Ahmet Kılıçaslan Aytar; LİDERİN ÖNEMİ

LİDERİN ÖNEMİ
Koronovirüs pandemisi dünyada ciddi toplumsal sorunlara yol açtı.
Benzeri görülmemiş bir gerçeklikle;
Hükümetlerin halk sağlığı tehlikesinin geçmesini beklemeden,
Alacakları önlemleri planlamaya başlamaları gerekiyor.

*
Birçok ülkenin GSYİH’ nın önemli unsurları yok oldu.
İşsizlik büyük ölçüde arttı.
Şimdi devletler bu şoklarla başa çıkmak, büyük mali müdahalelerde bulunmak zorundadır.

*
Çok miktarda paranın söz konusu olduğu bu durumda;
Israf ve kötüye kullanımdan kaçınmak için önceden ve süreç boyunca kritik değerlendirmeler yapılmalıdır.
Öncelikle bir ülkeyi farklı da olsa normal bir ekonomiye döndürmeye,
Ne tür müdahalelerin yardımcı olunabileceğini belirleyecek yönetimlere ihtiyaç vardır…

*
Bu noktada, ABD öyle bir küresel örüntü oluşturmuştur ki;
Her tehdit sona erdikten sonra “President of the United States” ve partisi daha  fazla güç kazanıyor!

*
Çünkü ABD “kalıtsal bir servet ve güç aristokrasisine” ait bir ülkedir.
Zenginler, büyük şirketlerinin muazzam zenginlikleri ve kontrolü sayesinde;
Siyasal, kültürel ve entelektüel güçlerin tüm resmi kurumları üzerinde tamamen egemendir.
Bu yüzden Amerika güçlü bir merkezi hükümetin buyruğunda;
“Zengin azınlığı çoğunluktan korumak ilkesi üzerine kurulmuştur” temelindeki anayasasından yükseliyor.

*
Zenginler monarşiden kaçınmak için birbirini dengeleyen üç ayrı yönetim alanı;
Yasama, yürütme ve yargı oluşturmuştur.
Bu alanları özel mülkiyet, özel sözleşmeler ve bilumum çıkarlarında mütemadiyen kendilerini koruyan,
Nesilden nesile geçen hizmetkârlarıyla doldurmuşlardır.
Bu plütokrasidir.

*
Üstelik benzeri görülmemiş zenginliğin yoğunlaşması uluslararası bir olgudur.
Bu gerçeğin çıkarımı ise sosyal eşitsizlik patlamasının tesadüfî bir süreç olmayışıdır.
Uzun zamandır plütokrasinin sömürüsü ulus devletin ötesinde dizayn ediliyor.
Asker; şirket kârını korumak için dünya genelinde sürekli savaşı savunuyor.
Ana akım medya; Amerikan oligarşisinin resmi propaganda kanadından başka bir şey değildir.
Sendikalar; tipik kaba ve bozuk biçimleriyle işçilerin muhalefetini bastırmak için şirketler tarafından besleniyor…

*
Sonuçta her tehditten sonra “President of the United States” daha fazla güç kazanıyor.
Woodrow Wilson, bir icra emri ile Kongre’nin yerini aldı, ABD’yi  I.Dünya Savaşına sürükledi. Demokrasi ve Barış ile anılıyor.
Franklin Roosevelt, 1924 Büyük Bunalımı  ve II. Dünya Savaşı’nda demokrat çoğunlukla birleşti, bugünün refah devletinin temelini attı.
Harry Truman, Kongrenin rızası olmadan Kore’ye asker gönderdi. Savunma Bakanlığını ve CIA’yı kurdu, plütokrasiye devletin kontrolünü sağladı.

*
Her defasında Başkanlık yetkilerinin genişlemesi Amerikan başkanının statüsünü değiştirdi.
Hem özgür dünyanın hem de partinin lideri olarak,
Federalizm kavramı altında Kongre, yargı ve devletlerin rollerini değiştiren tarihi atamalar yapıldı.

*
ABD’de söz konusu olan şey;
Kriz zamanlarında Başkan’ın liderliğine duyulan ihtiyaç değil,
Krizden sonra asla tamamen ortadan kaldırılmayan varsayılan güç modelidir.
ABD koronovirüs pandemisi ardından dünyanın güç modeli olmaya devam edecektir.

*
Bu noktada Avrupa farklılıklar gösteriyor.
Pandemiden önce Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron ekonomik konularda değişimin savunucusuydu.
AB’nin dünya meselelerindeki rolünü vurguluyor,
Doğu Akdeniz’de Fransız varlığını güçlendirmeye,
Gelecekte Avrupa’nın iç içe geçmişliğine inandığını,
NATO’nun Rusya ve Çin’e geleneksel rekabeti çizgisinde iddialı bir stratejik doktrini öneriyordu.

*
Pandemi Macron’un planlarını askıya aldı.
Çünkü pandemi tüm Avrupa kıtasında tahribata devam ediyor.
Şimdi Macron, Almanya’nın direnmesine rağmen virüs ve tahribatı ile mücadele için dayanışma çağrısında bulunuyor;
Ortak bir Avrupa borç ihracını destekliyor…

*
Avrupa borç krizi Almanya’nın AB içindeki siyasi hakimiyetini hatırlatıyor.
Almanya’nın kemer sıkma politikaları;
IMF’nin Avrupa özel sektörünün borçlarının yapılanmasına ve  kurtarma operasyonlarına dahil edilerek kritik kararlar almasına öncülük etti.
Oyun Alman ekonomi alanında oynanırken, Fransa’nın AB’deki rolü o sırada gölgede kaldı.
2017’de E.Macron’un cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte,
Macron ülkesinin soluk ihtişamını canlandırmaya kararlı görünüyor.

*
AB ve Euro’nun geleceği için Almanya Başbakanı A.Merkel, mali kompakt ve kurallar çerçevesinde düşünüyor.
Macron ise  daha esnektir.
Daha fazla yatırım ve sürdürülebilir büyüme gösteren bir Avrupa öngörüyor.
Merkel’i temel reformlarını kabul etmeye ikna etmemiş olsa da,
Avrupa vizyonu ve bunu gerçeğe dönüştürmenin arzusundadır.

*
Koronavirüs pandemisi Avrupa’yı sarsarken,
Macron durumu bir savaşa benzeterek AB’nin virüse karşı dayanışması çağrısı yapıyor.
İtalya gibi ihtiyacı olan Avrupa ülkelerine destek sağlayacak bir borçlanma aracı olan koronabonds fikrini destekliyor.
İtalya, İspanya, Portekiz, Slovenya, Yunanistan, İrlanda, Belçika ve Lüksemburg liderleriyle birlikte, koronabondları savunan bir mektup imzaladı.

*
Almanya koronavirüs pandemisinin Avrupa ekonomisi üzerindeki etkisinin aciliyetini kabul etmekle birlikte,
Entegrasyonu derinleştiren koronabondlar gibi fikirlere direniyor…
Virüsten etkilenen AB ülkelerinin krizden çıkmaları için “Yeni Marshall Planı” olarak tanımlanan paketin,
Ancak Merkel gibi deneyimli bir politikacının yönetimi altında yaşama geçirilebileceği ifade ediliyor.

*
Bu durumda E.Macron’un hem pandemi sırası ve sonrasında Avrupa dayanışması hem de diğer jeopolitik hırslarının,
Avrupa’yı etkileyip etkilemeyeceği öngörülemiyor.
Avrupa’da halk sağlığı krizi birçok alanda eşi görülmemiş bir belirsizliğe neden oluyor…

*
Pandemi başta ABD olmak üzere zengin ülkelerin trilyon dolarlık parasal genişlemesine,
Negatif faizle devletlerin bu paraya kolay erişimini sağladı.

*
Türkiye’de  İslamcı Erdoğan iktidarı pandeminin yol açtığı belirsizliğe;
Yetersiz döviz rezervi, yüksek nakit döviz ihtiyacı, çiddi bütçe açıkları ve yüksek döviz borçlarıyla yakalandı.
Türkiye’nin dünya borsalarındaki hisse senetleri toplam değeri yüzde 20 azaldı ve 70 trilyon dolara düştü.

*
Yıl içinde vadesi gelen yaklaşık 172 milyar dolarlık dış borcun çevrilmesi gerekiyor.
İhracat, turizm, lojistikte  tüm döviz girdilerinin durması,
Dolar kurunun 6,7’lere çıkması,
Küresel itibar kredibilitesi son derece düşük Erdoğan’ın döviz ihtiyacını nasıl karşılayacağı,
Ekonomi çarklarını nasıl döndüreceği sorusunu gündeme getirdi.

*
Türkiye’nin ABD Merkez Bankası’nın önderliğinde sınırsız nakit imkanı,
Ya da IMF’in, ABD hazine kağıdı olmayan ülkelere de  dolar likiditesi sağlama olanağından yararlanması,
Ya da yüksek faizle borçlanması mümkündür.

*
Küresel Liberal Düzen, pandemiden sonra da gelişerek devam edecektir.
Ama İslamcı  Erdoğan, IMF’ye başvurulmasına sıcak bakmıyor.
Çünkü IMF’ den borç almak Erdoğan’ın uyguladığı, her alanda birçok  politikadan dönüş olacaktır.
O şimdilik para basıyor.
Para basmak çözüm olabilir ama bunun nasıl yönetileceği önemlidir.
Bütçeye gelecek  hasar, “kırk katır mı kırk satır mı” deyimini hatırlatıyor.

*
Atatürk,”Toplumsal gelişmenin de, çürümenin de temelinde yöneticilerin tavırları yatar” diyor.

13. 4. 2020