Ahmet Kılıçaslan Aytar; Yükselen Alman Militarizmi

YÜKSELEN ALMAN MİLİTARİZMİ

Rusya’nın ABD ve NATO ile yeterli deneyim geliştirdiğini ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği tezi çerçevesinde sürdürülen müzakereler sonuçsuz kalınca;

Strateji Belgesinde eski hasmı Rusya’yı stratejik ortak olarak anan ve Avrupa bölgesinin küresel tehditlere karşı korunmasında  Füze Savunma Sistemine katılımını isteyen NATO’nun “Akıllı Savunma- Smart Defence ” girişimi,İttifakın bu kapsamda füze savunma sistemlerini aşamalı ve uyarlanabilir bir yaklaşımla geliştirmesine yol açmıştır.

*

Bu suretle güc dengesini sarsabilme  niteliğiyle iki dev nükleer gücün rekabeti giderek daha çok ısınmıştır.

ABD müzakereler sürecinde modifiye ettiği yeni Füze Savunma Sistemlerini, şimdilerde Rusya sınırına daha yakın bölgelerde konuşlandırıyor.

Akdeniz’de uçaksavar füze sistemi AEGİS ile donatılmış artan sayıda ABD gemisi endişe uyandırıyor.

Son olarak ABD’nin Romanya’da aktif hale getirdiği füze savunma sistemi “Rusya’nın ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit” olarak tanımlanıyor.

*

Stalinist Çavuşesku rejiminin çöküşünden ve kapitalizmin restorasyonundan beri Romanya’yı, Stalinistlerin ve serbest piyasa savunucularının tamamının ortak noktası olarak iktidarın kumanda kollarına ve onunla bağlantılı mâli mükafatlara erişim üzerine yaptıkları şiddetli mücadele belirliyor.

*

NATO ve AB üyesi Romanya’nın Devlet Başkanı Klaus Johannis, ülkesindeki mücadeleyi sona erdirmek ve radikal kemer sıkma önlemleri uygulamak için emirleri emperyalist güçlerden alıyor.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in “biz dikkatimizi yalnızca Baltık Devletleri’ne ve Polonya’ya yönlendirmiyoruz” ifadesiyle ülkesine verdiği destek sözü istikametinde ilerliyor.

Johannis, Ukrayna’nın istikrarının tüm Avrupa’nın çıkarına olduğuna inanıyor ve Minsk sürecini destekliyor.

Moskova’ya karşı daha sert yaptırımları savunuyor ve Ukrayna’daki kriz için Rusya Devlet Başkanı V.Putin’i suçluyor.

Romanya’da ve tüm Karadeniz bölgesinde daha güçlü bir NATO varlığını talep ediyor.

Moskova’nın Transdinyester’de görevlendirdiği Rus askerlerinin yardımıyla, Batı ile bir uzlaşmayı önlemeye çalışabileceği konusunda uyarıyor.

Ya da Moskova’nın, Moldova’da bir istihbarat savaşı sürdürdüğü iddiasında bulunuyor.

*

Johannis, Rusya’nın Kırım’ı askerileştireceğini ve böylece neredeyse tüm Karadeniz bölgesi üzerindeki kontrolünü genişleteceğini söylüyor.

Zaten Almanya’nın desteği ile NATO’nun da Karadeniz bölgesinde daha güçlü bir müdahaleden yana olduğu biliniyor.

Rusya, Karadeniz donanmasının kapasitesini arttıracakken, ABD işte; Romanya’ya yeni bir füze savunma sistemi kurmuştur…

*

Devlet Başkanı V.Putin, Rusya’nın endişelerini dikkate almadan Romanya’ya füze kalkanı yerleştirildiğini,ülkesinin bu nedenle, ulusal çıkarlarına yönelik bu yeni tehdit karşısında neler yapabileceğini düşünmek zorunda bırakıldığını söylüyor.

*

Diğer taraftan Romanya’nın arkasındaki gücü Almanya, 2008’de ABD’de başlayan ve Euro bölgesine atlayan ekonomik krizde, Avrupa’nın liderliğini başarıyla yaparken Fransa’yı ikinci plana düşürmüştür.

Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansının karıştığı dinleme skandalında da liderliğini ABD karşısında pekiştirmiş ve kendini vazgeçilmez yapmıştır…

*

Avrupa’nın lideri olarak Almanya, V.Putin’in Devlet Başkanı olmasıyla birlikte Rusya’nın Avrupalılaşmasına ilişkin tükenen umutlarını,

1967’de yürürlüğe koyulan Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan “Ostpolitik” asını terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönelerek karşılıyor.

*

Bu yüzden Almanya,  Rusya’yı Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki uygulamaları nedeniyle  Avrupa Barışı’nı ihlal etmekle suçluyor.

“Avrupa Barışı” için 1939’da Sovyetler Birliği ile imzaladığı, temeli doğu sınırını sağlamlaştırmak üzere Polonya’yı işgal ederek olası bir Sovyet müdahalesini engellemek,

buna mukabil Sovyetler Birliğinin Almanya’nın Çekoslavakya’yı işgali üzerine batı sınırını garanti altına almak istemesine dayanan “Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Anlaşması” çerçevesinde,

Almanya’nın Polonya’ya girmesi ve II.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Polonya ve Baltık ülkelerine yaşattığı ağır sendromu bir kez daha yaşatmama çabasını gösteriyor.

Rusya’dan hem çekinen,hem düşmanlık besleyen Polonya ve Baltık ülkelerinin çıkarlarını ön plana alıyor.

Bu ülkelerin bölgesinde Romanya, Moldova, Gürcistan, Karadeniz, Kafkasya’da ve Orta Asya’ da Rusya ile rekabet ediyor.

*

Geçen yüzyılın çözülmemiş sorunları yeniden geri dönmüştür.

Alman emperyalizmi ve militarizmi bir kez daha çirkin yüzünü gösteriyor.

Almanya’nın egemenleri dünyanın yeniden paylaşılması ve hammaddeler ile pazarlar arayışı için yenilenen mücadeleden eli boş dönmeyeceklerınden emin olmak istiyor…

*

Askeri kısıtlamanın sonunu ilan eden Federal hükümet, militarizmi sistematik olarak teşvik ediyor.

Bundeswehr ya da Alman Federal ordusu, NATO’nun Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı konuşlanmasında, Ortadoğu’daki savaşlarda ve Afrika’ da ön cephede yer alıyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier “Bugünün durumu Soğuk Savaş döneminde olduğundan daha tehlikelidir. Eski düzenin yerini halâ bir yenisi almış değil. Nüfuz ve egemenlik uğruna bu mücadele, barışçıl bir ortamda gerçekleşmiyor ama şiddetli biçimde patlıyor” diyor…

*

Alman askeri güçlenmesi,ABD ile sıkı işbirliği içinde uygulanıyor ve bir öç alma duygusu ile sürdürülüyor.

Federal hükümet askeri harcamaları önümüzdeki yıllarda 130 milyar avroya çıkarma planlarını ilan etmiştir.

Ultra-modern kara, hava ve deniz kuvvetleri ile eşit zeminde faaliyet gösterecek ve en son teknoloji ile donatılacak 13.500 kişilik bir “Siber vuruş gücü” oluşturuluyor.

Bundeswehr, Rusya’ya yönelik Batı saldırganlığını güçlendirmek için Litvanya’ya ağır askeri donanım konuşlandırıyor.

Alman emperyalizmi bir kez daha küresel silahlanma yarışının ön safında olmaya çalışıyor.

Üstelik askeri yığınağı ve savaş yönelimini bütün Alman partileri destekliyor.

*

Ne ki,küresel bir felaket doğrultusunda yol alan askeri meydan okumalar,militarizme ve savaşa düşmanlığını defalarca göstermiş olan halkların desteği şöyle dursun bir kamuoyu tartışması görüntüsü bile olmaksızın yapılıyor…

Alman militarizminin yeniden canlanması, yalnızca Rusya ile karşılıklı cepheleşmeyi şiddetlendirmekle kalmıyor.

Aynı zamanda, Avrupalı güçler arasındaki gerilimlerin artmasına da yol açıyor.

Çünkü savaş hazırlıklarına yönelik devasa harcamalar geniş kitlelerin yaşam standartlarına, işlerine ve toplumsal koşullarına yönelik her zamankinden daha sert saldırılar yoluyla karşılanmaya çalışılıyor.

*

İnsanlar dünyayı iki defa uçuruma sürüklemiş ve savaş suçları işlemiş olan şirketlerin ve bankaların III. Dünya Şavaşı çıkarmaya yeltenmelerini protesto ediyor.

Milyonlarca insanın öfkesi ve muhalefeti yeni bir strateji talep etmektedir.

Talebin özgül ağırlığı III.Dünya Savaşını belirliyor…

15.5.2016

Ahmet Kılıçaslan Aytar