Ahmet Kılıçaslan Aytar; GENEL KURMAY BAŞKANLARI HULUSİ BEY’E DEDİLER Kİ ;

GENELKURMAY BAŞKANLARI HULÛSİ BEY’E DEDİLER Kİ;

Hulûsi Bey, ABD Genelkurmay Başkanı Org. J.Francis Dunford ve Rusya Genelkurmay Başkanı Org. V.Vasilyeviç Geerasimov,

Antalya’da bir araya geldiler.

Bakınız, neler konuştular?

*

Suriye’de Rakka, Irak’ta Musul operasyonları İŞİD yapılanmasını kırmaktadır.

Halep yenilgileri sonucu diğer çete yapılanmaları da güç kaybı yaşıyor.

Türkiye ve Suudi Arabistan çetelerin dağılmasını önlemek için yoğun çaba sarf etmektedir.

Dağılan çeteler yeni adlar altında bir araya getiriliyor, örgütlenmeye direnmeye çalışanlar ise tasfiye ediliyor.

Ancak vekil güçlerin zayıflamasıyla bu güne kadar arkada kalan esas güçler şimdi ön plana geçmektedir.

Esas güçlerin açıkça sahayı dizayn kavgaları ya da çelişkileri ise çok tehlikeli bir gündem oluşturuyor.

Bu güçlerin İslamcı Cihad’ın siyasi ideolojisi zemininden İŞİD katına yürüttüğü mücadele yoğun olarak Irak ve Suriye hükümetleri sahalarında sürüyor.

Her gün onlarca ölülü katliam ve derinleşen toplumsal krizler bu duruma eşlik ediyor.

*

Suriye’deki kaos  derinleşerek sürmektedir.

Esad Ordusu’nun Halep’i kontrolü süreci yeni bir safha oluşturmuştur.

Özgür Suriye Ordusu ve bağlı çete yapılanmaları büyük çapta geriletilirken,

ABD ve Rusya’nın liderliğinde Astana ve Cenevre görüşmelerine yol verilmiştir…

*

Ama Kürt çoğunluğunu temsil eden Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) toplantılardan dışlanması eksikliktir.

Çünkü Rusya, İran ve Suriye; Astana ve Cenevre’de ki, oturumları çeteleri tümüyle teslim alma temelinde değerlendirirken,

Çeteler ve onların arkasındaki devletler ise rejimi yıkamayacaklarını anladıklarından onunla uzlaşma ve paylaşımdaki konumlarını koruma refleksiyle hareket ediyor…

*

Kuzey Suriye’de IŞİD: El Bab’ın Türkiye’ye verilmesi halinin Esad’a ya da PKK’ya bağlı YPG’ye kaybetmekten daha iyi olduğu düşündü.

O yüzden stratejik El Bab kasabasını çatışmadan Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” destekli güçlere teslim etti.

İşte, El Bab’taki Türkiye güçleri ile Minbic’te SDG ve Kürt Halk Savunma Birliği (YPG) yüz yüze kaldılar.

*

Türkiye; Suriye’de Fırat’ın batısında El Bab ve Minbic’in ya da herhangi bir bölgenin SDG tarafından kontrol edilmesini güvenliğine doğrudan tehdit oluşturduğunu düşünüyor.

O yüzden 1 Mart’ta, Cumhurbaşkanı Minbic’i Arap sakinlerine geri vermenin ihtiyacından söz etti.

ABD’nin samimi olması durumunda Türkiye’nin Rakka savaşı için hazır olduğunu açıkladı.

Ve eşzamanlı olarak Türk Özel Birlikleri Kuzey Suriye’ye gönderildi.

Şimdi Ankara, Minbic’te YPG’nin varlığı ile ilgileniyor.

*

Nitekim Türkiye, El Bab’ı aldıktan sonra gizlice bağlı çeteleriyle ve vurkaç yöntemiyle Minbic’de SDG üzerine saldırmıştır.

Kuzey Afrika’dan getirilen çeteler, Arap sivillerin YPG kontrolündeki bölgelere dönmeleri için yer yer Kürtlerle savaşıyor.

Ama 22-26 Şubat’ta ABD Özel Kuvvetleri YPG ve SDG’yi bu güçlerden korumak üzere Minbic’de ve civarında konuşlanmıştır.

Üstelik Esad ve İran yanlısı milisler ve Rus Özel Kuvvetleri de hızla El Bab’ı doğusundan çembere almıştır.

Artık Menbic’te; SDG-YPG, ABD Özel Kuvvetleri, Esad ve İran yanlısı milisler ve Rus Özel Kuvvetleri tehlikeli bir şekilde birbirlerine yakındır.

Açıkçası bu durum daha önce olduğu gibi doğrudan vekiller vasıtasıyla değil her bir gücün diğeriyle çatışması potansiyelini taşıyor.

Ayrıca batı Rakka bölgesi üzerindeki durumu daha zorlaştırmıştır, çünkü İŞİD’in başkenti Rakka’ya yapılan saldırıları yavaşlatıyor…

*

Cumhurbaşkanı Rakka’ya saldırma planında kendisini ABD için vazgeçilmez kılmak istiyor..

Ama Esad ve Rusya; Türkiye’yi şımartmış ve Rakka savaşına Türkiye’nin katılımını büyük çatışma olmadan neredeyse imkânsız hale getirmiştir…

*

ABD ise Türkiye destekli güçlerin Menbic’e saldırması durumunun sadece gelecekte Rakka’yı alma ihtimalini değil,

Aynı zamanda Kuzey Suriye’deki genel durumu da karmaşık hale getireceğini düşünmektedir.

Buna göre bölgede üç ana oyuncu; Fırat Kalkanı Operasyonu güçleri, SDG ve Esad güçleri  birbirleriyle çatışacak, böylece İslamcı terör örgütleriyle savaşmak için gereken eşgüdüm eksikliği IŞİD’e yarar sağlayacaktır.

Türkiye İŞİD’in tuzağına düşmüştür;Çünkü İŞİD’in El Bab’ı Türkiye’ye terk etmesinin arka planında da IŞİD’in bu senaryosu bulunuyor…

ABD ordusu ise bu senaryodan kaçınmanın kararlılığını gösteriyor…

*

Aslında çok açıktır; ABD ve Rusya birlikte hareket ediyor.

Şimdi çok tehlikeli bir noktada bulunulurken yani  Türkiye güçlerinin Esad güçlerine veya Minbiç’deki YPG’nin her iki ateşte de olabileceği bir sırada;

Minbic’e saldırmak için yapılacak her girişimin, ABD’nin İŞİD’le mücadele koalisyonunu doğrudan etkilemek anlamına geleceği konusunun Türkiye’ye bir mesaj olması gerekiyor.

*

Elbette Rus komutanlar, rejim birliklerinden SDG-YPG, ABD Özel Kuvvetleri ya da Türkiye destekli güçlerle çatışmadan kesinlikle kaçınmalarını istemiştir.

Bu aynı zamanda ABD’nin daha büyük bir çatışmayı önleme ısrarı ile uyumlu bir davranıştır…

*

Türkiye, Suriye denkleminde en fazla kaybedenlerdendir.

TSK, Cumhurbaşkanı’nın siyasi vesayetine girmiş sonra gözünü kırpmadan Suriye’ye yürümüştür.

Hızlı başlanan harekâtta çok büyük kayıplar vererek, işte hâlen El Bab’ta bulunuyor…

*

Askeri kaynaklardan sızdırılan bir listeye göre TSK’nın, Suriye’de 1 adet M60 Tankı, en az 10 adet Leopard tankı, 2 adet Zırhlı Muharebe Aracı,

1 adet Geliştirilmiş Zırhlı Personel Taşıyıcı ve 1 adet Taktik Tekerlekli Zırhlı Aracı ve daha 50’ya yakın aracı imha edilmiştir.

Daha acısı Türk bayrağını yerlerde çiğneyen teröristleri gösteren kayıtlar,

TSK’nın kendilerinden haber alınamadığını açıkladığı iki askerinin  IŞİD tarafından canlı canlı yakıldığını gösteren görüntülerdir.

Hayatını kaybeden,yaralanan bir dolu asker doğrusu can acıtıyor.

TSK’nın bu noktaya gelmesi anlaşılır şey değildir.

Bütün bunlar Suriye siyasetinde Cumhurbaşkan’ına yönelik bir meydan okuyuş üzerinden Türkiye’nin geldiği noktayı gösteriyor.

*

Çok boyutlu, dinamik, vizyoner, sağduyulu, yapıcı, önalıcı, gerçekçi ve sorumlu bir karaktere sahip olarak takdim edilen Türk dış siyaseti de,

2011’den itibaren bölgeyi yangın yerine çeviren Suriye Krizinde ve son olarak Fırat Kalkanı Harekâtı retoriğinde darmadağın olmuştur.

Tasfiyelerle kuş gibi hafifleyen ve Cumhurbaşkanı’nın vesayetine düşen TSK’da, görevde kalanlar askerliğin verdiği hedefi artık ifa edemiyor…

*

Gözün gördüğü gibi ABD ve Rusya o bölgede, İsrail’e İran’da gelecek uzak mesafeli füzeleri bertaraf etme bölgesi kurmaktadır.

Ya da bu amaçla Suriye konfederal sisteminde otonom özellikli bir Kürt özerk bölgesi planlanıyor…

Cumhurbaşkanı’nın evvelemirde  kendi vatan topraklarıyla ilgilenmesi gerekiyor.

*

Ne ki, Hulûsi Bey başkomutana derin huşu içinde kayıtsız-şartsız biattadır.

ABD ister SDG’yi desteklemeyi sürdürsün, ister Ankara’nın tekliflerini kabul edip SDG/PYD ile bağlantısını kessin;

O, şu dakikada hem Suriye hem de Irak’a müdahaleyi arttırma ve patlamayı kızıştırma modundadır.

*

Cumhurbaşkanı ise bir tarafında, Suriye Savaşına benzin dökmenin bedelinin kendisine bir savaş suçu olarak dönüp dönmeyeceği korkusu,

Diğer tarafında, mütemadiyen Müslüman Kardeşler Örgütünden devraldığı İslamcı Cihad İdeolojisinin otokrat liderliğini referandumla taçlandırmak,

Sonra Suriye’de Osmanlı döneminden kaldığına inandığı mirası;

Eh artık! İslamcılığın halifesi olarak İslam Ümmeti üzerine geçirmenin hayalindedir.

Bu halet i ruhiye ile bir ABD Başkanı ile pazarlık etmekte, bir İran ile ağız dalaşında, bir Rusya ile askerî ya da ticarî ilişkileri ilerletme peşindedir.

Bugün ve yarın V.Putin ile görüşmeye hazırlanıyor.

V.Putin’in görüşmeye ” Lâ havle ve lâ kuvvete” duasıyla girmesi muhtemeldir…

*

Generaller, Antalya’da Hulûsi Bey’e benzer şeyler söylediler…

Askerce “Hayır Efendim, Hayır! Cumhurbaşkanı ellerini keyifle boşuna ovuşturmasın” mesajı verdiler.

Hulûsi Bey anlamadı…

 

9.3.1017

AHMET KILIÇASLAN AYTAR