Ahmet Kılıçaslan Aytar; REALPOLİTİK

REALPOLİTİK
ABD, Başkan B.Obama’yı  dünyaya umut dolu, biraraya getirici, düşünceli, zeki ve yetenekli bir adam olarak sundu.
Ancak B.Obama’nın görev süresi sona erdiğinde boyası döküldü.
Şimdilerde bölücü, palavracı ve bir soytarı olarak tasvir ediliyor…

*
Obama göreve başlarken;
“ABD’nin Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar sadece demokrasiyi desteklemeye devam edeceğini” ilan etti.
Ancak dönemi sonunda;
ABD’nin dış politika ve güvenlik hedeflerini ve tehditleri :
Amerikan askerlerinin geri dönüşlerini :
Artan radikal dinci hareketleri ve terörü:
“Asia Pivot” politikasıyla  ikili güvenlik ittifaklarını güçlendirmeyi :
“Trans-Pasifik” politikasıyla ticaret ve yatırımların genişletilerek demokrasi ve insan haklarını geliştirmeyi :  
Rusya’nın saldırganlığını:
Siber tehditleri ve iklim değişiklikleri politikalarını ve daha nicesini,
Başaramadığı tarihe not olarak kaydedildi…

*
Döneminde uluslararası ilişkiler tek taraflılık veya iki taraflılığın ötesine geçti.
Ülkeler pragmatizm ile belirli konularda kendilerine müttefik gördükleri, işlemsel koalisyon kurdukları bir durum oluşturdu.
Geleneksel aktörler, küçükler daha büyük bir rol oynamaya çalıştıkları için güçlerini önemli ölçüde kaybetti…
ABD, güçsüz ülkelere yaptığı  savaş harcamalarının masraflarını dahi kaldıramaz hale geldi…

*
Bugün birçok ülkede, Yüksek Yoğunluklu Konvansiyonel Manevra Savaşı yaşanıyor.
Ekonomik rekabetten istihbarat operasyonlarına,
Dünyanın en kritik iletişim hatlarına odaklanan tam vekalet savaşı ve ayaklanmalara kadar,
II. Dünya Savaşı’nı dahi gölgede bırakacak mücadeleler veriliyor…  

*
ABD dünyanın en zengin, en büyük teknolojisi ve askeri gücüdür.
Ama bu karmaşa karşısında dört ana açmazı yaşıyor:

*
1- Düşük başarı olasılıklı askeri merkezli stratejiler seçme eğiliminde olması gerekiyor.
2- Bilişsel engeller, iç sorunlar ve ev sahibi ülke hükümetindeki kullanıcı-müşteri zorluklarıyla kaybedilen stratejileri değiştirmekte yavaş kalıyor..
3- Savaştan yorulduğu için çekilmeyi seçtiğinde, pazarlık asimetrileri başarılı geçişleri ya da müzakereleri engelliyor.
4- Bir çok kriz oyalanmaya ve gecikmeye bırakılıyor…

*
Bu yüzden son onbeş yirmi yılın jeopolitik eğilimleri;
Mesela Avrasya’da da önemli devletlerin etki alanlarını yeniden oluşturmakta olduklarını gösteriyor.
Jeopolitik eğilimler değişirken mevcut dünya düzenine ve düzenin mimarı fakat açmazlar içindeki ABD’ye meydan okunuyor.

*
Elbette Washington bazı güçlerin emellerini sınırlayabilir.
Ancak Rusya, Çin ve İran’ın emellerini engelleyebilmesi için sadece birkaç seçeneği bulunuyor…  

*
Batı, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle dünyanın etki alanları kavramının ötesine geçtiğini umdu.
Mesela Avrasya’nın büyük ülkelerinin kendi jeopolitik etkilerini genişletmek için bölgelerini oymayacaklarını düşündü.
Ancak etki alanları tarih boyunca takip edilen inatçı bir kavramdı…

*
Nitekim birkaç büyük Avrasya devleti, kıta üzerinde daha büyük bir jeopolitik etkiye ulaşmak istiyor.
Mesela Çin, Asya-Pasifik’teki adalar ve Güneydoğu Asya’daki komşuları üzerinde tartışmasız bir kontrol elde etmeye çalışıyor.
Kemer ve Yol Girişimi aracılığıyla etkisini yakın çevresinin çok ötesinde Orta Doğu’ya yaymayı planlıyor.

*
Hindistan, Çin’in Asya’daki yükselen gücünden endişelidir.
Güney ve Güneydoğu Asya’da etki alanı arıyor.
Coğrafi konumu, ekonomik ve askeri potansiyeli ile bölgede önemli bir rol oynamayı,
Hint-Pasifik stratejisinin anahtarı olan Kemer ve Yol Girişimi’ne rakip konsept olarak konumlanmayı mı öngörüyor?

*
İran, yaptırımlar ve diğer davalarla yüklü olsa da,
Enerjisel olarak jeopolitik etkisini genişletme gündemini sürdürüyor.
ABD ve Batı tarafından sert bir şekilde bastırılsa da,
Hem doğrudan veya geniş Şii milisleri ağı aracılığıyla hegemonik bölgesel dürtüsünden,
Hem de İslamcı mesajını yayma umudundan vazgeçmiyor….

*
Türkiye, Atatürk’ün kurduğu rejimden  Müslüman Kardeşler hamisi rolüne değişti, neredeyse bir ailenin devleti oldu.
Suriye, Kuzey Irak, Libya’da ve Türk-İslam ülkelerinde bu ideoloji doğrultusunda yoğun olarak yer alıyor.
Etki alanını  Müslüman Kardeşler ideolojisiyle  yaratmayı amaçlaması bütün dünyayı korkutuyor.
Akdeniz’de Libya-Türk sınırlarını çizerek Doğu Akdeniz Enerji Girişimi’nin deniz hakları üzerinde hak iddia etmesi şaşkınlığı yaşanıyor.  
Ailenin İslamcı emperyal hırslarını önlemek,
Aşırılık yanlısı Arapların Türkiye ile müttefik olmalarını engellemek çok büyük önem arzediyor.

*
Rusya, Avrasya’daki etkisini öncelikle eski Sovyet uzayda genişletmeye çalışıyor.
Moskova bu alanları  münhasır etki alanı olarak kabul ediyor.
Avrasya Ekonomik Birliği ve Kolektif Güvenlik Anlaşması organizasyonunun oluşturulması,
Rusya’nın topraklarını yakından bağlantılı askeri ve ekonomik müttefikler ile kuşatmak jeopolitik amacını yansıtıyor…

*
Bu ülkelerin artan jeopolitik faaliyetlerinde hepsinin bir  ortak noktası bulunuyor.
Hepsi unutulmayan imparatorluk özlemlerinin sonucunda kendi sınırları boyunca değişik krizler yaşıyor.
Türkiye, jeopolitik öneme sahip Karadeniz, Balkanlar, Akdeniz, Güney Kafkasya ve Suriye-Iran ile sınırlıdır.
Batı, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler etiketi ile kurduğu ittifaklarından dolayı Türkiye’yi baskılıyor.
İran’ın İslam Devrimine dayalı agresif dış politikası, sınırları boyunca değişen jeopolitik durumu yansıtıyor.
ABD; Afganistan ve Irak’taki Amerikan askeri varlıklarını korumak için sık sık  operasyonlar yaparak İran’ı zayıflatmayı öngörüyor.

*
Benzer argümanlar Hindistan, Rusya ve Çin için de geçerlidir.
Her üçü de sınır ötesi değişen belirsizliklere karşılık verirken,
Aynı zamanda dış politika hırslarını geçmiş ihtişamın özlemi etrafında inşa ediyor…

*
Etki alanları arayışı, kaydedilen tarih boyunca önemli bir faktördür.
Bir başka faktör coğrafyadır ki;
Avrasya ülkeleri çoğunlukla kıtasal güçler olduğundan,
Siyasal elitlerinde; toprak istilası, ticaret yollarının kesilmesi benzeri sürekli bir paranoya yaşanıyor.

*
Son yüzyılda, ABD Avrasya’da nüfuz alanlarının yaratılmasına karşı sürekli savaştı.
Her zaman başarılı olmadı…
Mesela, Soğuk Savaş döneminde Macaristan (1956) ve Çekoslovakya’daki (1968) isyanlardan geri durdu.
Benzer bir rahatsızlığı, 2008’de  Rusya’nın Gürcistan’ı işgal ettiği ve 2014’te Ukrayna krizinde de yaşadı.

*
Ama her zaman sert jeopolitik gerçeklik ile dış politikasındaki istisnacılık arasında gezinmeye yüklendi.
Realpolitik, Amerikan siyasi kuruluşu tarafından çok aşağılanmış olsa da hâlâ hükmünü sürdürüyor.
Çünkü ABD aktif olarak nüfuz alanlarını oymaya çalışan Avrasya devletleriyle karşı karşıya olduğu için,
Değişen koşullara uyum sağlamak zorundadır…

*
Bu noktada yeni gerginliklerin daha da artması muhtemel olsa da,
ABD yeni silahlar üretmek çabası ve operasyon alanını uzay olarak belirlemesinden başka,
Hâlâ Avrasya aktörlerinin nüfuz alanlarını genişletmesini sınırlandıracak birkaç dış politika seçeneğine sahiptir.

*
Birinci seçenek:
Hindistan’ın, Çin’in Pakistan’daki nüfuzunu artırma ve askeri gücünü Hint Okyanusu’na genişletme çabalarından korkması halidir.
Hindistan kuzey ve kuzeybatıdan istikrarsız bir Orta Doğu ve ekonomik olarak fakir bir Orta Asya ile sınırlıdır.
Bu yüzden zengin Güneydoğu Asya bölgesi ve bunun sonucunda Pekin ile rekabet; Hindistan’ın  dış politika önceliğini temsil ediyor.
ABD dış politika karar vericileri ise hırslı “Bir Kemer Bir Yol Projesini” kontrol altında tutmak için,
Hindistan’ın Çin’e karşı direncini kullanmaya hazırdır…

*
İkinci seçenek:
Ankara’nın Suriye ve Libya’daki askeri faaliyetleri ve Moskova’nin Libya ve Suriye’de karşı tarafta olmasının rahatsız edici ilişkileridir.
Bu ilişkiler üzerinden ABD ve Batı, Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurabilir.
Türkiye’nin Rusya’dan Karadeniz’in militarizasyonu,
Güney Kafkasya’daki toprak çatışmaları,
Balkanlar’daki politikalar gibi bir dizi konuda ayrışması da göz önüne alındığında,
Müslüman Kardeşlerden boşanmanın gayretinde olan Türkiye’nin de Amerikan desteğine ihtiyacı bulunuyor…

*
Ancak ABD; Çin, Rusya ve İran’ın isteklerini sınırlamak için çok az dış politika seçeneğine  sahiptir.
Her üç ülkede ABD’nin Avrasya’daki etkisini sınırlamak için motive olurken birbirlerine daha da yaklaşıyor..
ABD dış politikalarında bir öncelik olmaktan çıkınca da yeniden ortaya çıkan geniş kapsamlı farklılıkları da paylaşıyorlar…

23. 5. 2020  

Efendim, dünyanın yaşanan bütün eski bayramları güzeldi.
Bu Ramazan Bayramı artık yaşanacak tüm bayramların “İyi” olmasına yol açsın.
Anahtarı sizdedir.
Aşk olsun, Sevgi olsun, Paylaşım ve Dayanışma olsun, elbette başka dilekleriniz de olsun.
İyi olsun…
Size ve insanlığa kutlu olsun.