Ahmet Kılıçaslan Aytar; SEVGİNİN GÜCÜNE İNANMAK

SEVGİNİN GÜCÜNE İNANMAK
Yetkili makamların kelimelerin anlamlarını, iradesizce  tanımlamalarının istendiği bir zaman yaşanıyor.
İşte İçişleri Bakanı’nın HDP’li Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasına ilişkin tasarrufu tartışılıyor.
 
*
“Terörizm” sadece bir bakış açısı değil, bir suçtur.
Halkın Demokrasi Partisi’ne (HDP) üye olmak hiç kimseyi terörist yapmaz.
Ama HDP’ye ya da bir başka siyasi kuruluşa üye olarak bir köprüyü havaya uçurmak ya da düşman görülen insanlara boru bombası göndermek;
O kişiyi ya da kişileri  terörist yapar.
Yani terörist kelimesi “Silah politikasına katılmadığımız insanlar” anlamındadır.

*
Mesela, kentin turuncu konilerini yapan şirkete başkanlık eden bir adamın hem HDP üyesi, hem de bir bağışçısı olduğunu varsayalım.
Devlet, HDP’ye verdiği destekle ilgili adamın daha fazla trafik konisi sözleşmesini iptal edebilir mi?
Hayır!
Çünkü  “nesnellik”, temerrüde son vermek için verilen herhangi bir kararın işareti olmalıdır.
Bu nedenle devlet yetkilileri herhangi bir adımatmadan önce olası tartışmalara son vermek için gerçeklere odaklanmayı,
Müteahhitle çalışmak için her türlü girişimi yapmayı hatırlamalıdır….

*
Nitekim  terörle mücadelenin salt bir silahlı mücadeleden ibaret olmadığı,
Nesnellik temelinde terörün silahlı kanadının yanı sıra söylem alanı ve eleman kazanma süreçleri ile de mücadele edilmesi gerektiği düşüncesi,
Üzerinde uzlaşılan bir husustur…

*
Bu terörle mücadelede sadece güvenlik birimlerinin kullanıldığı klasik anlayışın geride kaldığının açık bir göstergesidir.
Terörle etkin mücadele, ancak bütüncül bir yaklaşım ve tüm kurumların sürece entegre edilmesi ile gerçekleşebilir.

*
Ne ki,Türkiye’nin güçlüsü Erdoğan’a rağmen herhangi bir Türk siyasi kurumunun ya da siyasetçinin,
Erdoğan’ın belirlediği ulusal politika çizgisinden ayrılması, manevra yapması ve esnek olması,
Ya da milliyetçi dogmalar yerine, ülkenin gerçek çıkarları ve potansiyel kazanımları temelinde çözüm bulması son derece güçtür..  

*
Nitekim, Erdoğan’ın terörle mücadele stratejisindeki fiyaskoları Terör Sorunu’nu bugün Kürt Sorunu’na ve Kürdistan Sorunu’na evrimleştirmiştir.
Kürdistan Sorunu, halkların başka uluslarla birlikte ya da ayrı yaşamaya karar verebileceği,
Birlikte yaşam ve ayrılma hakkının taraflarca garantiye alındığı noktada Kürt ulus haklarını kapsıyor…

*
Türkiye Ortadoğu’ daki savaşlara, günü Başbakanı Erdoğan’ın tipik gerici öngörüsüzlüğü ile katıldı.
Erdoğan, TBMM’ nin 1938 yılına kadar gerçekleşen anlaşmaların sınırı içinde ülke birliğinin temeline işaret edeni değil,
1920 0smanlı Mebusan Meclisi’in kabul ettiği saldırgan Misak-ı Milli’sini esas aldı.
Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini reddetti.
İslamcı yeni Osmanlı Devleti için gerekli olan su, tarım alanları, petrol ve doğal gaz alanlarını kontrol etme hedefi doğrultusunda Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’a müdahale etti.

*
Bugün Türkiye, PKK terörüyle mücadele teziyle,
Kuzey Irak’ta Hakurk bölgesinde düzenlediği birinci ve ikinci aşama Pençe Operasyonlarının,
Ardından Sinat ve Haftanin bölgelerinde üçüncü aşama operasyonarını gerçekleştiriyor.
Bu operasyonları daha öncekilerinden çok farklı bir askeri plan ve strateji ile yürütüyor.

*
TSK, 1984’ten bu yana hava saldırıları da dahil olmak üzere Türkiye-Irak-İran sınırı boyunca Kandil dağlarında üstlenen,
Türkiye’yi Kürtler lehine daha fazla siyasi ve kültürel haklar için savaştıran PKK Kürt terörist grubuna onlarca operasyon gerçekleştirdi.
Bu operasyonların amacı, PKK pozisyonlarını tahrip etmek:
Sınırdaki PKK saldırılarını ve teröristlerin Kürt nüfusun yaşadığı güneydoğu Türkiye bölgelerine girmesini önlemekti.
Bu operasyonlardaki şiddetli çarpışmalarda her iki taraftan da onlarca insan öldü.
 
*
Bu noktada Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un, bir zaman önce Gaziantep’te düzenlenen “Atatürk ve Cumhuriyet” konulu söyleşisindeki,
“Sorun sadece askeri yöntemlerle halledilmek istendi. Gelinen aşamada bunun PKK’yi güçlendirdiği ortaya çıktı.
Öyle ki PKK’nın sadece Medya Savunma Alanlarına, savaş uçaklarıyla 11 bin 340 bomba,  63 bin tank, roketatar ve havan topu bataryası kullanıldı.
450 milyar dolara mal olan sınır ötesi operasyonlara sınırlarımız içinde yapılan operasyonlar da eklendiğinde ortaya korkunç bir rakam çıkacaktır.
Tüm bunlara rağmen PKK, hala ciddi bir tehdit ve hala silahlı olarak karşımızda duruyor” açıklamasını hatırlamak gerekiyor.

*
Pençe Operasyonları bu amaçlarla sınırlı değildir.
Bu defa operasyonlar daha uzun sürüyor ve daha geniş bir alanı kapsıyor.
TSK birliklerini sürekli olarak orada tutabilmek için üsler kurulmuştur.
Birlikler modern teknoloji ve silahlarla  korunuyor.
Türk dronları ve savaş uçakları bölgeyi izliyor ve şüpheli bölgeleri bombalıyor.
Şimdi Türkiye’nin asıl amacı PKK savaşçılarını sınırlarının dışına çıkarmak ve bu alanlar üzerinde tam kontrol sahibi olmaktır…  

*
PKK, Türk Ordusu’ndan korunmak için Irak’ın kuzeydoğusunda dağlık ve engebeli Heftanin, Matin, Zap, Avashin, Basya ve Hakurk’tadır.
PKK bu alanları savaşçılarını eğitmek ve onları Türkiye’ye karşı savaşa hazırlamak için kamp olarak kullanıyor.
Ayrıca kurumlarını bu alandan yönetiyor.
Heftanin, Avashin ve Hakurk PKK’nın İran’ın, Suriye’nin ve Irak’ın Kürdistan Bölgesi’nin Kürt kesimleriyle iletişim kurmak için kullandığı alanlardır.
Bu alanların “Medya Koruma Bölgesi” olarak bilinen ve PKK’nın omurgasını oluşturuyor.

*
Türkiye eğer, Heftanin ve Sinat’ı Hakurt’ta olduğu gibi kontrol edebilirse, PKK teröristlerinin hareketlerini sınırlayacağını öngörüyor..
Bu noktadan itibaren  Türkiye; Matin, Zap ve Avashin-Basyan bölgelerini de kontrol etmek için operasyonlar başlatabilecektir.
Ama bu Türkiye’nin ulusal güvenlik bahanesiyle ve Pençe Operasyonlarıyla; Kuzey Irak’ta ” Güvenli bir bölge ” kurmakta olduğu anlamına gelecektir..
Zaten Türkiye bu bölgede Kerkük ve Musul’un da demografik yapısını Türkmenler ve Iraklı Sünni Araplarla değiştiriyor…

*
Buna rağmen Türkiye, herhangi bir bölgesel veya uluslararası eleştiri ile karşı karşıya bulunmuyor!
Aksine kuvvetlerini o bölgelere yerleştirmesi kolaylaştırılıyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden sonra , II.ci Kuzey Suriye ve III.cü olarak Kuzey Irak’ta Türkiye’ye bağlı bir yapılanma oluşuyor!

*
Ancak bakınız, Türkiye’nin PKK ile on yılları bulan çatışması, her iki tarafa da hiçbir şey sağlamamamıştır.
Türkiye askeri operasyonlarla PKK’ yı tasfiye edemediği gibi taleplerini de engellemeyi başaramamış,
PKK’ da taleplerini savaş yolu ile gerçekleştirememiştir.

*
Aslında İran ve Irak; PKK’yı Türkiye’nin çıkarlarını vurmak için kullanmak istediklerinden çatışmaların çözülmesini istemiyor.
PKK, böylece Türkiye’nin komşularındaki sorunlarından yararlanıyor.
Ayrıca Kürtler, muhtemel  bir İsrail- Filistin Barış Anlaşması’nın önemli bir unsurudur.l
Irak ve İran’dan öte ABD, İsrail ile bu blokta yer alan Arap Ülkeleri ve Batılı ülkelerle gizli ilişkiler sürdürüyor.
Öyle ki, mevcut siyasi, sosyal ve bölgesel koşullar PKK varlığının  garantisidir.

*
Aslında savaşın acı gerçeği her yerde olduğu gibi Ortadoğu’da da kendini tekrarlıyor.
Siyasi ve askeri ayaklanmalar, yeni ve geniş kapsamlı demografik gerçekler üretiyor.
Çünkü savaş insanları kendi gibi olanlar ile birlikte yaşamaya teşvik ediyor.
Toplulukların etnik azınlık statüsünden etnik çoğunluk statüsüne taşınmasına yol açıyor…

*
Trajedi ve korkunun ortasındaki insanlar bu gerçek üzerinden;
Suriye’de, Irak, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de kendilerine yeni bir hayat kurmanın peşinde koşuyor.
Önce Irak’ın işgali ardından Suriye iç savaşından kaynaklanan nüfusun yer değiştirmesi,
Suriye, Lübnan,  Ürdün’ü ve savaşa hiçbir haklı nedeni olmaksızın karışan Türkiye’yi  ciddî anlamda değiştiriyor…

*
Terörle mücadele yöntemi olarak çatışma, savaş, soykırım ya da demografik yapıyı değiştirmek gayreti hiç bir işe yaramıyor.
Erdoğan’ın yolu, yol değildir.
Ancak  bu coğrafyada Atatürk’ün attığı muhteşem bir temele dayanan Türkiye;
Artık mutlaka farklı etnik ve dini kökenlerden gelen insanları bir arada yaşatmak için normalleşecektir…
Toplumsal hayatta siyaset ve kültürün ancak bir bölümünde tarikatlar, cemaatler ve dini kurumlara serbestlik verilecek,
Farklı ideoloji, görüş ve inançta Kürtlerin demokratikleşme perspektifi esasında siyasal nicelik ve niteliklerini kazanmalarıyla siyaset özgürleşecek,
Türkiye Devleti bu toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutacak bir doğrultuda gelişecektir.

*
Başka bir yol yoktur…

7.9.2019