Ahmet Kılıçaslan Aytar; SANDIK GÜVENLİĞİ VE FRANSA’DA SEÇİM

SANDIK GÜVENLİĞİ VE FRANSA’DA SEÇİM

Aklî melekelerin kurumsal olarak kullanılmasıyla toplumsal akıla ve toplumsal düşünceye nihayet bilgi toplumu ve yönetimine ulaşılmıştır.

Artık harekât alanı olarak kara,deniz, uzayı kapsayan Siber Uzay kullanılıyor ve bilgi toplumu, güç unsurlarının herbiri üzerinde kesin etkinlik sağlıyor.

Giderek e-dünyaya dönüşülüyor ama gerçekleştirilecek siber saldırıların hayal dahi edilemeyecek şeylere neden olabileceğinin de tasavvurunda olmak gerekiyor.

Çünkü aklın gitmediği her noktada insan değil şeytan bulunuyor…

 

*

Uluslararası  seçim kriterlerinde seçmenin kendisini güvende hissetmesi ve sandık başında özgür iradesini ifade etmesi tarafsız seçimin baş koşulu sayılıyor.

 

*

Bu çerçevede Fransa, Nisan’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu için sandık başına gidiyor.

Seçimler, Cumhurbaşkanı François Hollande’a yönelik derin karşıtlık eliyle şekillenmektedir.

Oy pusulalarının Birleşik Devletler’deki cumhurbaşkanlığı kampanyası ve Birleşik Krallık’taki Brexit oyları ile aynı sonuçları üreteceğinden endişeleniliyor.

 

*

Sosyalist Parti’de, (Parti Socialiste, PS) F.Hollande yeniden seçilmenin adayı değildir.

PS’nin bağımsız adayı Emmanuel Macron, geçen haftaki Cezayir ziyaretinde Fransa’nın sömürge geçmişini insanlığa karşı suç olarak ilan etmiş, rakiplerini öfkelendirmişti.

Ardından seçimden geri çekildiği açıklaması solun umutlarına yeni bir darbe indirdi.

Şimdi PS kendi adayı Benoit Hamon’u destekliyor.

B.Hamon, PS’den hayal kırıklığına uğramış üst orta sınıf kesimlere dönme çağrısı yapıyor.

Saldırgan milliyetçi ve militarist politikayla sanayii sektörü krizinde tüm işçilerin 600-800 euro aylık ücret ile geçinmesini öneriyor…

Türkiye, Rusya, İran ve Suudi Arabistan dahil birçok ülkeyi tehlikeli otoriter rejimler olarak damgalıyor.

Bir zaman önce partisini bölen, sol bir program öneren Jean-Luc Melenchon ile ittifak öngörüyor.

Melenchon, PS’den ayrıldıktan sonra Fransız Komünist Partisi ve Sol Parti ile birlikte kurduğu Marksist-Leninist Demokratik Sosyalist Sol Cephe’de (Front de gauche, FG) kamuoyu yoklamalarında 5.sıradadır.

Birleşme halinde Hamon-Melenchon oyunun 1. ya da 2. olabileceği düşünülüyor.

 

*

Merkez sağ Cumhuriyetçiler’in (Les Républicains, LR) adayı eski Başbakan François Fillon’dur.

F.Hollande ile ilgili hoşnutsuzluğun üstesinden gelebileceği düşünüldüğü için aday belirlenmiştir.

Ama şimdilerde ailesine devlet bütçesinden maaş ödetmekle suçlanıyor ve soruşturması devam ediyor.

Aslında pek çok Fransız politikacı yasalar çerçevesinde iş yapıyor ancak Fillon’ın problemi, eşinin kendisi için çalıştığını inkâr etmesi ve işi ile ailesini bir tuttuğuna ilişkin bir şöhrete sahip olmasıdır…

Fillon kamuoyu yoklamalarında rakiplerinin gerisindedir ancak geri adım atmıyor.

“Taşıdığım siyasi mesaj bana göre ulusal iyileşmeyi sağlayacak tek çözümdür” diyor…

 

*

Neo Faşist Ulusal Cephe’nin (Front National,FN) adayı Marine Le Pen, her zamandan daha çok şanslı görünüyor.

Le Pen, Fransızlar tarafından tutulmamasına, Trump ile bir ittifak çağrısı yapmasına ve seçmenlerin üçte ikisinin sert itirazıyla karşı karşıya olmasına karşın seçimi kazanma potansiyeli gösteriyor.

Fransa’nın mali, yasal, bölgesel ve ekonomik bağımsızlığını sağlamak üzere  AB’den ve Euro’dan ayrılma yönünde bir referandumu,

Ayrıca, ulusal üstünlüğü tescil etmek üzere anayasada Fransız halkı lehine etnik ayrımcılık üzerine  bir referandumu daha düzenlemeyi tasarlıyor.

ABD Başkanı Trump’ın Müslüman göçmen karşıtı yasağını destekliyor ve Fransa’ya yönelik tehditler olarak “İslamcılığa” ve “radikalleşmiş İslam”a saldırıyor…

Le Pen’in öngörüleri Avrupa kapitalizminin temel kurumlarının çöküşüne ve Paris ile Berlin arasında sert bir cepheleşmeye yol açabilecek,

Fransa’nın AB’den ve Euro para biriminden çıkması sonucunu doğurabilecektir…

 

*

Adaylar Fransız demokrasisinin çöküşünü ve egemen seçkinlerin iflasını doğruluyor.

Görülmemiş ekonomik sıkıntıya ve toplumsal öfkeye rağmen kimse halkların çıkarlarını temsil eden bir program ileri sürmüyor.

Hepsi kendisini savaşa ve kemer sıkmaya adamıştır.

Buysa patlayıcı ve belirsiz bir durum yaratıyor…

 

*

Kamuoyu yoklamalarında  B.Hamon ve M.Le Pen’in kafa kafaya gitmesi,

Fransa’nın iki turlu seçim sürecine sahip olması nedeniyle ikinci oy pusulalarını önemli kılıyor.

Çoğu Fransız Elysee’de milliyetçi gündemi olan Le Pen’i istemediklerini ve ikinci turda onu yenmek için muhtemelen birleşeceklerini belli ediyor.

Le Pen’in ikinci turda ezici bir üstünlükle yenilgiye uğrayacağına inanılıyor.

 

*

Ne ki, ABD ve Rusya bilgi alanında aktif önlemler olarak adlandırdıkları şeylerin ustalarıdır.

İstihbarat servisleri, birbirlerini ve Avrupa’yı manipüle etmeye çalışmak için uzun zamandan beri sahte haberler kullanıyor.

Bugün bu istihbarat teşkilatları Siber uzayda sayısal teknolojinin gücüyle olgunun manzarasını dahi değiştiriyor.

Ayrıca bu ülkelerin zengin bir çevreye sahip olmaları da önemlidir.

Bu çerçevede bu ikisinin bu yıl Fransa’dan başka Almanya ve Hollanda’daki seçimlerde de etkin olacakları varsayılıyor.

Her iki güç birbirlerinin meşruluğuyla ilgili kuşkular uyandırmayı amaçlıyor.

 

*

Rusya’nın Avrupa’da seçimleri etkilediği iddiası ilk kez ABD İstihbarat örgütlerinin yayınladıkları Ocak ayı raporlarında yer aldı.

Kremlin’in 2016 ABD başkanlık seçimlerinde karışıklığa teşebbüs ettiği iddiası D.Trump’in kampanyasını gölgeledi.

Kontrol edilemediği taktirde Rusya’nın bu manipülasyonlarının Batı demokrasisine varoluşçu bir tehdit,

ABD manipülasyonlarının da Rusya rejimine tehdit oluşturduğu açıktır.

 

*

WikiLeaks’in  ortaya çıkardığı ve CIA’ın onayladığı üzere Rus “hacker”lar,

29 Ekim 2016’da ABD Başkanlık seçimleri kampanyasının kilit bir anında,

H.Clinton’ın kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmaları ele geçirdiler.

Elektronik postalar ABD ve NATO’nun Libya’dan başlayarak, 2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçen IŞİD teröristlerinin nasıl finanse edildiğini, silahlandırıldığını ve operasyonlara görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyor,

Ayrıca Pentagon’un, Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin; Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyordu…

 

*

Rusya, Ortadoğu’da yaşanan trajedinin müelliflerini adalet önüne çıkarmanın belgelerine sahip olmuştu.

Nitekim, elektronik postalar olayı çıktığında Başkan Trump, Obama ve H. Clinton’a ağır eleştirilerde bulunuyordu.

Trump, “IŞİD’i Obama kurdu. IŞİD’in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama’yı onurlandırıyor. Obama’nın ikinci ismi Hüseyin’dir” diyordu…

Ortadoğu’daki kargaşadan Obama yönetimini sorumlu tutuyordu ki, ABD’nin demokrat elitleri o gün bugün yargılanacak olmanın dehşetini yaşıyor…

 

*

FBI ve Kongre tarafından başlatılan soruşturmalar ya Trump ekibi ile Rusya’nın gizli manipülatörleri arasındaki bağlantıları bir şekilde ortaya çıkaracak ya da iddialar askıya alınacaktır.

Ama bu soruşturma, Kremlin’in sızmaya çalıştığı siyasi alanı geri almak üzere transatlantik çabaları da güçlendiriyor.

Transatlantik ittifakta birliktelik sağlanamadığında ise Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov’un dünyanın Batı Sonrası bir dönemine girdiği iddiası doğru olacaktır…

 

*

Bu noktada Fransız halkının geçmişini reddetmeye ve gerici siyaseti benimsemeye hazır olduğuna inanmak için çok az neden vardır.

Ne ki, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri Rus siyasi manipülasyonuna  önemli bir fırsat sunuyor.

Moskova merkezli bir bankanın 2014 ‘de politikalarıyla açıkça Rusya yanlısı olan sağ kanat adayı Marine Le Pen’in partisine para ödediği ortaya çıkınca;

Şimdi Le Pen’in Rusya’nın yardımı olmadan kazanabilmesi olası görülmüyor!.

 

*

Eylül’de parlamento seçimleri olan Almanya’da, Federal hükümet,22 Aralık tarihli bir raporda Federal bilgisayar ağlarının geçen yıl haftada bir kez dış istihbarat servisleri tarafından vurulduğunu belirtiyor.

“Almanya’daki federal seçim için bir Rus siber saldırısı olabilir” diye uyarıda bulunuyor…

 

*

Bu noktada Türkiye’deki seçimlerde sandık güvenliği devamlı sorgulanmaktadır.

Her türlü değişikliğin yapılabilmesine açık bir sistem olan SEÇSİS;

Bilinen Anonymous, RedHack, LulzSec, The Chaos Computer Club , Honker Union, Red Hackers Alliance, GhostNet gibi hacker gruplarının ötesinde,

Alman BND, İngiliz M16, Rus FSB, İsrail MOSSAD gibi gelişmiş istihbarat örgütlerinin de tehditindedir.

Zaten hükümetin bilhassa CIA vasıtasıyla SEÇSİS sisteminde yüksek ehliyete haiz olduğu biliniyor…

*

Üstelik hükümetin NASA’ya benzer uydular, fırlatma sistemleri, uzay teknolojileri ve cihazları üretecek laboratuarlarıyla bir uzay şehri kurmak,

Böylece uzay kapısını aralamak üzere görevlendiği Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının proje çalışmaları da sona ermiştir.

Şimdi insan yapısı uydulara, Ay’a, Mars’a ve uzayın daha da derinlerine ulaşmak üzere milli astronotların 2020’ye kadar yetiştirilmesi hedef alınıyor.

Eh! Pek yakında toplumsal akıla ve toplumsal düşünceye ulaşınca da, gelsin seçim sandıkları; ister Mağrip’ten, ister Maşrek’ten…

Hükümet,”Türkiye Uzay Ajansı Kurulması ve Uzaya Yönelik Faaliyetlerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısını” TBMM Başkanlığına sunmuştur bile…​

*

Yeter, Allah Aşk’ına! Bunca hayal akla ziyandır: “Hayır Efendi, Hayır!”

AHMET KILIÇASLAN AYTAR