Ahmet Kılıçaslan Aytar; Nükleer Güvenlik Zirvesinin anlamı

16. NÜKLEER GÜVENLİK ZİRVESİ 

31 Mart-1 Nisan’da Washington’da Nükleer Güvenlik Zirvesi toplanacaktır.

Zirvenin gündemi nükleer terörizm tehdidine karşı mücadele, nükleer ve radyoaktif maddelerin muhafazasında emniyetin pekiştirilmesi ve buna yönelik uluslararası işbirliğinin arttırılması konularıdır.

Zirveye 52 ülke ve Interpol, BM, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve AB temsilcileri katılıyor.

Rusya Devlet Başkanı V.Putin, ülkesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliği yaptığı, ABD’nin bu konuda oynamak istediği öncü role karşı çıktığı gerekçesiyle,

Nükleer uzlaşıya varılan İran da zirveye katılmıyor.

Dünyada yaklaşık 1000 nükleer tesiste, Hiroşima’da kullanılan bomba ayarında 20 bin nükleer silah yapımı için uranyum ve plütonyum bulunuyor.

Az miktarda plütonyumla bir atom bombası yapılabilirken, geçen 20 yılda radyoaktif materyalin kaçırıldığı, kaybolduğu ve yasa dışı olarak ele geçirildiğine dair 2800 olayın rapor edildiği bildiriliyor.

Bu yüzden nükleer tesislerin herhangi birine yönelik doğrudan saldırı ya da radyoaktif materyallerin kaçırılması olasılığı ciddi tehdit sayılıyor.

Halbuki nükleer terörizm dünyanın nükleer silahlardan arındırılmasıyla doğrudan bağlantılıdır.

Ülkelerin güvenlik gerekçesiyle nükleer silaha sarılması nükleer silahsızlanmanın önünde engel teşkil ediyor.

O yüzden nükleer terörizmle mücadele konusunda dünya toplumunun bütünlük içinde hareket etmesi gerekiyor.

Ama bu gereklilik, Batı’nın çifte standart politikaları ve bazı ülkelerin diğer ülkelerin içişlerine karışması nedeniyle engelleniyor.

Dünya toplumunun güvenliği tehdit altında kalıyor.

Geriye kalan  mütemadiyen silahlanmadır.

Önemli bir husus da, bir çok ülke mali kriz, yetersiz rekabet, beraberinde tasarruf önlemleriyle ulusal savunma yatırımlarını azaltırken,

Esasen yüksek teknolojili Hava,Sualtı,Kara,Uzay ve Bilgi Savunma Sistemlerine dayanan,alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığı nedeniyle bakımı ve işletmesinde rafine personel gereken nükleer silahlanmanın çok pahalı oluşu,

Bu durumda mali krizdeki ülkelerin savunma bütçelerinde kaynaklarını birleştirmeleri, paylaşmaları, ulusal değil uluslararası çapta projelerde ortaklaşmalarıdır ki; Yaşamın kalitesi bozuluyor,insan ucuzluyor.

Bakınız, ABD Savunma Bakanı A.Carter, Şubat’ta Washington DC Ekonomi Kulübü’nde 2017 mali yılı Pentagon bütçesinin ön sunumunu yapıyor:

Pentagon bütçesinin;ABD’nin dünya piyasaları ve kaynakları üzerindeki hegemonyasını nükleer bir soykırım dahil olmak üzere her türlü araçla sürdürme amacına göre hazırlandığını,

Dünyanın ikinci nükleer gücü Rusya ve üçüncü gücü Çin ile olası askeri çatışmalar için ileri düzeydeki hazırlıklarını ayrıntılı biçimde yansıttığını söylüyor…

Pentagon bütçesinde en büyük artış, Avrupa’da Rusya’ya karşı ABD askeri yığınağı fonunun 800 milyon dolardan 3,4 milyar dolara çıkarılmasıdır.

Bu dört katlık fon artışı, Washington’ın Avrupa kıtasında mevcut garnizonlardaki 65.000 askere ek olarak, hem Rusya’nın bitişiğinde eski Baltık cumhuriyetlerine hem de diğer Doğu Avrupa ülkelerine tam zırhlı hücum tugaylarının yerleştirilmesi içindir.

Ek olarak ABD hücum tugaylarının hızlı müdahalesine olanak sağlamak üzere Rusya’ya yakın mesafede Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Bulgaristan ve Romanya’da  tanklar, ağır silahlar, piyade saldırı araçları depolandırılmasına…

Nitekim Başkan Obama, Rusya’yı kuşatma fonundaki artışın, “ABD’nin Avrupa’daki sağlam askeri duruşunu kuvvetlendirme ve NATO üyelerine yönelik 5. Madde taahhütlerini sürdürme yeteneğini geliştirme olanağı tanıyacaktır” açıklaması yayınlamıştır.

Ne ki,bunlar Sovyetler Birliği’nin tasfiye olması ardından Moskova ile varılan, Rusya sınırlarına büyük sayıda NATO askeri yerleştirilmeyeceği yönündeki anlaşmaların pervasız ve provokatif bir ihlali anlamına geliyor.

Rusya ABD’nin nükleer bomba geliştirme ve AB ülkelerinin nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip uçak parkını yenileme çalışmalarına işaretle ABD ve NATO’nun Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Anlaşması’ndaki yükümlülüklerini ihlal etmekle suçluyor.

Savunma Bakanı Carter, Pentegon bütçesinin ana omurgasının Güney Çin Denizi’ndeki meydan okumalar için ABD savaş filosunun modernleştirilmesi ve Asya’ya dönüş bayrağı altında Çin’e karşı askeri baskının arttırılması olduğunu söylüyor.

“ABD, Çin’i ekonomik ve stratejik çıkarlarına tabi kılmak, Çin’in yükselen ekonomik gücünden kendi baskın konumuna yönelik gelecek herhangi bir tehdidi bastırmak için askeri güç kullanmaktan sakınmayacaktır” diyor.

Küresel bir felaket doğrultusunda yol alan askeri meydan okumaları tırmandırma yönündeki  söylemler militarizme ve savaşa düşmanlığını defalarca göstermiş olan Amerikan halkının desteği şöyle dursun, bir kamuoyu tartışması görüntüsü bile olmaksızın yapılıyor.

Bir Dünya Savaşı yönelimi, Pentagon’un bilinen hazırlıklarının topluma olan ürpertici sonuçlarına hiçbir ilgi göstermeyen iki ana parti ve şirket medyası ile birlikte büyük ölçüde halkın arkasından gizlice yürütülüyor.

Şimdi Washington Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde, ABD ve müttefikleri savaş hazırlıklarına yönelik devasa harcamalarını geniş kitlelerin yaşam standartlarına, işlerine ve toplumsal koşullarına yönelik her zamankinden daha sert saldırılar yoluyla karşılanmaya çalışmanın sistematiğine yeni yükler bindirilecektir.

Washington Nükleer Güvenlik Zirvesi özeti bu olacaktır.

Halbuki, Soğuk Savaş zihniyetinin terk edilerek uluslararası ilişkilere yeni bir perspektiften bakılması ve sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumun birlikte çalışması,

Artık hiçbir ülkenin,gelişmiş bir askeri ittifakın bile 21. yüzyılın sorunlarıyla tek başına mücadele edemeyeceği, o yüzden işbirliğinin daha fazla zorluklar başlamadan kurulmasının tek etkili çözüm olduğunda pekişilerek işbirliği ruhunun geliştirilmesi,

Hiçbir ülkenin, başkalarının kaygılarını ve çıkarlarını dikkate almayan ben-merkezci bir tutum almaması, tüm ülkelerin sadece kendine karşı değil aynı zamanda tüm uluslararası topluma karşı sorumlu olması gereğinden sorumluluk bilincini yükseltmesi gerekiyor.

30.3.2016

Ahmet Kılıçaslan Aytar