AHMET KILIÇASLAN AYTAR; SURİYE’DE KALICI SAVAŞ OLASILIĞI

                                              SURİYE’DE KALICI SAVAŞ OLASILIĞI
Hafta içinde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi J. Jeffrey ülkesinin B.Esad’ a yaklaşımıyla ilgili,
” Esad’ın yönetici olarak bir geleceği yok. Ancak Esad’ tan kurtulmak ABD’ nin işi değil,” 
BM Temsilcisi N. Haley  ise Esad’ın geleceğiyle ilgili ”Şimdilik iktidarda kalacak. ABD kesinlikle hiçbir şekilde onu istifaya zorlamıyor” dediler… 
 
*
Fransızlar  Uluslar Cemiyeti’nden aldıkları Suriye üzerindeki mandayı yeniden kurmanın peşindedir.
Bunun için Suriye’de Araplarla Kürtlerin etnik ayrılığından medet umuyor ve Suriye’de Araplara ait topraklar üzerinde Kürdistan’ın kuruluşunu destekliyorlar…
 
*
Dün BM’nin 73. Genel Kuruluna katılan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Suriye’de krize çözüm bulunamaması halinde savaşın kalıcı hale gelebileceğini belirtti.  
“Bu Esad’ın olduğu kadar, onu destekleyenlerin de sorumluluğudur. Siyasi bir çözüm için seferber olmak gerekiyor, aksi halde bölgede kalıcı bir savaş riskine doğru gidiliyor.” dedi. 
 
*
Bu ayın başlarında Fransa basınında bir Fransız Nexter Aravis piyade aracının fotoğrafı yayınlandı.
ABD’nin öncülük ettiği İslam Devleti ile (DAEŞ) mücadele koalisyonunda Fransa’nın  askeri müdahalelerinin boyutları tartışılmaya başlandı.
Koalisyon, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDF) piyade ve mayına dayanıklı pusu korumalı araçlar tedarik ederken,
SDF’ nin kullanımına verilen  Nexter Aravis piyade aracı,
Ve 16 Eylül’de Fransız kuvvetlerinin, Hawa kasabasında sadece bir saat içinde 70 topçu  ateşi ile SDF’nin  DAEŞ güçlerini bastırmasını sağlaması sorgulandı.
 
*
Bu gelişmeler, DAEŞ’i yok etme konusunda Fransız taahhüdünün en son göstergesiydi.
Fransa’nın Suriye’deki taahhütlerinin gerçek boyutu ne olursa olsun, DAEŞ’i yok etmek için askeri çabada merkezi bir oyuncu olduğu kanıtlandı.. 
 
*
Birleşik Krallık, Genişletilmiş Ortadoğu projesine, Osmanlı’ya karşı 1915 Büyük Arap İsyanı’nın  benzeri bir planla katılmıştı.
1915’te Araplara “Osmanlı’yı devir, yerine  Vahhabileri getir” karşılığında özgürlük vadettiler.
Bu kez kendi hükümetlerini devirmeleri ve yerine Müslüman Kardeşleri getirmeleri karşılığında özgürlük sözü verdiler.
 
*
İngiltere’nin Ortadoğu Bakanı A.Burt, geçen hafta Ankara’daydı.
 “Rusya ve Suriye rejiminin İdlib ve mücavir alana sığınan yaklaşık 3 milyon sivilin hayatını riske atan askeri operasyonundan son derece kaygılıyız” mesajı verdi.
 
*
Suriye Hükümeti, Soçi’de Türkiye ve Rusya arasında varılan mutabakattan saatler sonra,
İsrail uçaklarının Suriye füze savunma sistemlerini hedef haline getirmesi sonucu içindeki 15 mürettebatla birlikte düşürülen IL-20 vakasının, 
Sadece bir İsrail saldırısı olmadığını, saldırının ABD ve Avrupa’nın koruması altında gerçekleştiğini açıkladı.
 
*
Suriye’de savaş sona ererken ve geride teröristlerden kurtarılacak sadece İdlip kalmışken;
Bütün göstergeler Batılıların yeniden sefere çıktıklarını gösteriyor…
Peki ama ne oluyor?
 
*
BM Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Steffan de Mistura  Cenevre’de;
1-  14 Eylül’de  ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Mısır ve  Ürdün  heyetleriyle,  
2- 18 Eylül’de Astana Grubu’nu oluşturan Rusya, İran ve Türkiye heyetleri ve Almanya’nın da katıldığı toplantılar düzenledi.
Her iki heyet devam etmekte olan Suriye müzakerelerinde ağırlıklarını  koymak üzere BM’ e taleplerine ilişkin birer  belge teslim ettiler.
 
*
Russia Today  ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün  heyetlerinin belgesini açıkladı.
Astana Grubu BM’den ” Suriye’de  BM nezaretinde yapılacak  anayasa reformu ve seçimlerde;
Potansiyel bağışçı ülkelerin uluslararası yeniden yapılandırma yardımlarında onların memnuniyetine yönelik bir siyasi süreç olmayacaktır” talebinde bulunmuş,
Almanya Dışişleri Bakanı H.Maas ise ülkesinin serbest seçimlere giden bir siyasi çözüm imkanı olması durumunda yeniden inşa sürecine katılmaya hazır olduğunu bildirmişti…  
 
*
ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün  heyetlerinin belgesinde ise;  
ABD, Rusya tarafından yürütülen süreci sadece müdahil olmadığı için reddediyor,
Birleşik Krallık ve Fransa ülkeyi el altından kontrol etmelerini sağlayan kurumları  dayatıyordu…
Bu  hem Soçi kararlarının çiğnenmesi hem de Rusya’nın krizin çözümünde üstlendiği role karşı çıkılması anlamına geliyordu.
ABD vazgeçilmez süper güç statüsünü korumak isterken, Birleşik Krallık ve Fransa sömürgeci projelerini sürdürmek niyetindeydi…
 
Suriye bağımsızlığı için savaşırken Batılılar Suriye’nin yeniden inşasıyla  ganimetleri peşindedir…
Bu noktada R.T.Erdoğan’ da “Komşuda pişer bize de düşer” ilkesinden yürüyor.
BM Genel Kurulu öncesinde ” İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye’nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz. Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Aynı şekilde ilk kıblemiz Kudüs’ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz” diyor!
 
*  
Erdoğan İslam Birliği başlığında Suriye’de bir Sünni koridor üzerinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak-ı Millî topraklarını da kazanırız” hayali kuruyor!
Bu yüzden Erdoğan, hem ” Kudüs, işgalciler ve Filistinlilere devlet terörü”  derken Suudi Arabistan ve Mısır’a rağmen Sünni İslamcılığın liderliğine oynuyor,
Hem Suriye’nin kuzeyine özerklik öngörmeyip ilhak etmek istediği için İsrail ile,
Yeni Osmanlı Halifeliğini kurmak istediği için Birleşik Krallık ile, 
Suriye’de bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasına karşı çıktığı için Fransa ile,
Ortadoğu’nun sınırları  kanın ve inancın doğal bağlarını yansıtacak şekilde değişmezse  sıranın kendilerine geleceğini artık gizlemeyen ABD ile çatışma halini sürdürüyor.
 
*
Batının ve Türkiye’nin Suriye ile ilgili savaşa yönelecek taleplerinin ardı arkası kesilmiyor.
Buna karşı Rusya, İsrail’in İl-20 uçağını düşürmesinin ardından Suriye’ ye göndermeyi planladığı,
S-300 Füze Savar sistemleriyle ülkenin hava sahasında gerekli gördüğü bölgeleri kapatmaya hazırlanıyor…
 
25. 9. 2018
AHMET KILIÇASLAN AYTAR