Ahmet Kılıçaslan Aytar; INF,AVRO ATLANTİK VE İRAN

INF, AVRO ATLANTİK  VE İRAN

 

ABD, 2 Şubat’ta nükleer silahlar kontrolünün dayanağı olan 1987’de Sovyetler Birliği ile imzaladığı Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’ndan (INF) çekildi.

Rusya, ABD’nin  antlaşmayı kurtarmak için  verdiği 60 günlük süreye aldırmadı.

Ama ABD’nin bu adımıyla birlikte dünyanın artık daha tehlikeli bir yer olacağını, askeri güç dengesini sağlamak için harekete geçmek zorunda kalacağını bildirdi.  

Çin, ABD’nin çekilmesinin küresel silahlanma yarışına yol açacağını, ulusal güvenliğini korumak için savunma kapasitesini artıracağını açıkladı… 

 

*

INF antlaşması, Avrupa’da orta menzilli nükleer füzelerin yerleştirilmesini yasaklıyordu.

Ancak  Almanya ve Avrupa Birliği bu süreçte  herhangi bir çaba göstermedi.

Bu suretle Avrupa potansiyel olarak tehlikeli bir döneme girdi.

Artık nükleer silah tartışmalarında giderek daha aktif bir rol oynamak zorundadır…

 

*

Çünkü ABD’nin INF’den çekilmesi; 

ABD ve Rusya arasında  bir diğer anlaşma Yeni Stratejik Silahları Azaltma Antlaşması’nın da (New Start) sallantıda olduğunu gösteriyor.

Rusya, Washington’un antlaşmanın 2021’de süresinin dolmasını beklediğini iddia ediyor. 

Rusya’ya göre  ABD  antlaşmayı uzatmak için yapıcı görüşmeler yapma arzusu ya da hazırlığında değildir. 

 

*

Rusya, ABD’nin yeni düşük patlama gücüne sahip nükleer silahlar üretme planlarından duyduğu kaygıyı dile getiriyor.

Bunun nükleer silahların kullanılması eşiğini düşürebileceğine vurgu yapıyor.

Eski Soğuk Savaş dönemi kavramlarının yeniden ortaya çıkarabileceğine dikkat çekiyor. .

“Nükleer topların, nükleer havan toplarının, nükleer mayınların, nükleer el bombalarının vb.şeylerin yeniden canlanması için Rusya’nın önünde çok az adım kaldı” deniliyor.

 

*

1969′ da Londra, Moskova ve Washington’ da imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması ise hâlâ yürürlüktedir.

Ama bu antlaşma  ABD ve Rusya arasında  sözleşmeli bir nükleer silah çerçevesi olmadan bir teminat sağlamıyor.

Çünkü nükleer konusunda herşey, iki süper gücün kendilerini silah kontrolüne ve teminat vermeye istekli olmalarına bağlıdır.   

ABD ve Rusya bunun yerine nükleer silah birikimi gerçekleştirirse daha küçük güçler de buna uyacaktır.

Savunmasız kalmak istemeyen ülkelerin başka yolu yoktur ve Kuzey Kore ile İran bunun sadece ilk örneğidirler…

 

*

Avrupa anlaşmayı kurtarmak için üst düzey zirveler ve mekik diplomasisi yerine süreç boyunca  sadece ıslık çalma çabasında oldu!  

Şimdi Avrupa’nın yeni bir nükleer silahlanma yarışının engellenmesi için mücadele etmesi gerekiyor.

Artık Avrupa INF anlaşmasını koruması altında değildir.

Hem ABD hem de Rusya birbirleriyle yüzleşmeyi değil kendilerini nükleer silah sınırlamalarından kurtarmak istiyor.

Üstelik iki süper nükleer güç  Çin’i gerçek nükleer muhalifleri olarak görüyor.

 

*

Çin 1980’lerin sonlarında silahsızlanma görüşmeleri için uluslararası izlenim altında olmadığı için mevcut silah azaltma ve silahsızlanma anlaşmasının bir parçası değildi.

Ancak bugün, Çin’in nükleer cephanesinin yaklaşık yüzde 80’i, INF anlaşmasının ABD ve Rusya için yasakladığı orta seviyelerde bulunuyor.

Gerçek ya da  iddia edilen antlaşma ihlalleri konusundaki sözlü savaşlara rağmen ABD ve Rusya çok büyük bir hedefi paylaşıyor: kendilerini Çin’e karşı silahlanmaya mecbur  hissediyorlar…

 

*

Almanya ve Avrupa bu nedenle iki nükleer süper güç için ikincil öneme sahiptir.

ABD ve Rusya’nın bakış açısından, Avrupa’da yeni bir nükleer silah birikimi sadece garanti zararı temsil ediyor.

Bu yüzden Avrupa’nın ortak bir dış güvenlik politikasının  sürdürülmesi mümkün değildir.

 

*

Eğer NATO, Avrupa’da orta menzilli nükleer füzelerin yenilenmesi konusunda ciddi tartışmalar başlatsaydı,

Doğu Avrupalı üyeler  Batı Avrupalıların özgürlükleri için ölmeye istekli olduklarına kuşkuyla yaklaşacak,

Almanya ve Batı Avrupa’nın diğer bölgelerinde büyük siyasi kargaşa yaşanacaktı!

 

*

Şimdi Avrupa bu senaryo ile karşı karşıyadır.

Washington’da Başkan D.Trump’ın her an ABD’yi NATO’dan çekebileceği, 

11 Temmuz 2018’de NATO zirvesi öncesi NATO’nun anlamsız olduğu, ABD’ye boşuna zaman ve para harcattığını fikrini sürdürmekte olduğu  konuşuluyor.

 

*

Dolayısıyla Avrupa’nın şu anda ABD Başkanı Donald Trump’ı sinirlendirmeden ve ittifaktan ayrılmayı daha da kolaylaştırmadan;

Mevcut gelişime karşı koruyucu önlemler almak üzere müzakerelere yönelmesi gerekiyor.

Trump’ın NATO üyeleri ve AB’yi sonraki adımları konusunda açıkça bilgilendirmek istememesi karşılığında Avrupa’nın kendi iddiasına varması gerekiyor.

Tartışma öncelikle  resmen nükleer silah konusunda müzakere eden bir ortak olmayan AB içinde başlamalıdır.

 

*

Bu sırada ABD, 14-15 Şubat’ta Varşova’da, “Ortadoğu’ da Barış ve Güvenliğin Geleceği ” başlıklı bir bakanlar toplantısı düzenliyor.

ABD Ortadoğu’dan çekilirken geride bırakacağı  bölgede;

İran rejimi ve vekil güçlerine karşı durmak: Şii İran’ın karşısında bir Yahudi- Sünni stratejik ittifakı oluşturmayı öngörüyor. 

 

*

ABD’nin 2015’te Tahran ile yapılan Kapsamlı Eylem Planı’ndan ayrılması ve İran’a zorlu yaptırımlar uygulaması AB’yi bir bütün olarak çarpmıştır.

Sert eleştiriler, ticaret ve savunma harcamaları da dahil olmak üzere pek çok konuda ağır şekilde gerilmiş olan ABD-Avrupa ilişkileri,

İran konulu Varsova  Bakanlar Toplantısında  Avro- Atlantik bölünmesi  görünümü veriyor.

 

*

Ama ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Perşembe günü Varşova’da “İran’la yüzleşmeden Orta Doğu’da barış ve istikrar sağlayamazsınız. Bu mümkün değil” diyor. 

M.Pompeo’nun açıklaması yeni bir Avrupa güvenlik mimarisi inşa etmenin teklifidir.

Bu noktada ya Avrupa yeni nükleer silah yarışı konusunda ABD ile birlikte daha merkezi bir rol oynayacak,

Ya da Rusya, Kırım’ı ilhak ettiği  sıralarda konuşulan güvenilir ve güvenir bir Avrupa güvenlik mimarisine dönecektir…

      

 

16.2.2018

AHMET KILIÇASLAN AYTAR