Ahmet Kılıçaslan Aytar; MİNBİC VE SONRASI

MİNBİC VE  SONRASI

Minbic Suriye’nin en büyük ilçesidir.

Doğu’su Tişrin, Ayn İsa üzerinden Dear ez Zor’a ve Musul’a,

Kuzey’e doğru Cerablus üzerinden Karkamış sınır kapısına,

Batı’ya doğru Rai, Azaz ve oradan da Öncüpınar sınır kapısına,

Güney’de Rakka’ya, Güney Batı’dan da Halep’e açılan bir güzergahta bulunuyor.

Bu yüzden Suriye’nin stratejik öneme sahip yerlerinin başında geliyor…

*

Suriye İç Savaş’ı başladığından beri Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar İttifakı, statejik önemi nedeniyle Minbic’in destekledikleri güçlerin elinde kalmasını istedi.

Türkiye, Rojava’da Kürtlerin lehindeki gelişmelerin ardından Suriye Demokratik Birlik Partisi’nin(PYD) Minbic üzerinden Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarını birbirine bağlaması ve bir Kürt Koridoru oluşturmasının önüne geçmek için uluslararası ve bölgesel bir çok güçten destek istedi.

Hatta bu konuda bir kırmızı çizgi belirledi: “Fırat’ın batısını geçerseniz vururuz” denildi.

*

Ama PYD’nin silahlı kolu Halk Savunma Birlikleri (YPG) giderek ABD’nin IŞİD’le mücadele koalisyonunda bölgedeki en önemli müttefiki oldu.

Mart’ta, Suriye’nin kuzeyindeki üç Kürt bölgesinin federatif sistemle birleştirileceğini, federal bölgenin Kürtlerle diğer etnik gruplar tarafından oluşturulan özyönetim sistemiyle güçlendireceğini açıkladı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı M.Barzani, Suriye’nin kuzeyinde bir federal sistem kurulmasını destekledi, “Suriye’deki Kürtlerin, bu amaç için tek ses olması gerekiyor” dedi…

İsrail Savunma Bakanı M.Yaalon, Suriye’de ancak federal bir yapıyla ileriye doğru hareket edilebileceğini, Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen özerk bir Kürt bölgesi olması gerektiğini açıklarken,

Rusya federalizmin Suriye için idari sistem olabileceğini belirtti, Şam ise ülkeye federal idari sistemin getirilmesini reddetti…

*

Bugün PYD üç ay süren çatışmalardan sonra Minbic kent merkezini ve 2 bin km.karelik alan üzerindeki köyleri IŞİD’ten temizlemiş, “Kürt Koridoru” hedefiyle Afrin’e ilerlenileceğini açıklamıştır.

*

Türkiye baştan beri Kürtlerin bu  başarıya ulaşmaması için çaba gösteriyor.

Yatırım yaptığı El Kaide’den onun olurunu alarak ayrıldığını ilan eden ve adını Fetih el Şam Cephesi olarak değiştiren Nusra örgütü üzerinden politikasını sürdürmeye çalışıyor.

El Nusra; başta ABD ve Rusya olmak üzere NATO tarafından terörist örgüt olarak kabul edilmektedir.

Türkiye halâ Nusra üzerinden başta Kürtlere karşıtlık olmak üzere Suriye’deki çatışmaları derinleştirme çabasındadır, iç savaş kazanına mütemadiyen odun atıyor…

*

“PYD Fırat’ın batısına geçemez” sloganıyla belirlenen kırmızı çizgi çökmüştür.

Bu noktada Dışişleri Bakanı M.Çavuşoğlu “ABD’nin ve hatta bizzat Obama’nın, Menbic’deki operasyon bittikten sonra oradaki demokratik güçlerin içinde bulunan PYD’lilerin tekrar Fırat’ın doğusuna geçeceğine yönelik sözü var. Şimdi ABD’nin bu sözünü tutması gerekiyor” diyor…

*

Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Türkiye’nin genel olarak bir çıkmaza sürüklediğini nihayet tespit etmiş, Ankara’nın Azerbaycan dışında komşularının tümüyle çatışma durumunda olduğunu görmüş,

Hem de Kürt Koridoru’nun gelişme potansiyeli karşısında çareyi Rusya ve İran ile diyalog kurmada bulmuştur.

“Suriye sorunu Rusya, Suudi Arabistan ve İran’ın üstelenecekleri rol ile çözülür”  biçiminde yeni bir jargon üzerinde mesai yapıyor…

*

Ama aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Müslüman Kardeşlerin ve onun askeri kolunun yani uluslararası cihatçılığın dünya lideri olduğu deşifre olmuştur.

Giderek uluslararası camiada bu husus kabul ediliyor…

İlginç bir durum yaşanıyor; Erdoğan’ın bu konumu AB ve NATO üyeliğiyle uyuşmuyor ama o halâ mesela, Washington adına ılımlı İslamcıların olduğu gibi IŞİD’in de iplerini elinde tutmayı sürdürüyor!

Ama Erdoğan; ABD’nin uluslararası terörizm anlamında kendisine yönelebilecek her türlü sorumluluğu inkâr etmesi halinde, hem Türkiye’yi NATO’dan çıkarma, hem de kendisini Uluslararası Ceza Divanı önüne çıkarma potansiyelini elinde tutmasından endişeleniyor.

*

Erdoğan strateji değiştirmiş, bu kez önce Türkiye’yi birleştirip sonra da bu örneğin komşulara yayılması politikasını sürdürüyor.

Başbakan Binali Yıldırım, belli başlı büyük Türk şirketleriyle al-ver ilişkisi içerisinde olmuş,  kuruluşundan beri AKP finansmanını sağlayan bir babadır.

Şimdi Erdoğan’ın yeni stratejisi doğrultusunda ticari alanda da olsa komşularının bir çoğuyla yeniden iyi ilişkileri oluşturmaya çalışıyor…

*

Ama en önemlisi, 31 Ekim 2014’te Fransa’da Elize Sarayında Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan, PYD Eşbaşkanı Salih Müslüm ile yapılan bir toplantı,

Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan bir mutabakatın hayata geçirilmekte oluşudur.

Mutabakat Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerini sürmek üzere Suriye’de Fransa’nın gelecekteki çıkarlarını da sağlayacak yeni bir Devlet kurmak konusundadır.

*

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım Paris tarafından desteklenen ve Washington tarafından onaylanan bu proje doğrultusunda,

Bir süredir Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürtleri sürmek stratejisini yürütüyor…

*

Türk Güvenlik Güçleri PKK’lı Kürtlere karşı yoğun operasyonlarla bugüne kadar birçok köy yok edilmiş, diğer birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.

Hakkari ve Şırnak ilçe, Yüksekova ve Cizre il edilmeyi beklerken bu il ve ilçelerde yaşayan Kürtlerin aş ve iş için önlerine engel çıkarılıyor.

Kürtler kıskaca alınıyor ve Suriye sınırındaki halklarla takas ediliyor.

Suriye sınırındaki birçok Türk köyüne Kürtler yerleştirilmiştir,Türkiye’deki yerleşimler ise Suriyeli cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni Arap sığınmacılara armağan ediliyor.

Yeni bir demografik yapı oluşturuluyor…

*

Bu proje, nerede olursa olsun kendilerine ait bir Devletin olmasını isteyen bazı  PKK üyeleri tarafından destekleniyor.

Pek yakında Kürtlerin pozisyonlarını netleştirecekleri düşünülüyor.

Kürtler, mesela bugüne kadar IŞİD’e karşı herkesin müttefiki olmuş, bu da Arap yerleşimi Menbic’i kurtarmalarına ve buranın yeni devletlerinin bir embriyonu olarak kabul edilmesini sağlamıştır.

Şimdi Kürtlerin kendi aralarında bulunan ABD, Rus ve İran taraftarlarını ayıklaması gerekiyor.

Böylece Kürt olmayan topraklar üzerinde Suriye’de bir Kürdistan’ın, Kuzey Irak Kürt Bölgesi yönetiminde Irak Kürdistan’ının olabilirliliği değerlendirilmiş olacaktır…

Erdoğan, şimdi bu olasılığı Rusya, İran ve Suudi Arabistan ilişkileri içinde canlandırmaya çalışıyor.

*

Çok dikkat gerekiyor,çünkü bölgede ABD, AB, Rusya, İran ve Suudi Arabistan’ın farklı farklı çıkarları bulunuyor.

18.8.2016

AHMET KILIÇASLAN AYTAR