Aptal Şeytan ve Mars’ın Suyu !

APTAL ŞEYTAN  VE MARS’IN SUYU!

Evet, aynen böyle bugünkü bizim başlığımız… ya da kurcalayacağımız konu…

Hatta daha da doğrusu: “Şeytanın akılsızı(!) ve Mars’ın Suyu…

(Bildiğimiz su) yani…

Peki bunlar,

Neden bize konuk oluyorlar?

Ne bileyim? (!!!)

Şeytan? Malüm, şeytan… Çok zeki, çok kurnaz, çok uyanık bir yaratık. Ve de, aynı zamanda, çok düşman, çok münafık, çok utanmaz, çok zalim vs… Ki, Allahın belası kere belası!

“Kör şeytan! Lanet şeytan…İnsanları şurda burda, her zaman ve her yerde…hatta gece uykuda bile aldatan…mahluk!

Ne diyelim? Şeytan, işte…

Üstelik, Türkçe Sözlük’e bakıyorum, orada da ol makamdan okunuyor kimliği, … Yani, “Din kitaplarına göre isyancı meleklerin, kötü ruhların başı…”

Hele, Orhan Hançerlioğlunun, “Dinler-Mezhepler -Tarikatler-Efsaneler” alt başlıklı, !NANÇ SÖZLÜĞÜ’ndeki karşılığına da bakarsak, bu sefer kabak gibi çıkıverir ortaya hınzırlığı da hainliği de…

Birlikte okuyoruz:

Şeytan: “Kötü melek…İbranice düşman anlamına gelen “başatan” deyiminden gelmedir. Çeşitli mitolojilerde de “kötücül” varlık olarak yer almakla beraber Yahudi- Hıristiyan-İslam geleneğinde önemsenmiş ve “tanrıya başkaldıran melek” anlamında kullanılmıştır.Temelde “iyi tanrı” karşısına “kötü tanrı” koyan ikici dinlerden gelme bir inançtır.Örneğin Zerdüşt dininde “ iyi tanrı” Hürmüz’ün karşısındaki Ebrimen böylesine bir şeytandır. Nitekim İslam dinine göre “ateş”ten yaratılmış sayılan “şeytan” bu açıdan da Zerdüştlükle ilişkili görünmektedir. İslam inançlarına göre şeytan, kendisinin ateşten yaratılmış olmasına karşılık Adem’in topraktan yaratılmış olmasını ileri sürerek ona secde etmeyi kabül etmemiş ve tanrının buyruğuna karşı koymuştur.Bu yüzden cennetten kovulmuş ve kıyamete kadar insanları doğru yoldan saptırmayı kendisine iş edinmiştir. Onun kötülüklerinden tanrıya sığınılması yolundaki dualar, gerçekte, daima metafiziği eleştirmiş olan insan usuna karşı inanca sığınılmasını simgeler. Usun işlemesi (şeytan) böylelikle engellenerek metafiziğin alanına (tanrı) kolaylıkla girilmesi sağlanır. Yüzyıllar boyunca insan mutluluğunun böylesine bir alanda gerçekleşeceği sanılmış ve insan usuna bu mutluluğun DÜŞMANI gözüyle bakılmıştır. Müslümanlar Kurban Bayramı’nın birinci, ikinci ve üçüncü günleri MİNA’da haç farizesini eda sırasında yedişer taş atarak şeytanı taşlarlar…Bu İslam geleneği Peygamber İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban edeceği sırada, karşısına çıkan şeytan taşlamasını simgeler…”

Evet, şimdilik bu kadarı bize yetsin bu metnin. Ancak bilelim ki, ol hikaye, “bayati-araban” makamından sürüp gidiyor. Ta ki, şeytanefendi hazretlerimizin cemazi-yel-evvel’ini faş edene…kadar!

Yahut masal masal matitas!

E ama-diyeceksiniz- şeytan masalı tamam da, “APTAL”ı da var mı onun? Yahut ben nereden buldum?

Tabi ki, Mina’da çok var, hatta istemediğin kadar çok…Mesela bin dörtyüz şu kadar yıldır her kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günleri taşlanan kim?, şeytan! Hem de milyonlarca hacı adayı tarafından taşlanıyor!..İşte şeytan hazretleri o Mina beldesinde ikamet ediyor efendim! Üstelik varlığı halkın diline öyle muhkem bir biçimde düşürülmüştür ki, sanki bir ayet! İnsanların ağzı da torba olmadığı için büzemiyorsunuz!.. Ve de inadına inadına dolanıp duruyor ağızdan ağıza… Ne edelim ki! Eski zamanlardan bu yana öyle gelmiş, öyle de gideceğe benziyor…

Kim mi yaratmış bu uğursuz mahlukatı? Nereden mi gelmiş?

Onuda artık- Mekke dönüşlerinde – gül yağı kokup zemzem suyu dağıtan hacı efendilerimize sorunuz!

Mesela bu satırların yazarı tanık oldu böyle bir soruya! Geçtiğimiz yılların birinde komşumun ölen anası için mevlit okutma davetine çağrılıydım.Tabi haremlik-selamlık oturuluyor. İmam geldi, komşular geldi, hoşgeldinler, tokalaşmalar, biraz da şakalaşmalar…Ortalık dolmaya başlıyor ki, vaziyet keka…Derken, iki arkadaşıyla hacdan yeni dönen eniştem de geldi. Elbet ortalık ciddileşti birden. Malüm hacılar gelmiştir! Boru değil!

Ama biraz sonra yine de salonumuzdaki hava gevşedi, sakinleşti,epeyce…Konular konuları kovalarken de komşunun bir diğeri seslendi oturduğu köşeden;

Hacı efendiler! Hacda şeytan taşlıyorlarmış, siz de taşladınız mı? Nasıl bir şey bu şeytan?

Taşladık tabi, dedi hacılardan biri, ama dedi eniştemi işaret ederek, bilseydim taşlamazdım… yanımdakiler o şeytandan daha da şeytanmış meğer! Bunları taşlardım aklım olsaydı…

Diye takıldı.

Ama soruyu soran bir soru daha yapıştırdı hacı efendiye;

O şeytan o kadar aptal mı ki, orada durup, taşlanmasını beklesin hacı efendi?

Ne bileyim! Benim o kadar dini bilgim yok! Aptal mı, değil mi…nereden bileyim! Taşladık işte her müslümanın yaptığı gibi…

“Dini bilgi” mi? Kimde olabilirdi ki bu? Ortalık gerildi birden, korku sardı davetlileri ki buz kesti salon, herkes “bilmiyorum, bilmiyorum” deyip deyip duruyor…İmama sordular, imam da; Vallahi günaha girmeyeyim. Benim de tam bilgim yok o mevzuda…Bildiğim şeytan şeytandır…kaçacaksın ondan, Allahın emri!

Ve de şeytanın aptallığı değil, şeytanlığı kaldı ortada yine, ne diyeceksin! Çoğunluk ne diyorsa o!!!!…Değil mi efendim?

Başlığımızın “MARS’ın SUYU” bölümüne gelince…Bu da, büsbütün “matitas!”

Hani üç-dört hafta önce gazeteler: “MARS gezegeninde su bulundu” haberini geçti ya…Seninkiler telefona sarılıp Nihat Hatipoğlu hoca efendiye soruyorlar;

“Hocam Mars’ta bulunan su ile gusül abdesti alınır mı?”

Vallahi helal olsun! Milletin aklına bakın… nerelerde geziyor, değil mi?

En iyisi biz yine başlığımıza geri dönelim:

APTAL ŞEYTAN VE MARS’ın SUYU…

Abdullah Nihat Yılmaz

15 Kasım, 2015

Londra.