Ahmet Kılıçaslan Aytar; BİR ULUSUN ‘EL BAB’ İLE ALDATILIŞI

BİR ULUSUN  “EL BAB” İLE ALDATILIŞI

Türkler Sevrés Anlaşması’ndan ulusal devletleri Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak çıktılar.

Devlet, Doğu ve Batı arasında yaşanan eski ve yeni çatışmasının çözümlenmesiyle oluştu.

Bağımsız Türkiye’de Batı demokrasisini isteyenler inkilapçıydı,İmparatorluğun devamının isteyenler de muhafazakâr…

*

Her alanda devrimlerle yeni bir zihniyet doğdu,bir vesayetin reddedilmesiyle bir diğer vesayet reddediliyordu.

Demokratik düzen, ulusun iradesine ve onu gerçekleştirecek lâik hukuk düzenine dayandırıldı.

Türkler insanlığın müşterek medeniyetine ortak oldular.

Lâik hukuk düzeni, cehalet ve hurafelere dayanan irticaî kesimlerle ve ulus devleti bölmeye yeltenenlerle mücadele etmenin koruyucusu oldu.

*

Sonra R.T. Erdoğan, “Asırlardır bizi bölünmekle korkutuyorlar, “Bölünürüz, parçalanırız, dağılırız”, hep böyle diyerek asırlardır özgürlüklerin önüne set çektiler. Bizi asırlardır korkuttukları konularda biz cesur adımlar attık. Ne oldu?Türkiye bölündü mü?” dediğinde Başbakandı.

Aynı konuşmada “irtica korkusu”na da  işaret ediyor, “On yıllardır tahkir edilen, horlanan, selam verdiği, namaz kıldığı, oruç tuttuğu için kibirle aşağılanan insanımıza özgürlük ve özgüven temin ettik, irtica mı geldi? Yaptığımız reformlar ne Türkiye’yi böldü ne de Türkiye’yi geri götürdü” diyordu…

*

Son bir haftada yaşanalar sonucu gösteriyor.

Beşiktaş’ta 44 şehit,Kayseri’de 14, Ankara’da Rusya Büyükelçisi, Suriye El Bab’ta 16 şehit…

Hey, ne oluyor?  Bayım,Türkiye’yi daha nereye sürüklüyorsun?

*

ABD; “Pivot to Asia” politikasıyla Asya-Pasifik’te askeri varlığını arttırmak ve ekonomik yaptırımlar uygulayarak Çin ile yollarını ayırmaya yönelmiştir.

BM Güvenlik Konseyi’nde, birleşmiş milletlerin Rusya ve Çin’in fiili olarak içinde yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü ile çalışmasını reddederken,

Temsilciler Meclisi’nde “İran Yaptırımlar Yasası”nın 10 yıl daha uzatılması kararını almıştır.

Bu işaretler ABD’nin dünyayı iki farklı alana böldüğü, ekonomik küreselleşmeye “ara” verdiğini gösteriyor.

Bir tarafta yönettiği tek kutuplu dünya, diğer tarafta Rusya ve Çin ile işbirliği yapan devletlerin dünyasını oluşturuyor…

*

Çünkü ABD’nin desteğinde İsrail; Arap Dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı yeni stratejisini başarmıştır.

1- İsrail; yakın gelecekte HAMAS, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığı dikkate alıyor ve bu çerçevede hazırlıklarını yürütüyor.

2- Suudi Arabistan ile işbirliğinin ürünü olarak Sünni Arap ülkelerinin İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanıması ve Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılması hedefini de heran taze tutuyor.

*

Bu süreç, Kral Abdullah’ın 2002’de Beyrut’ta sunduğu Arap Barış Girişimi doğrultusunda ilerliyor.

Bir ülkenin karadan işgale maruz kalmadan korunması amacıyla sınırları etrafındaki bölgelerin askerden arındırılması stratejisini uyguluyor, nitekim;

1- Aralık 2015’te öncülüğünde, Arap Birliği himayesinde ve NATO uzantısı 34 Sünni ülke “Teröre Karşı İslam İttifakı” ya da “Arap Savunma Ordusu”nu kurmuştur.

2- Aynı birliktelik, eskinin Bağdat Paktı benzeri bir “Savunma Paktı”nı da oluşturmuştur…

 

*

Bu suretle;

1- İsrail’in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanmıştır.

2- Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açılmıştır.

3-Ortadoğu’daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtılırken, bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması öngörülmüştür.

*

Sonuçta İsrail;

1- Bu hamleleri ile çevresinde güvenli bölge oluşturmakta önemli işbirlikleri sağlamıştır.

2- Bir ülkenin güvenliği, o ülkeye tehdit teşkil eden en uzak mesafedeki füzeleri bertaraf etme kapasitesine bağlıdır ilkesi gereğince,düşman devletler sınırları ötesinde bir koruma dairesinin oluşturulmasında da;

2011’de Güney Sudan merkezli bir koruma dairesi oluşturmuş,

2015’ten itibaren bağımsız Kürdistan’ı da bir diğer koruma dairesi öngörerek Askeri Doktrini’ne işlerlik kazandırmaya çalışmaktadır…

*

Üstelik İsrail güvenliği için Rusya ile yeni bir stratejik ittifakı da dizayn etmiştir.

Böylece İsrail;Rusya’nın Suriye içerisindeki etkisini ve İran’la ittifak içeriğini kullanmanın yolunu oluşturmuş;

Rusya ile bir çelişki yaşamadan gereğinde Suriye topraklarında hava operasyonları yapmanın,

Hizbullah’ın İsrail aleyhinde tutumunu sınırlandırmanın,

Golan tepelerinin Suriye ile İsrail arasında sorun olma niteliğinden çıkmasının fırsatını yaratmıştır…

*

Öte yandan enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupa’dan talep olmasına rağmen kapasitesi sorunlu olan İsrail gazını;

Türkiye’nin de ilgilendiği Kuzey Suriye’de Kürtlerin elinde olan kaynaklarla,

Ya da Kuzey Irak’ta Rus Gazprom Neft petrol şirketinin Doğalgaz tesisinden çıkaracak doğalgazı İsrail içpazarının ihtiyacını karşılayacağının kararlaştırılması ve Güney Akdeniz’de İsrail deniz sahasından çıkaracağı gazla tamamlamanın yolunu da açmıştır…

*

Bütün bu gelişmeler, ABD ve İsrail’in; Suriye ve Irak operasyonlarını başarıyla tamamladığını gösteriyor.

1- Geride vekil güçlerin tasfiyesi, Suriye ve Irak’ın siyasi ve ekonomik onarımı  Rusya liderliğinde bölge devletlerinin uhdesindedir.

2- Ama en uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulmasında İsrail Askeri Doktrini’ne;

Türkiye’nin mi, Kürdistan’ın mı işlerlik kazandıracağı konusundaki mücadele kendi çerçevesinde sürüyor…

*

Nitekim ABD’nin, Kuzey Suriye’de PYD güçlerine verdiği ısrarlı destek,

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Ağustos’ta, St.Petersburg’ta Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile;

IŞİD’e karşı ortak operasyonlar gerçekleştirme: El Bab’a müdahalede bulunma: Suriye ve Irak’ın demokratik bir devlet olarak bağımsızlığı ve bölünmemesi: Suriye’nin geleceğini Suriyelilerin belirlemesi konularında uzlaşmasına yol açmıştır.

*

24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı Operasyonu ile TSK; Özgür Suriye Ordusu ve bağlı Feylek el Şam, Sultan Murat Tugayları, Ahrar Şam, Şam Cephesi ve El Nusra gibi bilumum terör örgütü güçleriyle  Bağımsız Suriye Devleti topraklarına girmiş,

Açıkça Kürt güçlerinin koridor oluşturmasını engellemek üzere Cerablus ve El Bab bölgesinde güvenlikli bölge inşa etmenin,

Saklı bir niyet olarak da İŞİD terör örgütünün işgalindeki Doğu Halep’in, Suriye hükümeti ordu birliklerinin eline geçmemesi hedeflenmişti.

*

Ama Erdoğan’ın Rusya ile anlaşması, Türkiye’nin Doğu Halep kapılarında Özgür Suriye Ordusuna ve bağlı terör örgütü güçlerine desteğini kesmesine yol açtı.

Halep Suriye hükümet güçlerinin eline geçti.

Bu gruplar Türkiye’yi ihanetle suçlamaya başladılar,aralarındaki koordinasyon zayıfladı ve  sonları da belli olmaya başladı.

*

Çok geçmeden Türkiye, Rusya ve İran dışişleri ve savunma bakanları Moskova’da bir araya geldiler.

BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarına göre Suriye’deki terör örgütlerine darbe indirme: İnsani yardım sağlama: Suriye yönetimi ve muhalif gruplar arasındaki ateşkes ve krizi müzakere yoluyla çözme konularında mutabık kaldılar.

*

El Bab kentinin giriş kapılarında beklemesi gerektiği konusunda Moskova, Tahran ve Şam’dan güçlü ve keskin mesajlar alan Türkiye ordu birliklerinin önü açıldı.

Şimdi Fırat Kalkanı harekatı çerçevesinde El Bab’ın kuzeyi ve batısında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

Türkiye Ordu birlikleri ağır kayıplar veriyor ama bölgeden geri çekilmeyerek olduğu alanda savunma hattını güçlendiriyor.

*

Böylece Türkiye, Kürt güçlerinin koridor oluşturmasını engellemek ve El Bab bölgesinde güvenlikli bölge inşa etmekte önemli bir adım atmıştır.

Bu İsrail Askeri Doktrini doğrultusunda, İsrail’in en uzak mesafedeki füzeleri bertaraf etmesinde  İran’ın sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulması konusunda Türkiye’nin bayrağı Kürdistan’dan alması, bu görevi bizzat yüklenmesi anlamına mı geliyor?

*

Çünkü bu sırada, ABD’de seçilmiş Başkan D.Trump Pensilvanya/ Hershey’de yaptığı konuşmada,

“Suriye’de güvenli bölgeler inşa edeceğiz. Bu bölgelerin inşasına yardım edeceğiz. Güvenli bölgelerin inşası için masrafları petrol zengini Fars Körfez ülkelerine ödeteceğiz. Böylece ülkeden kaçan sığınmacıların sayısı azalacak ve komşu ülkeler ile Avrupa üzerindeki yük hafifleyecek” diyor.

Trump, bir yandan da Taiwan’la temas kurarak, Çin’in “Tek Çin” politikasını sorgulamaya açıyor…

*

Baştan aşağı Erdoğan’ın yanlışlarıyla sürüklenilen Suriye El Bab’ta şiddetli çatışmalar sürüyor.

Bayrağını ilelebet dalgalandıramayacak olduğun bir ülkede ne işin var?

Türk askerinin aldatılmışlığına ve düştüğü bilinmezlik alanında “Niyazi” olmasına yüreğim katlanamıyor…

23.12.2016

AHMET KILIÇASLAN AYTAR