Ahmet Kılıçaslan Aytar; CAN ÇIKMADAN HUY ÇIKMAZ

CAN ÇIKMADAN HUY ÇIKMAZ
 
Suriye’nin dış politikası bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayanıyordu.
Bu politika ABD, İsrail ile  Batılı müttefikleri, bazı Arap ülkeleri ve Türkiye’nin de Suriye’de kirli planlar ve komplolar düzenlemesine yol açtı.
ABD liderliğinde bu güçler jeopolitiği nedeniyle mezhepleri ve etnik kimlikleri kışkırttılar, türlü destek ve vekil güçlerle Suriye’yi ele geçirmek üzere çok kanlı bir savaşı yürüttüler. 
 
*
O gün ve bugün; Rusya ve müttefikleri  ABD hegemonyası ve güç siyasetinin etkisinde olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu gibi çok taraflı kurumları eleştiriyorlar.
Bu kurumları gelişmekte olan ülkeleri ulus ötesi şirketlerin boyunduruğuna sokmakla, ekonomilerini baltalayarak ülkeleri krize sürüklemekle, emeği ve çevreyi koruyan yasaları ihlal etmekle suçluyorlar.
ABD’ nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı  sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı teklif ediyorlar..
 
*
Nitekim Rusya, Suriye’de B. Esad’ın yerine bir alternatifin olmayışından hareketle,
Krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınmasını, Esad’ın savaş alanında hakim olmasıyla birlikte iç savaşa siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini uygulamıştır.
 
*
Daha önce ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında faşizme karşı başarılı oldukları bir örnekten hareketle;
Bir Savaş Mahkemesinin İç Savaş’ta  “insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak” suçu işleyenleri yargılamasını, 
Sonra bu mahkemenin kararlarının kategorize edilerek  yeni bir savaş hukuku ve Uluslararası Hukuk’un üstünlüğünde yeni statüsüyle Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın oluşturulmasını öngörmüştür…  
 
*
Rusya uygulamalarının son adımı ise; işte İran ve Türkiye ile birlikte 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı doğrultusunda Suriye’yi savaş sonrasına taşımak üzere;
Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı : Suriye hükümetinin yalnızca Suriye halkı tarafından belirlenmesi :Suriye’nin kurtuluşu için tüm tarafların temel prensiplerde anlaşması: Ülkenin  seçimler yoluyla demokratik  yola girmesi : Hangi ırk ve mezhepten olursa olsun tüm Suriyelilerin eşit haklara sahip olduğu esaslarına  bağlı kalınarak anayasal reform taslağı​nın hazırlanacağı bir sürece taşımak olmuştur…      
 
*
Ancak bu gelişmeye karşı ABD ile  Fransa ve İngiltere; II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte daha da geliştirdikleri kurallara dayalı küresel düzeni kendi lehlerine  korumak üzere,   
Rusya’nın amacına ulaşmasını engellemek üzere iki farklı strateji geliştirmişlerdir.
 
Birincisi ABD senaryosudur; Orta Doğu ve Orta Asya’daki siyasi ve ekonomik entegrasyon süreçlerinin engellenmesi: Rusya ve Çin gibi bölgedeki kilit aktörlerin çevrelenmesi:
Bölge halklarının çöken ekonomiler, düşük sosyal standartlar ve terörle karşı karşıya kalmaları : Böylece ilgili ülkelerin istikrarsızlaştırılması üzerine kuruludur.
Bunun için ABD; Kuzey Suriye’de Esad’ın kontrolü dışındaki topraklarda,  NATO’nun artık Sovyet karşıtlığı değil “Batı’nın temsil ettiği medeniyetin güvenlik ittifakı” olduğu göstermek: Kuzey Suriye’de SDF çatısı altında toplanan isyancılarla işbirliği yaparken onları istikrara kavuşturmak ve rejim güçleri karşısında güçlenmelerini sağlamak: Vekili İŞİD terör örgütünün geleceği hakkında hukuki  süreç yürütmek:Esad sonrası siyasi uzlaşmanın koşullarını oluşturmak için bulunuyor.    
 
*
İkincisi; Fransa  liderliğinde Avrupa senaryosudur.
Fransa, Suriye’de Esad ve hükümetine muhalif ılımlı güçlerin, ortak düşman İŞİD’e karşı taktik bir ittifak kurmalarını öngörmüştür.
İŞİD’in telafi edilemez zararlarına karşı herkes daha önceki pozisyonlarını bir kenara bırakmış, bu konuda işbirliği yapmıştır…
Yaklaşık 50 bin Kürt ve Arap savaşçıdan oluşan ılımlı muhalifler “Suriye Demokrat Ordusu” adında birleşmiş,  hızlı askeri ve siyasi bir değişim talep eder olmuşlardır.
Kürtler, Araplar, Süryaniler  Suriye halkının birliği için tüm kesimleri içeren ulusal bir askeri birlik olduklarını, hedefin demokratik bir Suriye’ye ulaşmak olduğunu ifade ediyorlar…
 
*
Nitekim 14 Nisan’da ABD, İngiltere ve Fransa bir askeri operasyonla  Suriye’de Beşar Esad’ın sözde bir çok mahaldeki  kimyasal silah potansiyelinin altyapısını vurmak için düzenledikleri bir askeri operasyonla,
Bugün ABD, Fransa ve İngiltere; Suriye Demokrat Ordusu sırtından Suriye’nin kuzeyindeki zengin petrol alanlarına ve yeraltı kaynaklarına, su ve tarım topraklarına yerleşmiş bulunuyor.
İslam’ın hiç bir toplumsal ve siyasi yapı için kullanılamaz olduğu anlaşılmıştır ama sistemin bu zorlaması karşısında AKP etrafında toplanan İslamcılar, Ergenekoncular ve Gülencilerin oluşturduğu  “Milli İttifak ” ise isyancı Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Kuzey Suriye batısının kontrolünü elinde tutuyor…
 
*
Şimdi iki taraf da sonuçlara dikkat çekiyor;
 
*
14 Nisan gecesi ABD, Fransız ve İngiliz seyir füzeleri Suriye kimyasal sahalarına düşerken,
Rusya’nın vekil güçleri liderliğinde bir Suriye- Hizbullah gücü Fırat Nehri’ni geçmeye ve ABD’nin kontrolündeki El-Umar petrol ve Konok gaz sahalarını ele geçirmenin savaşındaydı. 
ABD destekli Suriye Demokratik Ordusu saldırıyı püskürttü… 
Ama saldırı Rusya, İran ve Suriye rejiminin  Fırat’ın doğusundaki bu çok önemli alanı olmazsa olmaz özgürleştirmek ısrarını gösteriyordu…
 
*
Çünkü ABD, Fransa ve İngiltere Suriye’deki çok taraflı saldırıyı kimyasal hedeflerde tutmaya özen göstermiş,
Ama Ruslar ise hiçbir zaman tepkilerini sınırlamaya söz vermemişti… 
 
*
Rusya Güvenlik Konseyine sunduğu “14 Nisan’da bağımsız ve egemen Suriye devletine karşı düzenlenen saldırı kınanmalı” bildirisiyle krizi BM taşıdı.
Ancak Batılı ülkeler tarafından bloke edildi.
Ardından  ABD, Fransa ve İngiltere yeni bir Suriye karar tasarısı hazırladılar;
Yeni tasarı Şubat’ta BMGK tarafından kabul edilen 2401 sayılı kararın Rusya, İran ve Şam rejiminin tavrı nedeniyle hayata geçirilemediği vurgusuyla “Barış için son şans ” takdimi taşıyor.
Suriye’nin tüm cephelerinde ateşkes ilan edilmesini ve hemen uygulanmasını : İnsani yardım konvoylarına koşulsuz şartsız geçiş sağlanmasını :  Şam rejiminin BM kontrolünde siyasi çözüm masasına yapıcı ve iyi niyetli oturmasını : Yeni siyasi çözüm görüşmelerinde hiçbir tarafın ön şart koymamasını öngörüyor. 
Böylece ABD, Fransa ve İngiltere BMGK kararının güvencesinde  Kuzey Suriye doğusuna yerleşmeyi hedefliyor.
Ama Rusya ve müttefiklerinin stratejisi daralıyor… 
 
*
Kuzey Suriye’nin Batısını tutan Özgür Suriye Ordusu militanmları ve Türkiye en zayıf halkayı oluşturuyor.
Bu yüzden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ” Suriye’ye yönelik operasyonun ‘yasal’ olduğunu ve uluslararası topluluk çerçevesinde gerçekleştirildiğini savunurken,
Türkiye’nin “Tercih Köşesinde” sıkıştığını ima ediyor.
“Putin’e Suriye’nin kimyasal silah kullanmasında Rusya’nın suç ortağı olduğunu söyledim. Ankara operasyona onay verdiği için operasyon Rusya ve Türkiye’nin arasını açtı” diyor…
 
*
İsrail ise sahadaki işlerin tehlikeli bir noktaya doğru gittiğini hissediyor.
Ama Suriye, Lübnan ve İran’ı içeren Kuzey cephesine karşı kapsamlı bir savaşa girme kararı veremiyor… 
 
*
Görüldüğü üzere kimse kapsamlı bir çatışmaya girmek istemiyor.
Ancak Kuzey Suriye’de ABD, Fransa ve İngiltere lehinde gerçekleşmeye yazan kapütilasyonlar,
Türkiye’nin kendi lehinde kapütilasyon mücadelesi,
İsrail’in Kuzey cephesindeki yalnızlığı,
Ve Rusya ve müttefiklerinin yeni bir dünya talebi; 
Ortadoğu’yu oldukça hassas günlere sürüklüyor…
 
 
17.4. 2018
AHMET KILIÇASLAN AYTAR