Ahmet Kılıçaslan Aytar; VAKİT TAMAM

VAKİT TAMAM

 

 

Uzun bir savaş sonrasında petrol üreten bir bölge;
Petrol ve gaz politikası ve projelerinden pay almak isteyen şirketlerin spekülasyonlarına uğruyor.

*
Bugün Irak’ta devlet ve uluslararası petrol şirketleri en karmaşık ve büyük ölçekli işletmeleri işletiyor.
Petrol ve gaz işletmeciliği ile ilgili  bilgi birikimi ürüyor.
Hidrokarbon üretiminin geleceği aşağı yukarı yerleşmiş görünüyor.

*
Suriye’dede ara sıra meydana gelen parlamalara rağmen, hidrokarbon projelerine hangi yolla gideceğine karar verilmiştir.  
Rusya veya Çin’in ülkenin hasarlı altyapısının yeniden kurulmasında önemli bir rol oynama olasılığı her zamankinden daha yüksektir.

*
Peki ya Libya?

*
Basra Körfezi krizi artmaya devam ederken petrol şirketleri ve piyasalar,
Tarihsel olarak Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC)  önde gelen üreticilerinden biri olan Libya’ya ve devam eden iç savaşa odaklıdır.
Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC), ülkenin 1970’de yaklaşık günde 3 milyon varil (bpd) ürettiğini,
2012’de Muammar Kaddafi döneminde 1.6 milyon bpd,  2018’de üretimin  arttırılmasıyla 2023’te 2.2 milyon bpd’ye ulaşılacağını bildiriyor.
Buna göre bugüne kadar güvende kalan üretim alanları ve projelerin iç savaşa rağmen işletilmeye devam edeceği anlaşılıyor.

*  
Trablus merkezli NOC hala küresel pazarlara tek petrol satıcısıdır.
Ama üretim alanları ve altyapının yüzde 85’i General Haftar liderliğinde Tobruk merkezli hükümet ve Libya Ulusal Ordusu’nun  (LNA) kontrolünde bulunuyor.

*
Haftar’ın belirleyici kazanımı, NOC operasyonlarını geri getirecektir.
Libya’da istikrarlı bir durum başta Fransız Total, İtalya’nın ENI ve Hollanda’nın Royal Dutch Shell olmak üzere bir çok Avrupalı operatörün dönüşü anlamındadır.
Hidrokarbon sektöründeki anlaşmaları güvence altına almak isteyen Avrupalıların yanında ABD şirketleri ve Ruslar,
Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’da şimdiden Hafter’in listesindedir

*
Ancak uluslararası petrol şirketleri ve yatırımcılar, ülkenin hala iki rakip hükümet arasında olması nedeniyle hidrokarbon üretimine yatırım yapmaya cesaret edemiyor.    
Bu noktada NOC’un Temmuz 2019’da, El Sharara petrol sahasındaki üretimin durdurulduğu açıklaması unutulmuyor!

*
Kimliği belirsiz bir grup, Trablus’u batısındaki Zawiya’ya bağlayan boru hattının  vanasını kapatmış,
Sonuçta NOC, Az Zawiyah Limanı’ndan ham petrol sevkiyatını durdurmuş, üretim  yaklaşık 1 milyon bpd seviyesi altına düşmüştü.
O günlerde LNA’nın güçlü lideri Haftar’ın Trablus’a  yeni bir askeri saldırısı hakkında söylentiler gerçekleşirse Libya’nın petrol ve gaz sektöründeki durumu tehlikeli olabilirdi.
Haftar’ın emir vermesi halinde sadece Trablusgarp’ta BM destekli  Ulusal Anlaşma Hükümeti ile (GNA) değil,
Katar ve Türk askeri ile danışmanları ve Müslüman Kardeşler milisleriyle de  savaşılacaktı.

*
En büyük risk bölgesel ve hatta küresel fiyatlar üzerinde baskı oluşmasıydı..
OPEC dışı üretimin artmasıyla birlikte, ülkenin hidrokarbon üretiminde  aşağı- yukarı yönlü hareketler;
Küresel arz çıktısını kötüleştirebilir ve sektörün tam bir yeniden doğuşuna neden olabilirdi.
Halbuki Libya’da istikrarsızlık, OPEC için de istikrarsızlıktır ve bu durum mutlaka önüne geçilmesi gereken bir haldir…

*
Nitekim 4 Kasım’da Rusya- İran bloğuna yanaşacağı söylentileri olan Müslüman Kardeşler finansörü Katar, OPEC’ten ayrılma kararı aldı.
Enerji diplomasisinde yeni bir gündem oluştu.
Aslında petrol ve gaz havucuna kanan Katar, Türkiye’nin önünü açacak yeni bir girişime de öncülük ediyordu!

*
Çünkü ABD’nin 1969 Nixon Doktrini, Körfez güvenliğini Suudi Arabistan ve İran’a emanet etmiş, İsrail ise bu eksenin gizli ayağını oluşturmuştu.
Geçen zamandaki değişimler ve 1979 İslam Devrimi ardından yaşanan gelişmelerden sonra Orta Doğu’da ki güç mücadelesinde;
Bugün Arap yarımadası; Katar ve Suudi Arabistan ekseninde de ikiye bölünmeyi yaşıyor…

*
Nitekim Orta Doğu;
Birincisi; Suudiler, Emiratiler ve Mısırlıların yönettiği ve Şeriatçi Müslüman Kardeşleri temsil eden Erdoğan ve Katar ile İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen blok,
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’nde İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki blok,
Üçüncüsü; Müslüman Kardeşler ve bağlı İslamcı gruplarını Türkiye ve Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan, Erdoğan liderliğindeki bloğa ayrışmış bulunuyor.    

*
Katar’ın OPEC’ten ayrılması ve  doğalgaz üretimine odaklanacağı açıklaması bu gelişmenin yansımasıdır.
Katarın petrol üretiminin OPEC’teki payı yüzde 2’dir.
Ayrılma kararı petrol fiyatları üzerine tek başına ciddi bir etki yaratmayacaktır.  
Ancak Katar, Rusya ve İran  ile  doğalgaz ittifakı yapabilirse;
Yakın dönemde petrolle gaz birbirinden iyice ayrılacak,
Suudi Arabistan’ın tekelindeki OPEC’e alternatif bir yapı gündeme gelecektir.  

*
Bu sırada Rusya’nın Tatneft hidrokarbon şirketi, Libya’ya dönme konusunda ilgisini açıkladıktan iki ay sonra,
Aralık ayı başında Ghadames Havzası’nda  keşif çalışmalarına  başlamış bulunuyor.
Tatneft  2006-2007’de kendi kontrol ve operatörlüğü altında 6  petrol yatağı keşfetmişti.  

*
Tatneft, 2040 yılına kadar sektörde 15 milyar dolar yatırım yapacağını iddia ediyor.
Ancak bunların çoğu Rusya’daki Volga-Ural Havzasındaki projelere gidecektir.
Libya’da şimdiye kadar somut sonuçlar almadan 200 milyon dolardan fazla para harcamıştır, bu nedenle teslimat baskısındadır.
Tatneft Libya atılımını gerçekleştirdiği en iyi seçenek olarak görüyor…
NOC ise özellikle tartışmalı olduğu düşünülen GNA kontrolündeki kıyı bölgelerinde,Tatneft’in  ağır vizkoziteli  petrol üretimi deneyiminden faydalanmayı istiyor.
Rusya bugün General Haftar liderliğinde Libya Ulusal Ordusu’nu destekliyor.

*
Bu noktada Libya ve OPEC’in istikrarı doğrultusunda BM destekli GNA’nın muhtemelen kaybedilen bir savaşta olduğu anlaşılıyor..
Çünkü hiçbir ülke  GNA’ ya destek veren Müslüman Kardeşler milisleriyle birlikte olmak istemiyor.
Bu savaş, aynı zamanda Batı ülkeler koalisyonunun Suriye’de İslami terör örgütleri ile yaptığı mücadelenin bir ardılı olarak görülüyor.
Amaç Suriye ve Libya iç savaşlarında yer alan islami Cihad örgütlerine bir son vermek ve bu ülkelerdeki krizlere siyasi bir çözüm getirmektir.

*
Şimdi General Hafter, Libya’da  nihai hamleye hazırlanıyor.
Bu noktada soru Haftar’ın Trablus’u alıp alamayacağı değildir.
Soru, Haftar başarısız olursa, sadece Trablus’ta uzun süren başka bir çıkmaz mı olacağı,
Yani Libya’da kontrolü olmayan GNA’nın bir milis zaferi mi olacağıdır?
Ama her durumda da Haftar, Libya petrolü ve gazını hala kontrol edecektir.    

*  
Erdoğan’ın ortak  Osmanlı tarihi ve ortak Sünni Müslüman mirasını esas alarak,
Kendisini bölgesel bir lider ve Türkiye’yi  merkezi bir güç haline getirmek:
Türkiye’yi geleneksel batılı güçlerden farklı Batılı olmayan bir bölgesel aktör yapmak hayaline son veriliyor.  
Bu kesindir.

2. 1. 2020