Ahmet Kılıçaslan Aytar;Tehdit Sürüyor

TEHDİT SÜRÜYOR

Siyonizmin gücü kapitalizmi ve küresel piyasaları, ABD’nin İsrail’in güvenliğine yönelik taahhüdü Ortadoğu’yu belirliyor.

Bu bir aksiyomdur ve gereğince İsrail’in güvenliği için yıllarca sürdürülen, İsrail-Filistin meselesi çözülürse daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğine ilişkin strateji rafa kalkmıştır.

Şimdilerde İsrail’in güvenliği Arap Dünyası ile müttefik ilişkileri geliştirmeye: Bu noktadan İsrail-Filistin meselesini çözmeye: İsrail’in çevresinde güvenli bölge oluşturulmasına: En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulması esasına dayanıyor…

Bu çerçevede 15 Temmuz darbe girişiminin ABD ve İsrail’in ortak yapımı olduğu, “başarısız olması plânlı bir darbe girişimi” olarak senaryolaştırıldığı ve tezgâha konulduğu biliniyor…

*

ABD ve İsrail, Arap Baharı sırasına Tunus’ta, Libya, Mısır, Suriye, Türkiye ve daha bir çok yerde  “İslami dava ve cihad faaliyetleriyle siyasi parti faaliyetlerinin birbirinden ayrılması” ve “bir siyasi partinin dini alanda vesâyet sağlamasının yararının olmadığı” gerçeğini görmüştür.

Önce Mısır’da Muhammed Mursi önderliğinde Müslüman Kardeşler Örgütü’nün şeratçı hükümeti bir askeri darbe ile yıkılmış, yıllarca yeraltında İslam ülkelerinde cihadçı faaliyetler sürdüren ve Arap Baharı’nde yer üstüne çıkarılan Müslüman Kardeşler örgütü bu fırsatla tasfiye edilmiştir…

*

Şimdi yine ABD ve İsrail’in desteği ile tasfiye  edilmek sırası, “Atatürkçü ideolojinin merkezci, seçkinci ve otoriter zihniyette olduğu ve kurumlarıyla birlikte toplum üzerinde kontrolü ve tahakkümüyle demokrasi üzerinde vesayet oluşturduğu” iddiasında olan,

Fakat çağdaş düzeyi sorgulama, yakalama ve aşma anlayışı, insan hakları, düşünce, inanç ve girişim özgürlükleri, lâik hukuk devleti, katılımcı demokrasi, liberal ekonominin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı koyma iddiasını asla taşımayan;

*

Ya? Bir murşid ya da bir tebliğci gibi imamet, hilafet ve imareti kendi sultasında kabul eden bir bedbahtın,

Allah sevgisi içinde o’na kavuşmak isteyen, o yüzden muhabbetle bağlılık kurmaya hazır, ilim, irfan ve manevi zenginlik kazanabilmek hayalindeki müridlerine yönelmesi,

Bu iradeyle Ortadoğu’da  Rabitat-ül Alem-ül İslam olarak genişleyen ve Amerikancı İslamın şeriatıyla İslam Devletleri Birliği kurmak isteyen,

Manevi değerlerin piyasalaştığı şu süreçte üye ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişmelerini İslami Kalkınma Bankası önderliği ve din adına dolandırılan ve uyduran beyinler haline gelenlerin himmetiyle sağlanan insan sermayesi ve finansmanla topyekün bir cihan devleti olabilmeyi düşleyen ve bir kuruluş olarak faaliyet sürdüren Fethullah Gülen’de ve cemaatindedir…

*

Ne ki, Fethullah Gülen’in Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Arap İslam ülkelerine yayılmacı felsefede merkezi, yerel, özerk idareler, yargı, CHP, MHP, üniversiteler, medya, sermaye ve TSK üzerinden Yeni Türkiye oluşturdukları da gerçektir.

Bu değişimde askeri gücün operatif fonksiyonu pasifize edilmiş, yerine istihbarat fonksiyonu kuvvetlendirilmiş  Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) türlü süreci belirleyen yeni merkez haline gelmiştir.

*

MİT bir ucunda Türkiye’de demokratikleşmeyi öngören ABD/CIA, öteki ucunda demokratikleşme için Kürt Sorununun çözülmesini öngören İsrail/MOSSAD ile istihbarat paylaşımında birlikte yeni Türkiye’yi belirlemiş,

Akış bazen hem MİT’in henüz değişimi, hem ABD/CIA ve İsrail/MOSSAD’ın Orta Doğu politikalarında önceliğe yönelik uzlaşmazlıkları nedeniyle Yeni Türkiye’ye çatışmalar olarak yansımış,

Fakat sonuçta Büyük Orta Doğu Projesi doğrultusunda sivil-asker bürokrasisi müştereken yönetilmiş,

Medeniyetler İttifakı doğrultusunda da iki eski ortak Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen yüce İslam dinini bir güzel dünyevîleştirmiştir…

*

2002’den beri eski ortaklar devlet kontrollerini adım adım kaldırmış, ülke işgücünün düşük maliyetli bir üretim üssü haline getirilmesiyle ulusötesi şirketlere açılması üzerinden büyük bir ekonomik genişleme sağlamıştır.

Ama nüfusun en zengin yüzde birinin ulusal servet içindeki payı 2002’deki yüzde 39’dan 2015’te yüzde 54’e çıkar ve anormal zenginleşmeler oluşurken,çalışanların ve kent yoksullarının yaşam standartları önemli ölçüde gerilemiştir.

3 milyon insan Avrupa’da iş aramak amacıyla ülkeyi terk etmiş, işsizlik yüzde 10,8 seviyesine çıkmıştır.

*

Yeni Türkiye Irak ve Suriye’de ABD önderliğinde sürdürülen El Kaide ve IŞİD dahil İslamcı milisleri kapsayan iç savaştaki merkezi rolü nedeniyle istikrarsızlaşırken,

toplumsal çelişkiler de artmıştır.

Suriye savaşı bir fiyaskoya dönüşmüş, katliamların yerinden yurdundan ettiği milyonlarca insan sığınma arayışı içinde Suriye sınırından içeriye akarken, binlerce İslamcı milis, ülkeyi Esad’a karşı savaşa katılmak için bir geçiş noktası olarak kullanmıştır.

2014’ten beri Yeni Türkiye’nin yardımıyla ABD’nin silahlandırdığı IŞİD; Irak ve Suriye rejimleri yıkmak ve bu ülkeleri bölmek için savaşıyor.

Rusya’nın Esad yönetimini desteklemeye yönelik müdahalesi, Türk hava kuvvetlerinin bir Rus uçağını düşürmesiyle Ankara ile Moskova arasında askeri çatışma olasılığına yol açmıştır.

*

Erdoğan’ın Irak’taki gelişmelere ilişkin en büyük kaygısı, Kürt bölgesel yetkililerinin  petrol zengini Kerkük bölgesini işgal etmesi,

Türkiye’nin sınırında fiili bir özerk bölge oluşturmuş olan kuzey Suriye’deki Kürt savaşçılara yardım akıtarak kendi bölgelerini büyük ölçüde genişletmek için kullanmasıdır ki; bu kaygı son zamanda süratle realize oluyor.

*

Üstelik Erdoğan, toplumsal gerilimleri başka yöne çevirmek ve Türkiyeli Kürtler arasında yeniden canlanan huzursuzluğu önceden tutmak için Kürtlere dayanan siyasi partiler ile bir bütün olarak Kürt halkı üzerinde ağır bir baskı uyguluyor.

Bu istikrarsızlığa ek olarak Erdoğan’ı haklı bir şekilde örtülü müttefik olarak gören IŞİD, destekleyicilerine Türkiye içinde terörist eylemler gerçekleştirme çağrısı yaparak ihanet olarak gördüğü her şeye karşı misillemeler yapıyor…

Bugün ülkedeki ekonomik büyüme, küresel ekonomik krizin ve siyasi belirsizliğin etkisiyle çarpıcı biçimde yavaşlamış durumdadır ve daha da gerileme bekleniyor…

*

Türkiye’nin işbu niteliksiz siyaset dinamiğinin bir ucunda ABD/CIA ve İsrail/MOSSAD’dan satın alınan destek,

Diğer ucunda ise içlerine aldıkları CIA ve MOSSAD istihbarat örgütlerinin yönetiminde ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki çıkarlarına güvenlikli bir bölge oluşturmak için ödenen karşılıklar bulunuyor…

*

Fethullah Gülen darbesinin nihai yenilgiye uğrayıp uğramayacağına ya da  yeni Türkiye’nin daha müzmin bir iç savaşa sürüklenip sürüklenmeyeceğine bakmaksızın,

Yaşanan gelişmeler düzenin siyasi kurumları ve mekanizmalarının uluslararası ölçekte gerçekleşen ve genelleşen çöküşünün ifadesidir.

Aslında ülkeler ve Yeni Türkiye de küresel ekonomik krizin,toplumsal eşitsizlik düzeylerinin ve ABD emperyalizmi ile müttefiklerinin petrol zengini Ortadoğu’ya egemen olma ve dünyanın her bölgesinde Rusya ile Çin’in nüfuzunun altını oymayı amaçlayan askeri gündeminin yıkıcı sonuçlarının kolay kolay kontrol edilemeyen etkisi altında birbiri ardına çalkantıya sürükleniyor…

*

Bu sürüklenişte, mesela Gülen tasfiye edilirken eski siyasi ortağı yeni Türkiye’nin sahibi kesiliyor.

Hak’kın,hukukun yerinde yeller eserken Yeni Türkiye “Türkiye vatandaşlığı”,”Özgürlükçü Lâiklik” başlıklarında parlamenter demokrasi yerine  Hilafetle güçlendirilmiş Başkanlık rejimine doğru  başka bir maceraya itiliyor.

*

Erdoğan, İsrail’e en uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturma stratejisi doğrultusunda;

Artık NATO kumandasına girmiş olan TSK’nın İslamcı Arap ülkelerle cihatçı irtibatı olamayacağı için;

Bölücü Kürtlerin Suriye’ye gönderilmesi: Onların boşaltığı alanlara ağırlığını ziyadesiyle Suriyeli ve Kafkasyalı Türk savaşçıların Şanlıurfa, Hatay, Gaziantep, Adana, Mersin, Kilis ve Osmaniye’de iskan edilmeleri: Avrupa’nın güvenliği sağlamak üzere İŞİD mensubu teröristlerin Hatay,Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa’yı içine alan bölgede iskanıyla Türkiye demografisi değiştirilerek  yeni bölgelerin oluşturulmasına yöneliyor.

Nasılsa Erdoğan’a  nihaî hedefi olan cihatçı İslamcı Ümmeti oluşturmak mücadelesinde AKP paramiliter güçleri, Osmanlı Ocakları,Sünni Arap çeteleri ve İŞİD/Nusra terör örgütü mensupları eşlik ediyor ve hazır kıta bekleniyor.

*

Atatürk, “Tehdide dayanan ahlâk, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de lâyık değildir” diyor…

27.7.2016

AHMET KILIÇASLAN AYTAR