Ahmet Kılıçaslan Aytar; ÇATIŞMA


ÇATIŞMA

Türkiye hükümeti hâlâ Suriye rejimini devirmek isteyen isyancıları destekliyor.

Ancak 2016 sonunda, Suriye’deki denklemden dışlanan Suudi Arabistan ve Katar’ın kaderinden kaçınmak,

Esasen Osmanlı’nın eski toprakları olan bu coğrafyada ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni oluşturarak bölgede ekonomik kaynaklar üzerinde egemen olacağı bir stratejiyi yürütmek için Rusya ile yakın çalışıyor.

 

*

Rusya ve Türkiye’nin terörle mücadeleden Suriye’nin geleceğine kadar  önemli etkileri bulunuyor.

2015’in sonundan bu yana Türkiye ve Rusya, Suriye’de kendi askeri stratejilerini karşılıklı bir anlayışla sürdürdüler.

Bir Rus Su-24 savaş uçağının düşürülmesi, ardından Rusya Büyükelçisi’ne suikast düzenlenmesine rağmen şaşırtan ortaklık hâlâ sürüyor.

Dahası hem Rusya hem de Türkiye, Suriye’deki temel hedeflerini güvence altına almalarına yardımcı olan etki alanlarını da oluşturdular.

Ancak yeterince uzun bir zaman dilimi için en iyi ortaklıkların bile sınırlarının olduğunun altı çizilmelidir! 

 

*

23 Ocak 2017’de Türkiye, Rusya ve İran Astana’da belirlenen esaslar paralelinde,

30 Ocak 2018′ de Soçi Zirvesinde aldıkları kararları, Rusya Devlet Başkanı V.Putin;

1- Türkiye ve İran liderleriyle sağlanan anlaşmayla  siyasi çözüm sürecine ülkedeki iç ve dış muhalefetin ve Kürtlerin de katılımını sağlanacaktır.

2- Şam’ın meşru izni olmadan uluslararası güçlerin Suriye’de bulunmasının hiçbir nedeni yoktur.

3- Suriye krizinin çözümüne yönelik hiçbir siyasi inisiyatif ülkenin egemenliğini, birliğini ve bütünlüğünü hiçbir halükârda bozmaması gerekir, ifadesiyle açıklamıştı.

Bu kararlar Erdoğan’ın işaret ettiği “Astana Ruhu” idi!

 

*

Türkiye Soçi Zirvesi kararlarında ne 1. ne de 2. maddeyi dert etmedi!

Gerçi 4 Nisan 2018’de Ankara toplantısında sonuç bildirgesinde çözüm sürecine Kürtlerin de katılması konusu bypass edildi. 

Zaten 24 Ağustos 2016’da Türk askeri  Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye’ye girmişti…

 

7 Eylül 2018’de Tahran’da İran, Rusya ve Türkiye liderler zirvesinde, İdlib bölgesinde terörü sonlandırmak üzere işbirliği yapılması kararlaştırıldı.

Ancak İdlib bölgesinin kurtarılmasının Suriye krizinin sona ermesine yapacağı etki;

Terörist grupların asli destekçileri olmakla birlikte terörle mücadele iddiası taşıyan bazı tarafların da sesinin yükselmesine neden oldu…

 

*

Saray Sözcüsü İ.Kalın ” Türk askerleri İdlib’teyken Rus savaş uçaklarıyla Suriye kara kuvvetleri saldırmayı göze alamaz,” 

ABD Suriye Özel Temsilcisi J.Jeffrey  “İdlib’te sonuç senaryosu henüz yazılmadı” dedi.  

Fransa ise ” Idlib’de kimyasal silahların kullanılması halinde Suriye hedeflerine yönelik saldırı yapmaya hazır olduklarını” bildirdi. 

 

*

Cumartesi günü Pentagon’un  Beyaz Saray’a verdiği rutin diyalog  toplantısında;

Genelkurmay Başkanı Org. J. Dunford, ABD istihbaratına, kimyasal bir saldırı halinde Suriye hazırlıklarıyla ilgili askeri güç kullanmaya karar vermediklerini söyledi. 

Dunford, Washington’un İdlib’teki terör yanlılarıyla mücadele için;

“Büyük bir harekâttan daha etkili bir yöntem olarak teröristlerin kentsel ortamda dahi saptanması ve siviller arasında minimum kayıplarla imha edilmesine” yönelik  planlarını önermeye hazır olduklarını,

Ama bu konuda Rusya ile işbirliğinin söz konusu olmadığını belirtti…  

 

*

ABD, Batı ve Türkiye’nin İdlib’de teröristlere karşı savaşı hangi mantıkla önlemeye çalıştıklarının anlaşılması biraz zaman alacak gibi görünüyor…

 

*

Türkiye; ordusunun geçen yıl İdlib’e konuşlanmasıyla birlikte, Erdoğan için hayati bir siyasi kaldıraç noktası olmaya dönüştü.

Bu nedenle Türkiye İdlib  güvenliğine son derecede önem veriyor.

Yani Türkiye, İdlib’de güvenlik garantileri olmazsa ya askeri müdahalesini tırmandıracak ya da Suriye yönetiminin geleceğini şekillendirmeye katılımını sona erdirecektir.

Bu Türkiye’nin  Rusya’yı, “Ya Suriye’deki Türk çıkarlarına saygı göster ya da Astana görüşmelerindeki dost Ankara’yı düşman olarak değerlendir ” gibi zor bir tercihle karşı karşıya bırakması anlamına geliyor…

 

*

Bugün İdlib, hem Suriye muhalefetinin son büyük kalesi, hem de sorunları daha da karmaşıklaştıran, ülke içinde yerinden olmuş kişilerin ve dünyadaki mültecilerin en yüksek yoğunlukta olduğu alanlardan biridir. 

Bu yüzden İdlib, yakın tarihte rejim güçleri tarafından ele geçirilen diğer bölgelerden farklı olarak tüm büyük güçlerin çatışan çıkarlarını birbirine harmanlıyor.

Bu da her güce ait hisseyi önemli ölçüde yükseltiyor.

 

*

Bu noktada bunlar ve daha başka faktörlerin Türkiye- Rusya ilişkilerini nasıl etkileyeceği giderek önem kazanan bir gündemi belirliyor.

Rejim kuvvetlerinin yakın zamana Idlib’e karşı saldırgan bir askeri operasyon başlatacağı şüphesizdir.

İdlib’te önemli bir bölgeyi kontrolünde tutan Hayat Tahir el-Şam örgütü de şiddetin patlak vermesi halinde olayları daha da yükseltebilir.

*

Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarıyla  güney sınırında Kürt güçlerinden algıladığı güvenlik tehdidiyle ilgili gelişmelere cevap vermiş;

Böylece çıkarlarını güvence altına almak için Suriye’de askeri gücü kullanmaya istekli olduğunu göstermiştir. 

Erdoğan, şimdi  İdlib’te aleyhindeki gelişmelere de güçlü cevap vereceğini ifade ediyor…

 

*

İdlib’de bir ihtilaf olması halinde Rusya’nın hangi rolü üstleneceğine belki geçmiş uygulamaları bir işaret verebilir!

Rusya, Türkiye’nin Afrin’deki  Zeytin Dalı operasyonuna zımni destek vermek üzere Rus birliklerini bölgeden çekmişti.

Yani Moskova pahalı alternatiflerin üzerine gitmedi, Türkiye çıkarlarını rahatlatmayı yeğ tuttu.

Çünkü Moskova Esad’ın çok tartışılan rejimini  sonsuza kadar destekleme konusunda isteksiz olduğu biliniyor.

Ancak Moskova’nın Türkiye’nin Esad rejimini sona erdirecek kararlılığına onay vermesi de mümkün değildir…

 

*

ABD, özellikle son üç yıldır Suriye konusunda Rusya ile işbirliği yapmıyor.

Ancak ABD  isterse, pekalâ  Türkiye’yi  yeniden kendine ortak edebilir.

Başkan Trump ile  Erdoğan arasında yaşanan son çatışmalar iki ülke arasında ilişkilerini zayıflatmıştır.

Ancak Suriye, her iki ülke için de bir öncelik olmaya devam ediyor .

Eğer Washington, barış süreci için herhangi bir sorundan kurtulmak istiyorsa, Türkiye ile olan son dönemini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır…

 

*

Çünkü, artık  İdlib’in güvenliği Suriye’deki durumları belirleyecektir.

Büyük çaplı bir tırmanış, sekiz yıllık savaşın sürmekte olan insani trajedisini önemli ölçüde artıracak,

Yeniden Suriye muhalefetinin kalıntılarının yıkıcılığı kanıtlanacaktır.

 

*

Ankara, İdlib için verilen mücadelenin çok maliyetli olduğunu düşünür ve siyasi çıkarlarını göz önünde bulundurursa;

Suriye barış sürecindeki rolünü Washington’a müttefik olmaksızın  terk etmeyi de düşünecektir.

Bu nedenle, Washington  Türkiye’yi bir müttefik olarak desteklemeli ve Ankara ile ilişkilerini yeniden kazanmalıdır.

 

*

Türkiye esasen ABD müttefiki ve NATO üyesidir.

Suriye’deki son direniş bölgelerini  savunmaktan vazgeçerse Esad, Rusya ve İran son kalanlar olacaktır!  

Aksi durum Türkiye’nin Suriye ve Rusya ile çatışması demektir.

 

AHMET KILIÇASLAN AYTAR