Ahmet Kılıçaslan Aytar; TRUMP’IN ANTİ-TERÖR PLANI VE TÜRKİYE

TRUMP’IN  ANTİ- TERÖR PLANI VE TÜRKİYE
28 Şubat’ta ABD Başkanı D.Trump, Savunma Bakanı J.Mattis’ten dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve İŞİD’i yenmek üzere yeni bir plan ve teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesini istedi.
Rusya’nın da bu listenin başında olmasını beklediğini açıkça belirtti.
Pentagon, dün Beyaz Saray’da “IŞİD’i hızla yenmek” için hazırlanan planın ilk sunumunu yaptı.

*
Planın detaylarının sır olduğu açıklandı.
Ancak planın, IŞİD’i yenmenin ne anlama geldiğini tanımladığı ve örgütün ‘hızlı’ bir yenilgiye nasıl uğratılacağını öngördüğü açıktır.
Eğer Ortadoğu Sorunu iyi analiz edilebilirse,örgütün hızlı bir yenilgiye uğratılmasının uzun ve kısa vade olmak üzere iki aşamada kurgulandığı anlaşılacaktır.

*
Dünyanın dört bir yanında İslamcı terörün alt edilmesi için uzun vadede atılacak hamleler aşağıdaki unsurlardan oluşuyor.
Teorik olarak ABD ve Rusya, İŞİD’e karşı savaşta aynı tarafta yer almaktadır.
Başkan Trump, teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesinde Rusya’nın listenin başında olmasını istiyor.
Ancak ABD’nin bazı kuralları da bulunuyor…

*
1-ABD; Rusya ile taktiksel, operasyonel ve stratejik farklıkları olduğunu, ortak hedefler paylaşmadığını düşünüyor.
ABD’ye göre Rusya’nın Suriye’de oluşunun nedeni bölgedeki terör grubunu ortadan kaldırmaktan çok Beşar Esad’ı ve diğer ABD karşıtlarını güçlendirmek düşüncesidir.
2-ABD; Rusya’nın terörle mücadele taktiklerini dışlıyor.
Rusya’nin mücadele taktiğinde tek kuralın savaş sırasında terörist ve yanlılarını nasıl olursa olsun yenilgiye uğratmak olduğunu,
Bu taktiğin kapsamında sivil kayıplar kavramının bulunmadığını düşünüyor…
3-ABD; Rusya’nın doğrudan İŞİD ile savaşmadığını, aslında İŞİD’in Esad’a yönelik tehditlerini ortadan kaldırmak: Irak’ta istikrarı bozmak: ABD’nin gücünün zayıfladığını göstermek: İran’ı bölgede serbest bırakmak: Bölgedeki tutumunu pekiştirmeyi amaçladığını öngörüyor.
4- Rusya terörizmle mücadele görüntüsü altında Suriye ve İran güçlerine ek olarak Irak ve Türk kuvvetleri ile koordineli olarak,
Hizbullah terör örgütünü ve İran Kudüs Gücünü kendi savaş koalisyonu içinde meşrulaştırmanın çabasındadır,deniliyor.
5- ABD demokratik değerlere verdiği teşvikleri Rusya’nın terörizm nedeni olarak görmesinden rahatsızdır.
6- ABD’ye göre Rusya’nın son on yıldaki stratejisi NATO’nun ortadan kaldırılması: Transatlantik ortaklığın değerlerinin aşılması: Amerikan gücüne meydan okumaya dayanmaktadır.
7- Bu yüzden ABD; Rusya’ya bir defaya mahsus verilecek ödünü dahi fazla görüyor, bunun stratejik faydası olmayacağına inanıyor.

*
Diğer taraftan;
1- 16 Kasım 2016’da ABD Temsilciler Meclisi, 2 Aralık’ta ise Senato “İran Yaptırımlar Yasası”nın 10 yıl daha uzatılması kararı almıştır.
2- Bu paralelde İsrail güvenliği için Rusya ile stratejik bir ittifak dizayn etmiş,
Böylece Rusya’nın Suriye’deki etkisini ve ittifakın içeriğini İran’a karşı kullanmanın yolunu oluşturmayı öngörmüştür…
3- Ama İsrail esas olarak Rusya’nın İran ile ittifakını ve Suriye için bölgede bulunmasını güvenliğine aykırı bulmaktadır.
İşte İstihbarat servisleri Rusya’nın İran’a uranyum cevheri gönderdiğini tesbit etmiştir ki;
Bu sevkiyatla, İran’ın isterse birkaç hafta içinde nükleer bombalar üretebileceği düşünülüyor…
4- İsrail’e göre Rusya ile İran; Suriye’nin bölünmesi üzerinde zımni bir anlaşma içindedir.
Bölünme, İran’ın bölünen parçayı kontrol altına alacağı süreye kadar devam edecektir…
Sonra Rusya, Sünnilerini parçalayarak Suriye’de kazandığı parçayı da İran’a verecektir.
5- Böylece, İran dünya petrol arzının yarısına ve zengin nükleer kapasiteye sahip olurken,
6- İran Suriye’si Arap dünyasının merkez üssü olacaktır.
7- Rusya ise Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini alarak hidrokarbon piyasalarında liderliğini sürdürebilecektir…

Kısaca, İŞİD terörüyle mücadelede ABD ile Rusya’nın  her noktada aynı potada olması ihtimal dışıdır.
*
Bugün bütün ülkeler, R.T. Erdoğan’ın kendisine ait bir İslam-Türk İmparatorluğu kurma stratejisini sürdürdüğünü,
O yüzden esasen Ortadoğu’da ABD’nin vekil güçleri olan İslami Cihad örgütlerini görevleri dışında kullandığını biliyor.
Bu noktada ABD’nin bakış açısıyla sorun, vazgeçilmez bölgesel müttefik olan Türkiye değil, küresel cihatçı hareketi örgütleyen ve onlara ideoloji aşılayan Erdoğan’dır.
Nitekim Erdoğan, İslamcı Cihat terör örgütlerinin dayandığı ideolojinin siyasi lideri olarak tanımlanıyor.
Üstelik Erdoğan, ülkesi bir NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile yakınlaşmıştır.
Erdoğan’ın bugünün konjonktörünün de sunduğu imkanlar çerçevesinde kısa vadede yenilmesi gerekiyor…

*
Erdoğan Türkiye’si;
1- Rusya ile yaptığı anlaşmayla desteklediği çeteleri Halep’ten çekmiş, karşılığında El Bab’a yüklenmiştir.
2- Üç ay boyunca İŞİD unsurları El Bab’ta, TSK ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) direnmiş ve ağır kayıplar verdirmiştir.
3- Birdenbire İŞİD; belki Musul’da konsoloslukta çalışanların serbest kalmaları ya da  Cerablus’un IŞİD’den alınması sırasında olduğu gibi “bir anlaşma” ile El Bab’tan çekilmiş, kenti TSK ve ÖSO’ya bırakmıştır.
4- Bu sırada Suriye Arap Cumhuriyeti Ordusu El Bab’a yaklaşmış, TSK ile neredeyse gögüs göğüse bir vaziyete konuşlanmış;
TSK’nın Menbic’e yürüyüşü yolunu da kesmiştir…
5- Suriye Ordusu, bir taraftan da El Bab’ın güneydoğusu yönünde ilerleyişini sürdürmüş, bu kez TSK’nın Rakka ve Halep yolunu tıkamıştır.
6- Şimdi El Bab’ta Suriye Ordusu ile TSK’nın himayesinde ÖSO grupları arasında yer yer çatışmalar olduğu bilgileri alınıyor.
7- TSK; El Bab’ta tıkanmıştır, ne Minbic ne Rakka istikametine yürüyemez konumdadır.
Yürüyeceği bütün alanlar Kürtler ve Suriye Ordusu tarafından tutuludur.
Üstelik ABD,TSK Kürtlere saldırmasın diye Menbıc’te bir üs kurmuştur.
8- TSK’nın Rakka’ya yürüyebilmesi için son alternatif Akçakale-Rakka istikametidir.
TSK Akçakale’den önünde Mesud Barzani peşmergeleriyle, üstelik Suriyeli Kürtlerle savaşa-savaşa Rakka’ya yüreyecektir!
Bu “denize düşen yılana sarılır” metodu olup, olmayacak duaya amin demektir.
Doğrusu bütün alternatiflerde TSK’nın ya uzun süreli ve kanlı bir savaşı göze alması ya da geri dönmesinden başka yolu kalmamıştır.
Geriye döndüğünde ise bunca boşuna macerayı Türk halkına anlatacak gerekçesi yoktur.
Bu TSK’nın bekası noktasında düştüğü çaresizliktir ve Karargâh asıl bundan rahatsızdır….

*
Şimdi Suriye Hükümeti, “Türk ordusu çatışma yaşayabileceğimiz bir mesafeye geldi. Türk ordusu ile çatışmak istemiyoruz. Dileğimiz siyasi diyalog yolu ile geri çekilmeleridir” açıklaması yapıyor.
Sonra TSK ve ÖSO gruplarının El Bab’a kadar işgalini derinleştirmesine onay veren Rusya’ya çağrıda bulunarak “Türk ordusunu çekilmeye ikna edin” diyor…

*
Suriye ordusu ÖSO grupları ile 5 yıldır savaşıyor.
Suriye ordusunun El Bab’da kalan TSK ve ÖSO gruplarına saldırılar başlatmayacağının garantisi bulunmuyor.
TSK’nın da Suriye ordusu ile bir çatışmaya girip-girmeyeceği belirsizdir.
Bağımsız Suriye devletinin topraklarında hiçbir hukuki meşruiyeti olmayan TSK’ın El Bab’da, Suriye Ordusu ile bir çatışmaya girmesi uluslararası ve bölgesel güçlerin içinde yer alacağı bir savaşı başlatma potansiyeli taşıyor.
Bu yüzden Rusya’nın TSK’yı hem uluslararası alanda hem bölgede sıkıştırması, işgalci duruma düşürerek tüm alanlardan çıkmasını sağlaması gerekiyor…

*
Bir çatışma,Türkiye’de referandumun yapılmaması demektir…
Kamuoyu anket sonuçları referandumdan büyük bir farkla ‘Hayır’ çıkacağını gösteriyor.
Bu durumda Erdoğan’ın, Türkiye’yi savaşa sokarak kazanamayacağı bir referandumun yapılmaması yoluna gitmesi de sonucu değiştirmeyecektir.
El Bab’ta sıkışmışlık, referandum için çökmekte olan hayaller Erdoğan’ın yenilmekte olduğunu gösteriyor.
Bu sonuc, Başkan Trump’a sunulan İslamcı Cihad ideolojisi ve terörüyle mücadele stratejisinin “kısa vade” faslıdır…

*
Başkan Trump, ABD’nin kötü kabul ettiği bir seçenek yerine daha mantıklı olan geleneksel görevine geri dönecektir.
Bu ABD’nin İslamcı terör ideolojisini ve İŞİD’i yenmek üzere tarihin en başarılı askeri ittifakı olan NATO’nun ortak taktik, operasyonel ve stratejik hedefleri çatısı altında mevcut üyeleriyle müşterek çalışacağı anlamına geliyor ve ilgili stratejinin “uzun vade” faslını oluşturuyor.

*
Beyimizin Türkiye’yi daha çok abondone etmemesi için “Hayır!”

2.3.2017

AHMET KILIÇASLAN AYTAR