Ahmet Kılıçaslan Aytar; PETROL VE KAN

PETROL VE KAN

 

Müslüman Kardeşler ideolojisiyle Erdoğan, Türkiye için düşman yaratmaya devam ediyor.
Kuzey Suriye’de büyük bir alan fethetti.
Rus hava savunma sistemi kurarak NATO ve ABD’yi kızdırdı.
Kapıları açıp Suriyeli sığınmacıları Avrupa’ya salma tehdidi ile AB’yi ayağa kaldırdı.
Basra Körfezi’ndeki çoğu Arap ülkesi Katar’a, İsrail ise HAMAS terör örgütüne verdiği destekten nefret ediyor…

*
Bu sırada Libya, 2011’de Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra 2014’te iki rakip grup arasında acımasız bir iç savaş yaşıyor.
1- BM tarafından tanınan Trablus’taki Fayez al Sarraj’ ın Ulusal Anlaşma Hükümeti,
2- 2014’te seçilen Temsilciler Meclisi’nce kurulan Libya Ulusal Ordusu kumandanı General Khalifa Haftar’ın Tobruk hükümeti  birbiriyle savaşıyor.

*
Bu yüzden Libya’nın büyük  petrol ve doğal gaz servisi ve temel hizmetleri sıklıkla silahlı çetelerin müdahalesiyle kesintiye uğruyor.  
Libya, dış ülkelerin desteğiyle ülkeyi kontrol için yarışan düzinelerce grupla iki başarısız bir devleti resmediyor…
Ayrıca Türkiye ve kimi diğer ülke Libya’ya askeri birliklerle girmeye ya da en azından bazı ekonomik kaynakları almaya pek heveslidirler…
 
*
Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Fransa “Laik” olması nedeniyle, General Haftar’ın liderliğinde Tobruk merkezli hükümeti ve Libya Ulusal Ordusu’nu,
Türkiye ve Katar ise “Şeriatçı” Müslüman Kardeşler Örgütü vekilleriyle birlikte Trablus’taki Fayez al Sarraj’ ın Ulusal Anlaşma Hükümeti’ni destekliyor.  
Memlekette Erdoğan’ın bu tavrı derin bir teessüre yol açıyor…

*
Kasım’ın sonlarında Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti’ne sadık güçler, güneyde kilit bir petrol sahası olan El Feel’i ele geçirip sonra kaybettiler.
Libya Ulusal Petrol Şirketi Başkanı M. Sanalla,
“Tüm taraflara Libya’nın petrol ve doğal gaz alanlarının tüm Libyalıların yararına hayati bir gelir kaynağı olduğunu hatırlatıyorum.
Üretim sona ererse tüm Libyalılar yok olur ” dedi.  
Ama Libya’nın petrol üretimi, çatışma ve ablukalar nedeniyle mütemadiyen kesintiye uğruyor…

*
Bugün General K.Haftar’ın Libya Ulusal Ordusu, ülke petrolünün kralı olduğunu öne sürdü.
Nitekim Haftar, Libya’nın petrol ve gaz sahalarının ve tesislerinin çoğunu kontrol ediyor.

*
Sekiz aydır mücadele açık bir kazanan olmadan devam ediyor.
Petrol ve doğalgaz alanları çeşitli gruplar için doğal hedef olduğundan petrol endüstrisini etkiliyor.
Nisan’da ABD Başkanı D.Trump, Haftar’ın Trablus’u ele geçirme baskısını açıkça destekliyordu.
Ancak yönetimi Haftar’ı, Libya’nın başkenti ve yıkıcı sivil ölümleri için savaştan uzaklaştırmak üzereydi.
Yıl boyunca ABD’nin Haftar’a verdiği destek bir ileri bir geri gitti…

*
4 Kasım’da Erdoğan’ın ideolojik ortağı ve  finansörü, Rusya- İran bloğuna yanaşacağı belirtilen Katar;
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nden (OPEC) ayrılma kararı aldı.
Enerji diplomasisinde yeni bir gündem oluştu.
Aslında Katar, Türkiye’nin önünü açacak yeni bir girişime öncülük ediyordu!

*
Çünkü 1969 Nixon Doktrini Körfez güvenliğini Suudi Arabistan ve İran’a emanet etmiş, İsrail ise bu eksenin gizli ayağını oluşturmuştu.
Geçen zamandaki değişimler ve 1979 İslam Devrimi ardından yaşanan gelişmelerden sonra Orta Doğu’da ki güç mücadelesinde;
Bugün Arap yarımadası Katar ve Suudi Arabistan ekseninde ikiye bölünmeyi yaşıyor…

*
Birincisi; Suudiler, Emiratiler ve Mısırlıların yönettiği ve Şeriatçi Müslüman Kardeşleri temsil eden Erdoğan ve Katar ile İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen bloğa,
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki bloğa;
Müslüman Kardeşler ve bağlı İslamcı grupları Türkiye ve Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan, Erdoğan liderliğindeki blok eklenmiştir..  

*
Katar’ın OPEC’ten ayrılması ve  doğalgaz üretimine odaklanacağı açıklaması bu gelişmenin bir yansımasıdır.
Katarın petrol üretiminin OPEC’teki payı yüzde 2’dir.
Ayrılma kararı petrol fiyatları üzerine tek başına ciddi bir etki yaratmayacaktır.  
Ancak Katar, Rusya ve İran öncülüğündeki doğalgaz ittifakına katılırsa;
Yakın dönemde petrolle gaz birbirinden iyice ayrılacak,
Suudi Arabistan’ın tekelindeki OPEC’e alternatif bir yapı gündeme gelecektir.  

*
Tam bu noktada, Müslüman Kardeşler’in siyasi lideri Erdoğan’ın hizmeti başlıyor!

*
27 Kasım’da Türkiye, Libya’nın petrolü ve gazı için belirleyici savaşı başlatmış bulunuyor.
Erdoğan önce Trablus’ta hüküm süren Ulusal Anlaşma Hükümeti ile,
“Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ve  “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalıyor.
Libya hidrokarbon kaynaklarının yoğun olduğu bir bölgede Türkiye’ye  39 bin kilometrekare kazandırıyor!

*
Erdoğan bu mutabakatla Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandığını belirtiyor.
Türkiye’nin Akdeniz’i ekonomik olarak keşfetme hakkına sahip olduğunu,  
Bu bölgeye atılan EASTMED boru hatlarının Türkiye ile anlaşmaya ihtiyacı olacağını,
Araştırmaların sadece Akdeniz’de değil, Karadeniz’de hatta  uluslararası sularda da sürdüreceğini söylüyor…

*
Ve çok önemli!
Libya’da Mısır, BAE’ ve Rusya’nın desteklediği Haftar’ın,
Sarraj’ın Türk ve Katarlı pilotları ile karşılıklı hava saldırıları ve karada bu ülkelerin vekil güçleriyle yürütülen saldırıların kilitlendiği bir sırada,
Erdoğan Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti ile askeri bir anlaşma daha yapıyor.

*
Anlaşma, Türkiye’nin Libya’da polis ve askeri Hızlı Tepki Kuvveti kurmasını,
İstihbarat ve savunma sanayinde işbirliğini artırmasını,
Ankara’nın Libya’ya asker göndermesini öngörüyor.
Nitekim  Türk Özel Harekat Kuvvetler’inin Trablus’ta  göreve başladığı söyleniyor…

*
Türkiye’nin Libya müdahalesinin başarılı olabilmesi için yerel dinamiklere dikkat etmesi gerekiyor
Çünkü Libya’da ciddi çıkar çatışmalarının yaşandığı çok kutuplu bir iç savaş devam ediyor.
Bu yüzden Libya’da savaşan taraflar bir bütün olarak düşünülmüyor.
Sarraj’ın Ulusal Anlaşma Hükümetine çok büyük çoğunluğu Müslüman Kardeşlere bağlı milis gruplardan oluşuyor.

*
Bu gruplar Hafter tehdidiyle bir araya gelse de, içlerinde ciddi kırılmalar yaşanıyor, savaş motivasyonları düşüktür.
İttifak içi kırılganlıkların yanı sıra yereldeki güç mücadelesinin seyrini değiştirebilecek ittifaklar arası geçişler de oluyor.
Uluslararası arenanın Hafter lehine döndüğü düşünüldüğünde yereldeki ittifak ilişkilerinin önemi artmaktadır.
Ancak Suriye’de benzer problemlerle karşı karşıya kalan Türkiye’nin muhalif grupları tek çatı altında toplama konusundaki tecrübesi,
Libya’daki kırılgan ittifaklar sorununu çözmeye yardımcı olabilir…

*  
Ama Müslüman Kardeşler Örgütüne tahammül edemeyen Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin de eli armut toplamıyor.
Bilhassa Mısır’ın, Libya  Ulusal Anlaşma Hükümeti’nin Haftar’ı yenmeden önce müdahale edeceğini düşünmek gerekiyor.
Bu ülkelerin  uzun ve yoğun bir çatışmayı finanse edebilecek zengin Arap sponsorları bulunuyor.

*
Üstelik Aralık 2015’te BM himayesinde  Mısır ve Libya arasındaki Sikhirat anlaşması Sarraj’a  bir anlaşma hakkı vermiyor.
Bu durumda belirli alanlarda münhasır ekonomik haklar konusundaki çatışma, muhtemelen BM’de ya da uluslararası mahkemelerle çözülebilecektir.
Bu yüzden anlaşmanın askeri kısmı Erdoğan için gerçek bir tehlikedir.

*
Geçen hafta komutan Haftar, Trablusgarp’taki savaşın “sıfır saatinin” geldiğini ve kenti almaya yönelik saldırısının başladığını ilan etmişti.
Dün Haftar’ın  Ulusal Ordusu, Libya’nın başkentinde  Sarraj  Ulusal Anlaşma Ordusu adına savaşan güçlü Mısrata milislerine,
Hem Trablus hem de kıyıdaki Sirte kentinden çekilmeleri için üç günlük süre verdi.
Milisler çekilmezse, Mısrata kasabasını “her gün durmaksızın ve benzeri görülmemiş derecede yoğun bir şekilde” hedeflemeye devam edeceğini uyardı.
Uyarı, Ulusal Ordu’nun Türkiye silahlarının ve askeri teçhizatının depolandığı bir alana düzenlediği hava saldırısı ardından geldi.
Trablus’un etrafında yeni çatışmalar başladı.  

*
Haftar, Mısır Suudi Arabistan, BAE, Fransa, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti Erdoğan’ın deniz anlaşması ve güvenlik anlaşması imzalaması sonrasında öfkelidir.
Ok yaydan çıkmış, iki Libya grubu arasındaki İç Savaş şimdi yeni bir boyut kazanmıştır.  
Böyle bir savaş kolayca 2020’nin en büyük uluslararası krizi haline gelebilir .  

21.12.2019