Ahmet Kılıçaslan Aytar; SU AKAR YOLUNU BULUR

SU AKAR YOLUNU BULUR

ABD ve AB’de siyaset kurumu ağır krizler ve çalkantılar yaşıyor.
ABD Başkanı Trump, Suriye’ye karşı askeri operasyon kararı almak için Ulusal Güvenlik Konseyi ile toplandığı gün,
FBI Amerikan egemenleri arasındaki krizi şiddetlendirecek bir şekilde Trump’ın avukatının bürosuna ve evine baskın düzenlemiştir…
Başkan Trump’ın kişisel politik meselelerle dikkati dağınıktır.
Tıpkı Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un gibi gelgitler yaşıyor…

*
İngiltere’de Skripal saldırısı, NATO’da Rusya düşmanlarının eline diplomatik ve siyasi bir silah vermiştir.
Saldırıdan İngiltere ve Avrupa egemenlerinin Rusya’ya karşı savaş histerisini canlandıran kesimleri ile CIA ile Demokratik Parti etrafında bulunan ve Trump’ı bir Rus ajanı olarak itibarsızlaştırmak için onlarla birlikte çalışan Amerikalı egemen kesimler yararlanıyor.
Saldırı, Avrupa egemenlerinin ABD’den bağımsız bir Avrupa askeri politikası ve Rusya ile daha yakın bağlar için çağrı yapan rakip hizipleri üzerinde çok büyük bir baskı uygulamasına olanak sağlıyor…

*
Fransa’da çalışanların çalışma saat ve ücretlerinde, işten atılma konusunda, işsizlik sigortasında, emeklilik konusunda, eğitim ve sağlıkta, kazanç ve gelir vergisinde;
Çalışanlar aleyhinde ve işveren lehinde kısıtlamalar yapılıyor.
Grev hareketleri büyüyor, halkların huzursuzluğu yayılıyor…

*
Bunların gölgesinde ” Egemenler Savaşı”, yalnızca Ortadoğu’daki bir dizi jeopolitik gerilemeyi tersine çevirmenin değil,
Aynı zamanda siyasi muhalefete karşı sıkı önlemler almanın bir aracı olarak görülüyor…

*
2003’te ABD ve İngiltere bir yalan seline dayanarak kitle imha silahlarının varlığını kanıtlama yönünde bir kampanya planladılar.
Irak’a gönderilen silah denetçileri nükleer ya da kimyasal bir silah programına ilişkin hiçbir kanıt bulamadı.
Ama Saddam’ı devirme savaşı korkunç bir trajediye yol açtı.
Önce bölge istikrarsızlaştırıldı, sonra Irak’a saldırıldı ve topraklarının büyük bir kısmı işgal edildi.
Kafa kesen muhalifler, Yezidi azınlığa karşı soykırım yaptılar ve dünya çapında İslamcı terörizmi yayan İslam Devleti grubunun yükselişini sağladılar.

*
Halbuki saldırı savaşını başlatmanın suç olduğu fikri, I. Dünya Savaşı’nın ardından 1919’da İtilaf Devletleri ile Almanya arasında imzalanan Versailles Antlaşması’na kadar uzanıyor.
II. Dünya Savaşı ‘ndan sonra saldırganlık savaşlarını başlatıp sürdürmenin cezalarını ise 1945’te Nürnberg Duruşmaları’nda Uluslararası Askeri Mahkeme vermişti.

*
Irak’ın işgali de başka bir ülkeye saldırmak ya da saldırmak istemeyen bir ülkeye karşı bir saldırı eylemiydi.
Aynı zamanda BM Şartı’nın da ihlaliydi.

*
ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair, Irak’ın silahsızlanma anlaşmasını ihlal ettiği iddiasıyla saldırı için Güvenlik Konseyi onayına başvurdular.
Ancak Güvenlik Konseyi üyeleri Irak’ta silah denetçilerinin, Saddam’ın kitle imha silahlarına sahip olup olmadığını tespit etmek için çalışmalarına devam etmelerine izin verilmesi gerektiğini savundu.
Bununla birlikte Bush Yönetimi desteklemesini istediği çizgiye katılmayan silah denetçileri ve istihbarat analistlerini istismar etti.
Bush ve Blair yönetimleri, Saddam’ın sözde insanlığa karşı suçlarını durdurmak için işgal fikirlerinde haklı çıkarıldılar…

*
İkisinin de bir saldırganlık savaşı başlatmalarının suçu için yargılanmaları ihtimali yoktu.
Böyle bir yargılamanın bariz mekanı Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir.
Oysa Başkan Bill Clinton’ın Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran anlaşmayı imzalamasına rağmen Bush yönetimi bu imzayı geri çekmişti.
Bugün hâlâ ABD anlaşmaya taraf değildir…

*
Ancak bu, Irak’a yönelik saldırının suç niteliğini tartışmanın hiçbir anlamının olmadığı anlamına gelmiyor.
Irak Savaşı’nın failleri Başkan George W. Bush, Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, İngiltere Başbakanı Tony Blair elleri kolları serbesttir,
Ama işledikleri suçlarla insanlığın vicdanında cezalıdırlar…
Ayrıca Trump göreve başladığından beri uluslararası gerginlikler artıyor.
Suçun cezasız kalmasına rağmen bu durum Irak’ta bir saldırganlık savaşını başlatmanın her zaman bir suç olduğunu hatırlatmak için bir fırsat penceresi olduğunu düşündürüyor..

*
İşte bu kez Trump, Macron ve May, “Savaşta yasadışı kimyasalların kullanımı hakkındaki dezenformasyonu, uluslararası rekabette kullanışlı bir propaganda aracı” olarak kullanıyor…
İngiltere, Salisbury’ta ikili ajan Sergey Skripal ve kızı Yulia’nın, sinir gazı ile zehirlenmesi yalanı,
Suriye’de Şam’ın hemen kıyısında Doğu Guta’da kimyasal saldırı yalanı;
Türkiye’nin bir terör örgütü olan Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyindeki ABD’nin terör koridorunu bozması üzerine yer altına çekilen,
ABD başta olmak üzere İngiltere ve Fransa’nın kafalarını çıkarmasına yol açmış ve harekete geçirmiştir.

*
Şimdi ABD ve Rusya kullanılan kuvvet düzeyine ve eğer varsa her iki tarafın maruz kaldığı zarara bağlı olarak,
Daha geniş bir çatışmanın ortaya çıkması riskini taşıyan doğrudan bir askeri çatışmaya doğru ilerliyor.

*
Bu noktada Suriye ve Rusya’nın iddia edilen kimyasal silahlar saldırısı ile ilgili suçsuzluk iddiaları kabul edilmiyor.
Ama Rusya ve İran’ın himayesinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, onlardan aldığı;
IŞİD’in yenildiği ve Suriye’deki durumun başka bir evreye geçtiği : Barış Müzakerelerine ülkedeki iç ve dış muhalefetin ve Kürtlerin de katılımının sağlanacağı: Şam’ın meşru izni olmadan uluslararası güçlerin Suriye’de bulunmasının hiçbir nedeninin olmadığı: Yabancı askerlerin varlığının yalnızca Suriye hükümeti onları davet ettiyse kabul edilebilir bir durum olduğu: Suriye krizinin çözümüne yönelik hiçbir siyasi inisiyatifin ülkenin egemenliğini, birliğini ve bütünlüğünü hiçbir halükârda bozamayacağı garantisinden ilerliyor…

*
En önemlisi Beşar Esad ve rejimi, savaş meselelerini yargılamak için acele ediyor.
BM teşkilatı, Suriye İç Savaşı siyasi çözümün hukuki yapısını oluşturmaya yönelik “muhalif-terörist” ayrımını keskin bir şekilde yapmış,
Tüm taraflarca Suriye’de işlenen Savaş Suçları’yla ilgili ilk raporunu yayınlamıştır…
Her tür zulüm, teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeler, Suriye’de insani durumu ahlaksız ticarete dönüştürenler belgelenmiştir.
Bir hukukçu ekip dava dosyalarını hazırlamış, mahkemelerin yargılamak için evrensel yargı yetkisini kullanabileceği,
Ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mevcut bir organa ya da Suriye’de yeni bir mahkemeye yetki verilebileceği açıklanmıştır…

*
Bu yüzden ABD, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan ve Türkiye Suriye İç Savaşının sorumluluklarından kurtulmak için “Esad gitsin” diyorlar.
Rusya hükümeti ve pozisyonuna sempati duyanlar ise;
6 Nisan’da Doğu Guta isyancıları ve Rus hükümeti arasındaki müzakerelerin çözülmesinden sonra,
Suriye hükümetinin Guta’yı serbest bırakmaya yönelik saldırısına devam ettiği,
Rusya’nın Mart’ta yakın bir yenilgi ile karşı karşıya kalan Guta isyancılarının,
Suriye hükümetinin altyapısına yönelik büyük bir Amerikan hava saldırısı için şartlar yaratmak için kimyasal saldırıda bulunacağı konusunda uyarıda bulunduğunu hatırlatıyor.

*
Rusya “Esad gitsin” konusunda da bir plan teklif ediyor:
Buna göre Beşir Esad, yedi yıllık savaş boyunca değişen demografik değişiklikleri yansıtacak yeni bir Anayasa’nın hazırlanmasında,
Demokratik olması için nufusun her kesiminin güvence altına alınmasında,
Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin yapılması sürecinde anayasal, kanuni ve meşru sorumluluktadır.

*
Rusya, bu durumda nufusun büyük kısmını oluşturan Sünnilerin parlamento çoğunluğunu kazanacakları,
Ama Esad’ın küçük Alevi kesiminin yönetici bir azınlık olarak ayrıcalıklara sahip olamayacağını,
Nihayet Esad’ın Suriye siyasetinde hakimiyetini kaybedeceğini,
Üstelik savaş sırasında tükenen Suriye Ordusu’nun yerini ülkenin demografik yapısına uygun yeni bir Ulusal Suriye Ordusu’nun alacağını öngörüyor.
Daha ne olsun?

*
Başkan Trump’ın bir an önce dünya halklarına ve ABD ordusuna zarar vermemek üzere;
Suriye’deki soruşturmayı yürütmek için Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nü devreye sokması,
Askeri gücünü gerekçelendirmesi,
Güç kullanımına ilişkin risklerin garanti edilip edilmediğini belirlemesi,
Sonuçta Suriye trajedisine bir son vermek üzere Suriye’nin dünyanın en kötü insan hakları felâketi olduğunu idrak etmesi ve suçluların yargılanmasına kapı aralaması gerekiyor.

*
Trump bir şeyi vurmak istiyorsa; İŞİD bakiyelerini, Ceyş-ul İslam, El Nusra , Özgür Suriye Ordusu gibi terör örgütlerini vurmalıdır…

13.4. 2018

AHMET KILIÇASLAN AYTAR