Ahmet Kılıçaslan Aytar ; SURİYE’DE YENİ DÜŞÜNCELER

SURİYE’DE YENİ DÜŞÜNCELER
Beşar Esad, Suriye’de stratejik açıdan önemli batı bölgelerinde  askeri kayıpları geri çevirmiştir.
Suriye iç savaşı son bulmaya yazarken; bugünden Beşar Esad, Rusya, İran ve Hizbullah koalisyonunun savaşı kazandığı açıktır. 
Esad ve müttefikleri şimdi Suriye’nin dört büyük şehrini ve Akdeniz kıyılarını kontrol ediyor.
Rusya’nın hava ve İran milislerinin desteği ile Suriye ordusu enerji açısından zengin Homs eyaletinde Fırat nehri vadisine  doğru ilerliyor…
 
*
Şam’da rejim değişikliğini gerçekleştirmek isteyen Batılı ülkeler ve yerel asi güçler şimdi ittifaklarını değiştiriyor.
Esad’a istifa çağrıları son bulmuştur.
Suriye hükümeti şu anda nufusun yoğun olduğu bölgelerde batılıları kontrol altında tutarken,
İŞİD militanları ve El Kaide’ye bağlı gruplar, ABD destekli Kürtler ve Türkiye destekli isyancı gruplar arasında kalmayı sürdürüyor…
Rusya desteğinde  kurulan gerilim düşürme bölgelerinde şiddet önemli ölçüde azalmıştır.
 
*
Suriye’de çatışmalar birbirinden ayrı ve ilgisiz cephelerde ​dar alanlardadır.
BM’in Cenevre barış görüşmelerinin ufukta görünen bir başka turu öncesinde; İsyancıları temsil eden Yüksek Müzakere Komitesi​  y​eni gerçeklere uyum sağlamakta çok zorlanıyor.
Temel çıkarlar üzerinde iki kamp; İsrail ve İran ortaya çıkmıştır.
Suriye ve Irak topraklarında çok yoğun diplomatik görüşmeler yapılıyor…
 
*
İsrail, Suriye’deki bu zaferin Esad rejimini istikrara götürmeyeceğini,
Çünkü İran’ın savaşa yaptığı katkının karşılığını almanın peşinde olduğunu, 
Lübnan Hizbullah’ının fiili egemeni olarak Suriye’de kendisine bir güç dinamiği oluşturmaya çalıştığını iddia ediyor…
 
ABD’nin; İsrail’in tehlikeli gördüğü bu olasılığa tepkisi  sınırlıdır.
Bu yüzden İsrail; İran’ın Akdeniz’e kadar olan genişlemesinin kötü bir seçenek olduğunu Rusya yönetimine anlatmanın derdindedir.
Devlet Başkanı Putin’e, İran’ın Suriye’deki varlığının güçlenmesi halinin uzun vadede Rusya’nın çıkarlarıyla çeliştiğinin açıklanması, 
Ve Suriye’de Sünni ayrıcalıklara müdahale edecek bir Şii oluşumunun tüm Sünni devletlere; Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan’a  zarar vereceği konusunda iletişim kurmanın;
İran’ın ilerlemesini engellemeye yeterli olabileceğini öngörüyor…
 
*
Nitekim, İsrail Başbakanı B.Netenyahu, hafta içinde  Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile Soçi’de;
ABD ve Rusya arasında yapılan anlaşma doğrultusunda Rusya’nın desteği ile Suriye’nin güney bölgesi ve İsrail- Ürdün sınırında kurulan gerilim düşürme bölgesinde,
İran’ın, Golan Tepeleri üzerinde konuşlandırılacak ve Tahran’dan talimat alacak olan Şii militanlardan oluşan ikinci bir Hizbullah kurmak isteğini  konuştular…
 
*
Netenyahu, Hizbullah ile herhangi bir karşılaşma halinde  Suriye alanını da içine alacak daha geniş bir çatışmaya yol açılacağına,
Bu durumda kendisini İran’a minnettar bulan Esad’ın da bu gayrete yardımcı olmayı taahhüt edeceğini,
Hizbullah ile bir çatışmanın hızla İsrail ve Suriye arasında kapsamlı bir savaşa neden olabileceğine dikkat çekmiş,
İran ve vekili güçlerin İsrail kontrolündeki Golan Tepeleri ve sınır boylarına ilerlemesinin mutlaka engellenmesini istemiş olmalıdır… 
 
*
Üstelik Irak’ta Musul’un batısındaki Telafer’i İŞİD’ten geri almak üzere bir saldırı başlatılmış, şu dakikada kentin yüzde 70′ i kurtarılmıştır.
Ama İsrail, saldırıya katılan güçler arasında İran’a bağlı Kataeb Hizbullah (Allah’ın Tugayları),  Bedr örgütü gibi grupları da bünyesinde toplayan Haşd El Şahabi (Halk Kitleleri) milislerinin olmasından rahatsızdır.
 
*
İsrail için bir diğer önemli süreç Irak Kürtlerini, 25 Eylül’de gerçekleştirmeyi planladıkları bağımsızlık referandumundan vazgeçmeye teşvik etme girişimidir.
İran, bağımsızlık yolunda bir Kürt hareketine kesinlikle karşıdır. 
Giderek Şii milisleri ve Irak’ta iktidarda ki Dawa Partisiyle birlikte Irak siyasetinde hakim bir konuma ilerliyor.
ABD ve Avrupa ülkeleri Kürtlerin bağımsızlık düşüncesine saygı göstermekle birlikte bağımsız referandumunun ertelenmesini istiyor…
Ama İran’ da  bölgeye yerleşiyor…
 
*
Geçen hafta, Ankara ve Tahran arasında da bir yakınlaşma olmuş, İran Genelkurmay Başkanı ile AKP Genel Başkanı Erdoğan bir araya gelmiş,
Erdoğan’ın iki ülkenin PKK ve İran’daki eşdeğeri PJAK’ a ortak bir operasyon üzerinde anlaşma sağlandığı açıklaması, Devrim Muhafızları Ordusu tarafından reddedilmiştir.
 
*
Iraklı Şii lider Muqtada al-Sadr’ın Suudi Arabistan Riyad’ta ,Veliaht Prens M.bin Salman ile yaptığı görüşme de çok şaşırtıcıydı.
Sadr İran ile bağlarını koruyan bir Şii lideridir.
 
*
İsrail’in dikkatle izlediği Suriye ve Irak alanında gelişen bu diplomatik görüşmelerni ne anlama geldiğini anlamak için İran’ın etkinliklerini iyice anlamak gerekiyor
İran; Şii militanlarını bir siyasi ve askeri güç olarak destekliyor.   
Kürtlerin bağımsızlık hedeflerine karşı duruyor.
Türkiye’yi kendine doğru çekmek üzere her yolu deniyor.
Suriye, Irak ve Lübnan arasında herhangi bir ayrımı gözardı ediyor.
Bunların coğrafyasını bölgedeki siyasi ve askeri potansiyelini maksimize etmek yönünde tek bir çatışma alanı haline getirmeyi öngörüyor…
 
*
Rusya’nın Suriye’de daha mütevazi hedefleri bulunuyor.
Irak ile fazla ilgilenmiyor ama Suriye’de artan Mısır’ın rolünü destekliyor.
Rusya ayrıca İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın da çıkarlarına kayıtsız değildir, zaten bu nedenle Başbakan Netenyahu Soçi’yi ziyaret etmiş bulunuyor…
 
*
Ancak Rusya; İran’ın Suriye’deki varlığını sürdürememesi karşılığında,
ABD’nin, Rusya’nın doğu Ukrayna’daki varlığını kabul etmesi ve  Moskova’ya yaptığı ekonomik yaptırımları iptal etmesini sağlayacak bir anlaşmayı kabul etmesi şart koyabilir.
 
*
İsrail; İran’ın Golan Tepesi sınırı yakınında her tür askeri güç inşa etmesini önlemek için ne zaman harekete geçeceğini Rusya’ya bildirmelidir.
Çünkü  geçen sürede İsrail Hava Kuvvetlerinin Suriye’ye saldırmasını Rusya görmezden gelmiştir.
Eğer Rusya Suriye’de istediğini elde ederse, zaferini tehlikeye atacak bir askeri tırmanışa girmez…
 
İsrail, hem müttefiklerine hem de rakiplerine Hizbullah’ın kendisine karşı bir askeri kampanya başlatması halinde yalnızca Hizbullah’a karşı değil Lübnan’a da savaş halinde olacaktır.
Ama Lübnan’ın yok olmasını ne Suudi Arabistan, ne ABD ne Avrupa hatta Suriye, İran  ya da Rusya istemiyor.
 
*
ABD ise bu arenada birincil oyuncu olmak istemiyor gibi görünüyor.
ABD’nin bu yarışmadan  engelleyen temel bir faktör iç gerginlikleridir.
Bu bakımdan Washington, İran’a karşı gerçek bir strateji geliştiriyor gibi görünmüyor.
 
Bir zaman yükselen Müslüman Kardeşler gibi hareketler Katar’a uygulanan ambargo ile kuşatılmıştır.
HAMAS İran ile ilişkilerini yeniden kurmaya çalışıyor.
Türkiye  İran’a yaklaşmıştır.
Ama Türkiye, bu blok doğrultusunda hareket ediyor gibi görünse de, Sünni yapısı onun asla bir parçası olmayacağını gösteriyor.
 
*
Bu durumlar İsrail ve sıkı partneri Suudi Arabistan’a bir stratejik resim çıkarıyor;
İsrail’e göre bu resimde  bölgede Sünni bir blok bulunmuyor.
Halbuki nüfusu ve ekonomik gücü İran’ın bölgedeki gücünden daha fazla olan,
Suriye ve Irak’taki savaşlarda Sünni Arap İsyanı’nı destekleyen,
Bugün çoğu  dağıtılmış ve yenilmiş grupların yeniden toparlanarak bir Sünni Blok oluşturulması fikri geliştiriliyor.
Sünni Blok’u tamamlayacak İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Irak Kürt Yönetimi Bölgesi, Türkiye ve İran Kürtleri…
Ortadoğu’da İran’ı durduracak temel unsurlar olarak düşünülüyor…  
 
 
27. 8. 2017
AHMET KILIÇASLAN AYTAR