Ahmet Kılıçaslan Aytar; Orlando ve Felluca

ORLANDO VE FELLUCE KATLİAMLARI

Geçen Pazar Afgan asıllı Floridalı Omar Mateen, Orlando’da Pulse adlı bir LGBT gece kulübünde  bir A-15 tüfeği ile 50 kişiyi öldürdü, 53 kişiyi yaraladı.

Orlando’nun önde gelen eşcinsel gece kulübü olarak tanımlanan mekânda, olay anında Latin müzik gecesi için bir araya gelmiş 350’den fazla insan bulunuyordu.

Saldırı, ABD yaşamının günlük bir olgusu haline gelmiş ve bitmek bilmez cinayet dizilerinden biriydi.

Saldırıdan birkaç saat sonra katliamın sorumluluğunu IŞİD üstlendi.

Ancak 48 saat geçmeden, O.Mateen’in İslamcı terörizme sempatisi onun toplu cinayet gerçekleştirme kararında ne tür bir rol oynamış olursa olsun,katliamın IŞİD ya da benzeri bir örgüt tarafından yönlendirildiğine ilişkin hiçbir kanıtın bulunamadığı açıklandı…

*

Ya? Mateen’i saldırıda bulunmaya büyük ölçüde çatışan cinsel kimliğinin ve yerli beyaz üstünlük yanlısı gruplarla gerici ve ırkçı görüşleri paylaşmaya açık duygusal ve psikolojik bileşiminin yönlendirdiği bildirildi…

Bir kez daha Amerikan toplumunda sık görüldüğü üzere akli dengesi yerinde olmayan birinin intiharın eşlik ettiği toplu cinayete neden sürüklendiği sorusu gündeme geldi.

Yoksa Amerikan kapitalist toplumunun devasa toplumsal ve siyasi çelişkileri her zamankinden daha zarar verici biçimlere mi dönüşüyordu?

*

Olay sonrasında başta medya olmak üzere Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin olası başkan adayları dahil önde gelen ABD’li siyasi aktörlerinin birkaç saat içindeki tepkisi;

Bu katliamın, dışarıda savaşı yükseltmek ve içeride devlet baskısını yoğunlaştırmak için kullanılacağını gösterdi.

*

Salı günü, Başkan Obama Ulusal Güvenlik Konseyi’nin toplantısının ardından katliamın bir terör ve nefret eylemi olduğunu ilan etti.

Orlando katliamından doğan başlıca önceliğin, IŞİD’i  yok etme savaşının yoğunlaştırılması olduğunu söyledi.

Terörle mücadele ve Müslüman ülkelerdeki yeni-sömürgeci operasyonların bağlamında Müslüman göçünü yasaklama ve göçmenlere karşı diğer ayrımcı önlemler alınması yönündeki çağrılarından dolayı Cumhuriyetçi Başkan adayı D.Trump’ı kınadı.

*

Ne ki, Obama, ABD ordusunun 2001’den beri büyük çoğunlukla Müslüman olan ülkelerde bir milyondan fazla insanın yaşamına mal olan istilâlara, bombardımanlara, insansız hava aracı saldırılarına ve hedeflenmiş suikastlara giriştiğinden,

Bu sırada ABD içinde genel olarak göçmenlere, özelde Müslümanlara yönelik ayrımcılığı ve şiddeti meşrulaştırmak ve en geri homofobik düşünceleri teşvik etmek için en gerici ideolojilerin kışkırtıldığından tek söz etmedi.

Washington’ın mezhep savaşını kasten körüklemesinden,

Ya da CIA’in IŞİD’i ve onun öncüllerini desteklemesinden,

Onları bölgedeki despot müttefikleri tarafından silahlandırılıp finanse ettirmesinden,

Bu suretle IŞİD’in yükselişindeki sorumluluktan,

Sonuçta dizginlerinden boşalan felâketlerle karşı karşıya kalındığından hiç bahsetmedi…

*

Keza Demokrat başkan adayı H. Clinton, Orlando trajedisini dışarıda ABD militarizmini yükseltmek ve ülke içinde demokratik haklara yönelik saldırıların tırmandırılması için kullandı.

Cumhuriyetçi başkan adayı D.Trump ise ” Biz, artık siyasi olarak doğru olmakla yetinemeyiz” diye hırladı…

Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin; Dikkati toplumsal krizden başka yöne çevirmek: Siyasi tartışmayı sağa kaydırmak: Hem yeni savaşları hem de bilhassa çalışanların haklarına ve yaşam koşullarına yönelik yoğunlaştırılmış saldırıları hazırlamak: Amerikan halkını terörizm hayaletiyle yıldırmak: halkı dehşete düşürmek ve kafasını karıştırmayı amaçladığı görüldü.

*

ABD’de her yeni toplu cinayet olayına yönelik resmi tepki, savaş çığırtkanlığı ile halk üzerinde daha fazla gözetleme ve diğer polis devleti önlemleri yönündeki taleplerin üstünkörü bir bileşimi olarak gelişiyor.

Bu 2016 başkanlık seçimlerini hangi parti kazanırsa kazansın, neyin hazırlanmakta olduğuna ilişkin bir uyarıdır.

*

Doğrusu bugün Obama ya da yarın Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimler;

1991’de I. Körfez Savaşı ile başlayan dışarıdaki aralıksız savaşa ve içeride halkların toplumsal koşullarına ve demokratik haklarına yönelik sonu gelmeyen saldırılara başkanlık ediyor.

Ardı arkası kesilmeyen savaşlara, ABD içindeki toplumsal yaşamın ve siyasetin militaristleştirilmesi eşlik ediyor.

Siyasi gericilik, ulusal şovenizm, göçmen karşıtı ırkçılık, en geri düşünceler, emperyalist savaş ve halkların yoksullaştırılması sistematik olarak geliştiriliyor.

*

Nitekim, taa oralarda Irak’ta Fırat Nehri kıyısında ABD’nin istilasının canice sonuçlarını gözler önüne seren Felluce bulunuyor.

İstiladan önce 300 bin nüfuslu, mamur, Sünni Müslümanların yaşadığı ve insanlığın en eski kesintisiz kentsel yerleşimlerinden biri olan ve camiler şehri olarak bilinen Felluce;

Yıkıma uğratılmasından 13 yıl sonra bugün bir enkaz labirenti, bir ölü kent görünümündedir.

*

Felluce’deki bu vahşetin kökeni, ABD emperyalizminin Irak’ı böl-yönet, toplu katliam ve topluca yerinde etme canice yöntemlerini kullanarak,

Şii hakimiyetindeki kukla devletin kontrolünde istikrara kavuşturma tavrında yatıyor.

2011’de Washington, Irak’tan kuvvetlerini çekerken, Libya’da bir rejim değişikliği savaşı başlamıştı.

Irak’ta iç savaşı kışkırtan aynı yöntemler kullanılarak Suriye’de de bir rejim değişikliği operasyonunu desteklendi.

CIA ve ABD ordusu Suriye’de, Rusya ve İran destekli  B.Esad yönetimini devirmek üzere Sünni grupları silahlandırmak için Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer Körfez devletleri ile birlikte çalıştı.

*

Silah akışından yararlanan başlıca gruplardan biri, Suriye’ye savaşçılar gönderen ve kısa sürede iç savaşta baskın bir güç olarak ortaya çıkan Irak El Kaidesi’nin,

Sonra Türkiye’den Suriye’ye girmelerine izin verilen yabancı İslamcı savaşçılarla güçlenen, 2013’te kendisini IŞİD olarak yeniden adlandıran teröristlerdi.

2013 sonunda Felluce’ye girdiler, Ocak 2014’te kentin kontrolünü ele geçirdiler.

Suriye’deki ABD entrikalarının parçası olarak finanse edildiler, donatıldılar ve silahlandırıldılar.

Temmuz 2014’te Musul kenti  başta olmak üzere, batı ve kuzey Irak’ta Sünnilerin baskın olduğu diğer bölgeleri ele geçirdiler.

*

Şimdi haberlere göre ABD, Britanya ve Avustralya bombardıman uçaklarının haftalar süren hava saldırılarının ardından Irak hükümet güçleri ve Şii milisler,

Felluce’yi ele geçiren Sünni aşırılıkçı IŞİD’ten nihaî bir saldırı ile geri almıştır.

BM İnsan Hakları Komiserliği, ölü kent Felluce’de yiyeceksiz ve susuz biçimde sıkışıp kalmış yaklaşık 50.000 sivilin kaderine ilişkin acil çağrılar yayınlıyor…

*

Kapitalizm hem içeride, hem dışarıda kendini vurmaya devam ediyor…

 

20.6.2016

Ahmet Kılıçaslan Aytar