ATATÜRK MOTİVASYONU NEREYE YÖNELİR ?

                                                    Atatürk Motivasyonu Nereye Yönelir

 

            Türkiye’de son yılın belirleyici politik gelişmesi  Cumhuriyet Devrimi ile Karşı devrim’in kesin olarak karşı karşıya gelmeleri oldu. 95 yıl  öncesine göre aradaki fark tarafların iktidar- muhalefet ilişkisi açısından  poziyonunun değişmiş olması. 

Cumhuriyet yönetiminin kurulması, onun ilkelerine göre inşa edilen çağdaş kültür (yüksek kültür), bu kültüre göre yetiştirilen elit, modern devletin adım adım ulusal topraklarda teşkilatlanması, tüm çağdaş Batı ülkelerinin ‘Ulus Devletler’ biçiminde yeniden örgütlenmeleri ile aynı doğrultudaki bir tarihsel gelişme oldu.  Devrim’in yıktığı siyasi ve sosyal yapı ise iktidar kademelerinden uzaklaştırılmakla beraber yok edilemedi. Bu Türkiye’nin yaşadığı çok uzun Osmanlı deneyiminin yarattığı toplumsal geriliğin bir sonucuydu. Karşı Devrim, Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığı döneminde çekildiği poziyondan Büyük Önderin ölümünden sonra başını kaldırmaya başladı. Eski rejimin yaşam tarzı, kültürü, dayandığı toplumsal sınıflar ve emperyal güçler, 1950 yılında Demokrat Parti ile yeniden iktidara yamandı.

Devrim-karşı devrim çatışmasının hikayesi kalın çizgilerle böyle.

Türkiye’nin son 95 yılına damga vuran kırılma noktası kuşkuya yer yok ki. Ulusal Kurtuluş savaşı sonunda Cumhuriyet’in ele geçirdiği-yeniden kurduğu devlet mekanizmasıydı. Adına Cumhuriyet Toplumu dediğimiz çağdaş ulus Türkiye Cumhuriyeti ve onun devleti olmasaydı mevcut olmayacaktı. Eğer şimdi 95 yıl önce kurulan devletin, artık o Cumhuriyeti temsil eden ilkelerden, ordudan,bürokrasiden, ulusal eğitimden, çok uzak, hatta onun karşıtı olan güçler tarafından ele geçirildiğini düşünüyorsak, Devrim-Karşı Devrim ilişkisinde 95 yıl öncesine göre tam bir zıtlıktan söz ediyoruz demektir. 

Cumhuriyet Güçlerinin temel motivasyonu ,artık, devlet mekanizmasının savunulması değil, onun ele geçirilerek yeniden Devrim ilkeleri doğrultusunda inşa edilmesidir. 

Bunu kim yapar ? Çelişkinin temelinde bulunan güç Cumhuriyetçilik-Atatürkçülük olduğuna göre, ona sahip çıkan milyonlarca insan. Unutulmaması gereken, şimdi meydanlarda olan insanların üç kuşak öncesinde aynı topraklarda yaşayan dedeleri,nineleri  bir kez yapmıştı bunu çok daha olumsuz şartlara karşın. Aradaki fark, motivasyon ve örgütlenme idi.

                              Cumhuriyet Toplumuna Karşı- Cemaatlar Toplumu  

 

Cumhuriyetçilik, Bugünün Türkiye’sinde temelinde Atatürkçülüğün bulunduğu bir değerler bütünü biçiminde ortaya çıkıyor. Laiklik, Parlamentoculuk, Ulusal Birlik, Ulus-Devlet, Halkçılık, Kuvvetler Ayrılığı bunun olmazsa olmaz ilkeleri. Bu özellikleri ile Cumhuriyetçilik, Atatürk ilkelerini Cumhuriyet’in kuruluş yılları olan 1924-1938 yılları arasındaki  dönemde uygulandığı biçimi ile savunan Radikal Atatürkçülükden başlayarak, salt laiklik, kuvvetler ayrılığı,hukuk devleti  ve çok yaygın bir biçimde, Cumhuriyet Kültürü ve yaşam tarzını savunmaya kadar genişleyen bir cepheye yayılıyor. Bunun nedeni bu yıl içinde iyice açığa çıktığı gibi; Cumhuriyet’in karşısındaki güçlerin Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına saldırılarının, sadece Atatürk ilkelerini değil, Laik yaşam biçimini , demokratik yapıyı, hukuk devletini,kuvvetler ayrılığını toptan hedef aldıklarını göstermiş olmaları.  

2018 Yılının siyasi değerlendirmesi yapıldığında, Türkiye’de karşı karşıya gelmiş Devrim ve Karşı devrimi görmemek elde değil. Cumhuriyet- Karşı Devrim zitlığı olarak belirlenen taraflar, giderek daha sınırlandırılmış ve çizgileri netleştirilmiş bir biçim kazanıyor; Taraflar, 1923-1938  arasında uygulanan devrim yasaları ve onun uygulayıcısı olan devrim liderleri ile  yıkılan Çürümüş Osmanlı toplumu ve onun kültürel-sosyal yapısı.

İlk ağızda çatışmaya dönüşecek çelişki ise Laik ulusal toplum ile Osmanlı Cemaatlar toplumu.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında sindirilen ve yeraltına itilen Cemaat-Tarikat toplumu, yazık ki, çizgisini hiç değiştirmeden, belli bir silsileyi sürdürerek bugün iktidara ortak yapısını yeniden kazanmıştır.

Türkiye’de biz dizi tarikat-cemaat etkinliğinden söz edilse de cumhuriyet düşmanı kategorilerin ana ekseni 95 yıl önce olduğu gibi Nakşibendi- Halidi düzenidir.

Nakşibendi tarikatı, Osmanlı Devletindeki Modernizasyon çalışmalarından başlayarak, Cumhuriyet döneminde ilerici  tüm hareketlere karşı geriyi fiilen savunan en etkili güç olmuştur. Osmanlı ve daha sonra Türkiye coğrafyasının merkeze yakın bölgelerinde,özellikle Doğu,Güneydoğu Anadolu,Kuzey Irak,Suriye de 1880- 1923 yılları arasında gücünü zirveye çıkaran Nakşi-Halidi düzeni, Cumhuriyet döneminde başarısız birkaç isyan denemesi sonrasında yeraltına inmiş, 1950 yılında Demokrat Parti iktidarı ile yeniden tırmanışa geçmiştir. Bugün iktidarda bulunan AKP ve onun iktidarını hazırlayan Demokrat Parti ve sağ iktidarlar döneminin yönetim kadrolarının büyük bir bölümü  Nakşi-Halidi düzeni tekke, zaviye ve şeyhlik silsilesinden gelmiştir. AKP nin eğitim ve Din işlerine ilişkin kadrolarının 2018 yılında açığa çıkan sosyal-kültürel politikası, esas hatlarıyla, şeyhlik ve tarikatçılık sistemini yasal biçime getirmek ve topluma ‘yeni’ yaşam biçimi olarak empoze etmek çabasıdır.  

Sosyal,kültürel ve siyasi alanda gelişmeler, Türkiye’nin Batı’ya bakan çağdaş yüzü ile Orta-Doğu’ya bakan siyasi islam- tarikatçılık ile  kendini ifade eden geri arasında mücadelenin ön plana çıktığını gösteriyor.

Cumhuriyet’i savunan milyonların bazı öncelikleri yanında engelleride var.

Cumhuriyet güçlerinin avantajlı oldukları nokta, tartışmasız olarak, yüksek eğitim düzeyi ,çağdaş yaşam ve kültürün yarattığı ayrıcalıklardır. Cumhuriyet, Atatürkçülük gibi  denenmiş ve halk tarafından benimsenmiş  yüzyılın en önemli devrimlerinden birini gerçekleştiren bir dünya görüşüne sahip. Öyle ki Cumhuriyet’e sahip çıkan milyonlarca çağdaş insanın bilincinde, Atatürkçülük dışında önderlik edecek herhangi bir dünya görüşü yaratılamamıştır. Bu gerçek giderek daha net olarak ortaya çıkmakta.

Cumhuriyet’in en başta gelen zaafı ise,yazık ki, örgütlenme ve toplumsal-siyasi  liderlik eksikliğidir.

Bunun kaynağında yatan neden ise; Cumhuriyetçi milyonların, iktidara alternatif bir siyasi örgütlenmesinin bulunmayışı.

Çağdaş Cumhuriyeti savunan milyonların ilk olarak çözmek zorunda oldukları sorun da budur.    

 

Mahir Tan      LondraPosta-Londra