Ahmet Kılıçaslan Aytar; ERDOĞAN’IN GÖZYAŞLARI


ERDOĞAN’IN GÖZYAŞLARI

 

İsrail  hem İran’la girilecek doğrudan bir savaş hem de HAMAS’la Gazze’de savaş yaşayabileceğini öngörüyor.

Askeri Stratejisini;  Çevresinde güvenli bölge oluşturulması: En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları berisinde koruma daireleri oluşturulması esasına dayandırıyor.

 

*

İsrail Savunma Kuvvetleri, “Gideon Planı” ile İsrail çevresinde güvenli bölgeler,

“Truva Plan” ile en uzak mesafede sınırlarını koruma daireleri oluşturulmasına yönelik çalışmalarını mütemadiyen geliştiriyor…

 

*

ABD ve İsrail’in ayarladığı “Başarısız FETÖ darbe girişimi ardından başarılı bir sivil darbe” ile TSK’yı oluşturan tüm unsurlarda büyük zaaflara yol açılmıştır.

TSK, bugünün geleneksel olmayan kuvvet ve yöntemlerin kullanıldığı yeni savaş stratejisinde komutasını, silah arkadaşlığını, sevk ve idaresini, taktik ve stratejilerini kısacası vatanın savunma gücünü güvenilir bir müttefik olarak kabul ettiği NATO’ya devretmiştir.

Bu TSK’dan bir “Truva Atı” inşa edildiği, NATO caydırıcı gücünün istihbari ve operatif gücü ile birlikte bu Truva Atı’nın içine yerleştirilmiş olduğu anlamına geliyor…

 

*

Bu noktada İsrail; İç Savaşı kazanan B.Esad rejiminin Suriye’de istikrar sağlayamayacağını öngörmektedir.

İsrail’e göre İran, savaşa yaptığı katkıyla Suriye’de karşılığını almanın ve Akdeniz’e kadar genişlemenin peşindedir.

Lübnan Hizbullah’ı da Suriye’de kendisine bir güç dinamiği oluşturmaya çalışmakta,

HAMAS’ da Hizbullah eliyle Lübnan’a yerleşmektedir…

Üstelik İran’ın bölgede  muhtelif adlar altında 16 bin milis gücü bulunuyor ki;

İşte İsrail de İran’ın siyasi ve askeri potansiyelini maksimize etmek üzere bölgeyi tek bir çatışma alanı haline getirmeye çalıştığını iddia ediyor…

 

*

​Bu yüzden ​İran’ın kurduğu cepheye  karşı bir​ cephe kur​manın adımlarını atıyor.

 

*

Suriye Ürdün sınırında, Guta ve Humus kuzeyinde kurulan gerilim azaltma bölgeleri İsrail için kurtarılmış bölgelerdir.

Son olarak  Türkiye, Rusya ve İran’ın İdlib’te planladıkları gerilim azaltma bölgesinde İdlib’in dış kesimini Rusya ve İran, kentin iç kesimlerini ise Türkiye denetleyecektir…

Türkiye’nin İdlip gerilim azaltma bölgesinde asli görevinin şimdilik kamufle edilmiş bir Truva atı olduğu ama esasında İran’ın bu bölgedeki siyasi ve askeri potansiyelini dengelemek olduğu anlaşılıyor…

 

*

İsrail için Irak Kürt Bölgesi, İran’ın füzelerini bertaraf edeceği bir koruma dairesi işlevi görecek bir alandır.

Aynı zamanda Irak Kürdistan Bölgesindeki doğalgaz ve petrol ABD ve İsrail’in  yüzyıllık dertlerini de depreştiriyor…

 

*

Ve bu alanda son zamanda mütemadiyen “Büyük Kürdistan”ın tarihi ve Kürt ulusal anlatısı seslendiriliyor.

Kürtler, geçmişteki yanlışları şimdi düzeltme hakkına sahip olduklarını savunuyor.

Temel argümanları dış güçlerin bölgeye çektiği “Sykes- Picot sınırı” ile Kürt vatanının tarihi hırsızlığıdır.

Diğer bir iddia da, BAAS rejiminin çöküşünden bu yana Kürtlerin Irak devletinin en kararlı unsuru olarak artık federal ve demokratik bir devlet haline gelmesine ilişkin pekişen Kürt inancıdır.

 

*

Nitekim 25 Eylül Pazartesi günü, Irak’taki Kürtlerin modern tarihinde bir dönüm noktası olmuş, Kürtler kendi özerk bölgelerinde  bir  bağımsızlık referandumu düzenlemiştir.

Bugün Kürtler Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ndeki kamusal alanda alabildiğine sevinç yaşıyor.

Ama bir taraftan da hem Irak Kürdistan bölgesi hem de diğer bölgelerdeki ” Daha büyük Kürdistan” daki komşular ve müttefikler;

Kürt referandumunun ne derecede bağlayıcı olacağı konusunu tartışıyor…

 

*

2005 Irak Anayasası, Irak Kürt Bölge Yönetiminin biçimini ve ABD’nin himayesini onaylıyor..

Ama bu anayasaya göre Iraklı Kürtlerin, Irak’tan tek taraflı olarak ayrılma hakkı bulunmuyor.

Bu yüzden Irak hükümeti, Kürt referandumuna savaş görüşlerine dayanan sert muhalefet koyuyor.

Yine de Irak hükümeti, Pazartesi günü bağımsızlık referandumunu gerçekleştirme konusundaki kararlılığa rağmen Kürt Peşmergeleriyle;

İŞİD terör örgütünün elinde tuttuğu son yerlerden biri olan Hawija’nın kurtuluşu için birlikte savaşmak üzere bir anlaşma imzalamış bulunuyor…

 

*

İran ise yasal zeminde, referanduma ve Irak’ın bölünmesine karşı muhalefetini beyan ediyor.

Ama İran; ABD ve müttefiklerinin on yıllar boyu çıkarları için Irak devletine büyük miktarda yatırım yaptıklarını,

Şimdi pahalı bu projenin Kürtlerin tek taraflı bir girişimle ayrılmasıyla çökmeye yazmasının ardında başka şeyler olduğuna inanıyor…

 

*

Nitekim Irak Kürdistan’ının yaptığı referandumun ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “İŞİD’i ortadan kaldırmak ve İran’ı püskürtmek için birleşik bir Irak olmasını ümit ediyoruz” deniliyor.

Yahu İran’ın püskürtülmesi; siyasi ve askeri potansiyelini maksimize etmek üzere bölgeyi tek bir çatışma alanı haline getirmeye çalışmasına engel olmak anlamına geliyor!

 

*

Zengin enerji kaynaklarına sahip Kuzey Irak Kürdistan’ında çok sayıda ülke konsolosluk açmış, uluslararası kuruluşlar temsilcilikler kurmuştur.

NATO resmen Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgelerine yerleşmiş,Rusya ve İran’a komşu olmuştur.

ABD’nin IŞİD ile mücadelede koalisyonun 60 ülkesine lojistik destek sağlamak üzere Erbil yakınlarında askeri bir üssü bulunuyor…

 

*

Bu arada Kürdistan Bölgesi’nin yüzölçümü 78 bin 836 kilometrekaredir.

Bunun 41 bin 597 kilometrekaresi ya da Kürdistan Bölgesi topraklarının yüzde 53’ü yabancı petrol şirketlerince satın alınmıştır.

Böylece Kürdistan Bölgesi hükümetinin kendi topraklarından çıkarılan petroldeki hissesi yüzde 20, petrol şirketlerinin payı ise yüzde 80 olmuştur.

Satılmayan yerler kentlerde ve köylerdeki yerleşim alanlarıdır…

 

*

Kuzey Irak petrollerine dünyanın yoğun ilgisi vardır.

Kuzey Irak’ta Türkiye dahil, ABD, İngiltere, Kanada, Norveç, BAE, Çin, Hindistan, Güney Kore, Fransa, Macaristan, Moldova, Avusturya, Kıbrıs, Avusturalya gibi ülkelerin enerji, petrol ve gaz, inşaat, taahhüt altyapı firmaları başı çekiyor.

Bir zamanlar Akdeniz, Basra ve Uzak Asya’ya uzanan ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan ve bölgenin en büyük ticaret merkezlerinden biri sayılan Kuzey Irak’taki “Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil, yüzyıllardır süren savaş ve yoksulluk cenderesinden petrol ile çıkmayı umuyor.

 

*

Şimdi Kuzey Irak’ta Kürt Bölge Yönetiminde feodal grupların etkin gücü giderek şirket devletlerine dönüşüyor.

Ve “Mülkiyet konusu kişisel haklardan siyasi haklara” dönüşürken, küresel ekonominin güvenlik sağlayacağı kimi petrol üreten şirketler;

Mesut Barzani’nin göstermelik “Hanedan”lığı altında “Şirket devletlerini” oluşturuyorlar…

 

*

Türkiye ise Irak Kürtlerinin referandumuna  en ilginç ve anlamlı tepkiyi vermektedir.

Türk hükümeti Kürdistan karşıtı imajına rağmen, Irak Kürt Yönetimi’nin en önemli siyasi ve ekonomik ortağıdır.

Erbil petrol ihraç etmek için Kerkük petrol alanları ile Irak  Kürdistan’ın  denize açıldığı Akdeniz’de Ceyhan limanı arasındaki petrol boru hattını kullanıyor.

 

*

Ankara hükümeti, ortak  çıkarlar temelinde Erbil ile önemli stratejik  ittifaklar kurmuştur.

2014’te Türkiye bu ittifaklarının birinde hem Irak Kürdistan’ı sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği İslami sermaye ile Irak Kürtlerinin Türkiye ekonomik ve siyasi kontaklarına bağlılılığından,

Hem de  Irak’ta Şii yerleşim bölgelerine bombalı terör saldırıları planlamakla suçlanan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin örgütselliğinden yararlanmış,

Kendisi adına İslam Birliği başlığında bir Sünni koridor üzerinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız” hayalini sürüklemiştir.

Aynı hayali bugün İdlib’te de sürdürüyor…

Aslında Türk hükümeti o günlerde ABD ve İsrail lehinde Kürt Barzani ve Sünni El Haşimi ortaklığının Irak hükümetini oluşturan koalisyon ortakları arasında bir krizi tetiklemeyi: Irak toprak bütünlüğünü sarsmayı hedefliyordu.

 

*

Nitekim IŞİD;  ne Irak Ordusu ne de Kürtlerle çarpıştı, savaşmadan Musul’u ele geçirdi.

Peşmerge güçleri de bugün bayrak astıkları Kerkük’ü aldı.

Erdoğan ve Türk askeri ise İŞİD terör örgütünün Suriye ve Irak’ta yasal sahiplerinden çaldığı petrolün ana tüketicisi olmuştu.

Bugün Erdoğan Kerkük ve Musul için timsah gözyaşları döküyor.

Erdoğan’ın Kuzey-Doğu Suriye bölgesinde  özerk Rojava’yı yönettiği de unutulmuyor…

 

*

Son zamanda Erdoğan,Batı’nın tüm Müslümanlara karşı açık düşmanlığı olduğunu iddia ettiği şeylerden dolayı gözyaşı döküyor.

Ama aslında Odysseus’un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı Truva Atı’nın süvarisi rolünü oynuyor.

İran’ın kaygısı da budur…

 

27.9.2017

AHMET KILIÇASLAN AYTAR