Ahmet Kılıçaslan Aytar; LİBYA’DA NE OLUYOR

LİBYA’ DA NE OLUYOR 
Mısır, saldırı düzenlemek için Libya’dan Mısır’a geçen El Kaide ve İŞİD militanları hakkında defalarca endişelerini dile getirdi.
Çarşamba günü Kahire’deki ABD Büyükelçiliği, Mısır’da olası bir terörist saldırısına karşı vatandaşlarını uyarıyordu.  
Ve El Kaide militanları Minya​’da​ manastı​r​​ ziyareti yapan Kıpti Hıristiyanları pusuya düşür​dü, vahşi bir katliam yaptılar.
​Cumartesi günü de Mısır​ ve desteklediği Libya muhalefeti lideri Khalifa Haftar’a kuvvetlerinin uçakları, Libya/Derna’da El Kaide militanları ve tesislerini vurdu… 
 
*
Ne oldu, ne oluyor?
Türkiye bu gelişmenin neresindedir?
 
*
Anglo-Amerikan emperyalizmi, öncelikle bölgesel ve küresel politikalarına sonra himayesindeki İsrail’in güvenliği ve ortaklaştığı itikadî hedeflerine bağlıdır.
Bu yüzden Birleşik Krallık, 1928’de Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütü ve 1975’te Dünya İslam Birliği’nin kurulmasına el vermiş,1932’de Arabistan’da İbn Suud’u Vahhabi kralı yapmıştır.
Bugün Müslüman Kardeşler, Dünya İslam Birliği ve Suudi Krallığı; Sünni İslam dünyasında İslami hareketler için siyasi ve ideolojik temel oluşturuyor…
 
*
Müslüman Kardeşler, ilk defa 1936’da İsrail’in Filistin topraklarında genişlemesine Filistinlerle birlikte reddetmiş, birlikte İngiliz manda yönetimine karşı ayaklanmıştır.
1948 Arap-İsrail Savaşı’na katılmış, 1967’de Mısır’ın yenilmesinden İslami inanç ve değerlere sırtını dönen iktidardaki laik milliyetçi Arap sosyalist rejimini sorumlu tutmuştur ki;
Mısır’ın ABD politikalarına yönelmesinde yol açmıştır.
Böylece Mısır iktidarı,1970’te Kardeşlerin ılımlılar kanadıyla işbirliği yapmış, onları parlamenter siyasetin içine çekmiştir.
 
*
Radikaller ise örgütten ayrılmış ve daha radikal gruplar kurmuşlardır.
Mısır,1978’de Camp David anlaşmasıyla İsrail’i resmen tanıyınca da, bu gruplar rejimle aralarındaki mesafeyi iyice açtılar.
Neticede Soğuk Savaşta Arap Milliyetçiliğinin SSCB yanlısı tutumu, 1979’da SSCB’nın Afganistan’ı işgal etmesi; ABD’nin dış politikasında bu grupları önemli bir unsur haline getirdi.
 
*
Yeraltındaki Müslüman Kardeşler, Mısır’da kendi dışında kalan diğer rejim karşıtı gruplarla diyalog ve işbirliğine açık, daha demokratik bir siyasi üslup ve motivasyon kazandıklarını gösterir bir resim veriyorlardı.
Halbuki Afganistan’da El Kaide ve bağlı bir çok radikal örgüt birlikte ve Tunus’ta, Libya’da, Mısır ve Suudi Arabistan ve daha bir çok yerde,
“Allah hedefimiz, Peygamber liderimiz, Kuran anayasamız, cihad yolumuz ve bu dava yolunda ölmek en büyük ülkümüzdür” sloganıyla hızla büyüyordu.
 
*
İsrail ve Anglo-Amerikan emperyalizmi, Cihadizm ideolojisinden gelişen sayısız radikal örgütten giderek dehşete düştü.
Emperyalizmin bölgesel ve küresel politikalarını, İsrail’in güvenliği ve itikadî hedeflerini sağlama alması gerekiyordu.
Müslüman Kardeşler örgütünü tam anlamıyla yeraltından çıkarmak ve tasfiye etmek üzere dinin demokrasiye aykırı olmadığı önyargısına kredi tanıdılar
Bir taraftan da İsrail; “İsrail-Filistin meselesinin çözülmesi halinde daha geniş olan İsrail-Arap meselesini çözer” düşüncesine dayanan stratejisini,”Arap Dünyası ile ilişkileri geliştirmek İsrail-Filistin meselesini çözer” düşüncesindeki stratejiye çevirdi.
 
*
Bu yargılar üzerinden önce Türkiye’yi;
Müslüman Kardeşler Örgütünün seçkin üyesi pan-İslamist bir Osmanlıcı Recep Tayyip Erdoğan,
Nakşibendi tarikatından İslamcı ve Türkçü Abdullah Gül,
Sözde Dünya İmamı Fethullah Gülen’in cemaatinden Bülent Arınç,
Milli Görüşçü Abdüllatif Şener kombinasyonunda oluşturdukları AKP ve mensuplarının 200 yıldan beri hayal ettiği “İslam Birliği” konseptine model ettiler…
Lider Recep Tayyip Erdoğan’dı.
 
*
Sonra Arap Baharı süreciyle Tunus, Libya, Mısır ve bir çok İslam ülkesine;
İslam ülke ekonomilerinin serbest piyasa güçleri içinde yer almasını,
Müslüman Kardeşlere yönelik olarak da demokrasi, insan hakları, özgürlüklerin güvenceye alınmasını öngören politikaları gazladılar.
Bir çok ülkede ortaya çıkan Müslüman Kardeşlerin önderleri, siyasetçileri, akademisyenlerini tasfiye ettiler. 
 
*
Bu sırada Başkan Obama, Kaddafi’ye müdahale edilerek düşürülmesi durumunda Avrupa’da terör saldırılarının başlayacağını bie bile, 2011’de Libya’yı istila ettirmekle çok büyük bir hata yaptı.
Bundan sonraki gelişmeler, o günün Dışişleri Bakanı H.Clinton’ın, bugün deşifre olmuş olan kişisel elektronik posta hesabında devlete ait gizli bilgiler içeren 65 bin adet yazışmadadır.
 
*
Postalar, ABD ve NATO’nun Libya’dan başlayarak, Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçen Müslüman Kardeşler odaklı El Kaide, IŞİD ve bir çok örgüte bağlı teröristlerin nasıl finanse edildiğini, silahlandırıldığını ve operasyonlara nasıl görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyor.
Pentagon’un, Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin; Suriye’yi denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini,
Yaşanan büyük trajediyi de belgeliyor…
 
*
Bugün eski Başkan Obama ve eski Dışişleri Bakanı H.Clınton’un hâlâ Uluslararası Ceza Divanı karşısında olmayışı hayret uyandırıyor…
 
*
Albay M.Kaddafi’den sonra altıncı yılında Libya’da hâlâ kaos ve şiddet devam ediyor.
Libya; Mısır’ın desteklediği Tobruk merkezli Parlamento ve Ulusal Ordu’nun lideri General Khalifa Haftar ile,
2015’te Libya Siyasi Anlaşması uyarınca ortaya çıkan ve Haftar’ın reddettiği Trablus merkezli Ulusal Mutabakat hükümeti ve Bingazi Savunma Tugayları arasında bölünmüş bulunuyor.
Trablus’ta  Ulusal Mutabakat hükümeti çevresinde  çok fazla sayıda İŞİD, El Kaide ve bölünmüş devleti kontrol etmek isteyen diğer aşırılar radikaller yer alıyor.
Son zamanda Irak ve Suriye’den kaçan cihatçılar da bunlara katılıyor.
 
*
General Haftar’ın istikrarlı bir ilerleme kaydedebilmesi ve Trablusgarp’taki radikalleri izole etmesi için desteğe ihtiyacı vardır.
Bir süredir Rusya; Khalifa Haftar’ı desteklemek ve Libya’daki rolünü derinleştirmek üzere Mısır-Libya sınırında Sidi’de özel operasyon üssü kurmuştur.
 
*
Libya’da iki grubun arasındaki sorun siyasi çözümün bulunması konusudur.
Gruplar son olarak 2 Mayıs’ta Abu Dhabi bir araya gelmiş,
Ancak Libya’nın kabilelerle merkezi hükümet arasında kurulan bir koalisyon olması nedeniyle bir uzlaşma sağlanamamıştır.
 
*
Libya’nın yeniden bütünlenmesi için Albay Kaddafi’nin kendi kabilesi Al Gaddadfa ve müttefiki kabilelerin bugün yeniden bir araya getirilmesi gerekiyor.
Bunun biricik yolu ise Rusya ve Khalifa Haftar ile ilişkileri iyi olan Kaddafi’nin oğlu Saif Al Kaddafi’den geçiyor.
 
*
Saif, 2011’den beri tutukludur,Temmuz 2015’te ölüme mahkum edilmiştir ve Uluslararası Adalet Mahkemesi tarafından aranıyor.
İşte şimdi, Libya’da İŞİD’i ve diğer radikal örgütler ile Trablusgarp’taki radikalleri yenmek üzere;
Saif, babasından aldığı el ile sadece kendisi dinleyen kabilelerin, Haftar ile ulusal bir koalisyon oluşturması için siyasetin arka kapısından girmeye,
Rusya ise Akdeniz enerji denkleminde yer almaya hazırlanıyor…
 
*
Alman ve Fransa’nın Trablus merkezli Ulusal Mutabakat hükümetini bozmak için Haftar kuvvetlerine finansman ve silah desteği verdiği bu sırada,
Türkiye ve Katar ise Libya iktidarının; Ulusal Mutabakat hükümetinin omurgasını oluşturan radikallerin ya da Müslüman Kardeşler Örgütünün eline geçmesine destek veriyor. 
 
*
Bu noktada ABD Başkanı D.Trump, Pentagon’un hazırladığı cihatçılık ile mücadelede;cihadçı grupları kuşatıp, kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir stratejiyi yürütüyor.
 
30.5.2017
AHMET KILIÇASLAN AYTAR