda. Şüphesiz bazı silah alımları devreye girecektir.

Oysa muhalefet tam anlamıyla baskın yemiş durumda. Ana Muhalefet partisi ‘erken olup da yıpratılmasın’ diye adayını açıklamadı. 66 Gün içinde partiler arasında ittifak görüşmeleri ve adaylar üzerinde anlaşma sağlanıp güçlü bir seçim kampanyası yürütülebilebilecek mi ?

 

   Bi de ‘iyi haber’

 

Bu kargaşa ve panik içersinde iyi bir şey de var. Bu ‘mağdur’ durumdaki Meral Akşener. Türkiye’de ‘mağduriyetin’ her zaman için seçimlerde bir şans olduğu düşünülürse, yönetimin Akşener’i seçime sokmamak için YSK yı kullanması durumunda, Erdoğan karşısında şansı hızla artacaktır.YSK ise aktörlerden biri gibi görünüyor.  Bahçeli- Erdoğan arasında ‘erken seçim isteme’ konusunda varlığı kuşku götürmez ön anlaşmanın içinde Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut olmadığını düşünmek saflık sınırlarını zorlamak olur.

 

  Rüzgar yoksa yaratamazsınız..

 

Aday belirleme, Seçim kampanyaları düzenleme, PR teknikleri kuşkusuz uzmanlık işi. Ancak bu etkilerin sınırlı bir gücü olduğunu, aslolanın halk kitlelerinde büyük ölçüde kendiliğinden ortaya çıkan ‘seçmen eğilimleri’ olduğunu görmek gerekir.

Baskın seçim kararı, ‘baskın’ karakterinin iktidara sağladığı avantajlara karşın, bir dizi ‘sürpriz olasılığını’ gündeme taşımıştır. Halkta görünüşte hakim olan ‘çaresizlik’ acilen bir ‘çözüm yaratma’ dürtüsünü de güçlendirecektir. Bunu ‘lider arayışı’ olarak da görebilirsiniz. Seçim kampanyası başlar başlamaz bir liderin ‘aranan çözüm’ olarak ön plana çıktığını göreceğiz. Özellikle önüne engeller çıkarılan, yönetimin yok etmek için planlar yapıp, seçim kanunları çıkardığı bir lider için tarihsel kırılma noktası karşımıza çıkabilir. Tam zamanı gibi bunun….

Mahir Tan        LondraPosta-Londra