Ahmet Kılıçaslan Aytar; BİR İHTİMAL DAHA VAR


BİR İHTİMAL DAHA VAR

ABD Başkanı D.Trump Suriye oyununda el değiştirebilecek hamlelerde bulunuyor.

1-Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasıyla birlikte özellikle Kürtlerin kısmi özerkliğini,

2-Cumhurbaşkanı B. Esad’ın, ABD ve Rusya arasında müzakere edilecek ara dönemde görevde kalmasını ama cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleriyle birlikte görevden ayrılmasını öngörüyor.

 

*

Ancak Rusya’nın bu akışı keseceğini  ve Esad’ın mümkün olduğunca uzun süre görevde kalmasının ısrarında olacağını da düşünüyor ve buna karşı;

1-ABD tarafından yönlendirilen Suriye ve Esad’ın gelecekteki rolü için rejimin şeklini belirlemek üzere birleşik bir ABD/Avrupa/Asya politikasının uygulanmasına çalışırken,

2-Boşluğu doldurmak üzere İŞİD’in yenilmesine rağmen Suriye’nin kuzeyinde bulunan  ABD üslerini kalıcı hale getiriyor…

 

*

Başkan D.Trump’ın, bugün 12 Ocak’ta bu hamlelerinin önünü açmak üzere;

İran’ın nükleer programının yalnızca barışçıl olacağını kayıt altına alan 18 Ekim 2015’te, P5+1 ile imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı Anlaşması ile ilgili olarak,

İran’ın anlaşmaya uyum göstermediği beyanıyla Kongre’den yeni yaptırımları yürürlüğe sokmasını isteyebileceği konuşuluyor.

 

*

Bu suretle;

1- ABD yardım programlarnını, ABD yönetiminin politika hedefleriyle işbirliği yapmayı reddeden kurumlara ve hükümetlere durdurulması,

2- Tahran’a hizmet eden ve İran’ın maddi yardımını ve silahlarını alan Lübnan, Hizbullah, Iraklı Şii Milisler, HAMAS, Filistin İslami Cihad grupları,

3- İran’ın ve Suriye’nin ödeme gücü olduğu varsayarak bu ülkelere yüksek miktarlarda kredi açan ve yüklü silah satan Rusya’nın zarar görmesi öngörülüyor.

 

*

Bu çerçevede, geçen hafta  AKP Genel Başkanı Erdoğan ile Fransa Cumhurbaşkanı E.Macron’un Suriye ile ilgili,

“Bizim hedefimiz Esed’li bir çözüm değildir. Bizim hedefimiz Esed’siz ve Suriye halkının kendi demokratik iradesiyle bir seçimi gerçekleştirmektir. Bizim buna yardımcı olmamız lazım” söylemleri yeni bir girişime işaret ediyor gibidir.

 

*

Ayrıca Erdoğan’ın, dün AkSaray’da muhtarlar görüşmesindeki;

” Karşınızda ne Osmanlı’nın hasta adamı ne Cumhuriyet’in çömez devleti ne de 1970’lerin 1990′ ların güçsüz ülkesi var.

Gazi ne diyordu? Misakı Milli hudutları. Neresi misakı milli? Şu anda terör koridoru oluşturmak isteyenler var ya işte oralar hep içinde olan yerlerdi.

Onun için oralarda devlet kurmaya tevessül edenler avucunu yalarlar avucunu.

Gereğini görecekler, kimse orada yeni bir devlet kurma gayreti içine girmesin, kararlılığımız tamdır ” sözleri üzerinde de düşünmek gerekiyor…

 

*

Erdoğan; Suriye ve Irak krizlerine hem Kuzey Irak Kürt Yönetimi sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği İslami sermaye ve Kürtlerin Türkiye’nin ekonomik ve siyasi kontaklarına bağlılılığından yararlanarak bağımsız Kürt Devletini pasifize edebileceği,

Hem de İslam Birliği başlığında bir Sünni koridor üzerinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak-ı Millî topraklarını da kazanırız” düşüncesiyle en önde katılmıştır.

O günlerde “Acaba Misak-ı Millî nedir? Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Eğer Misak-ı Millî’yi kavrarsak Suriye ve Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız” diyordu…

 

*

Erdoğan’ın Misak-ı Millî’si; 28 Ocak 1920’de İstanbul’da son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin yani Osmanlı’nın hasta adamının kabul ettiği fakat Türk Kurtuluş Savaşı’nın da siyasi manifestosu olan belgedir.

I.Dünya Savaşı’nı sona erdirecek barış anlaşmasında Türkiye’nin kabul ettiği asgari barış şartlarını içeriyor;

Birinci maddesi mealen; “Musul, Kerkük başta olmak üzere tüm Kuzey Irak bölgesi, o bölgede yaşayan yerel halkın oylaması dışında hiçbir şekilde ve hiçbir nam altında Osmanlı coğrafyasından kopartılamaz” diyordu…

 

*

Ancak Osmanlı Devleti tarihe mâlolmuştur.

Son Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ya da Cumhuriyetin çömez devleti ise;

Gazi’nin önderliğinde yaptığı anlaşmalarla Misak-ı Millî’yi sınırlamış,

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesine bağlı Türkiye Cumhuriyeti, Misak-ı Millî’yi 1938 yılına kadar gerçekleşen anlaşmaların sınırı içinde ülke birliğinin temeli yapmıştır…

 

*

Öncelikle bu kafa karışıklığına son verilmesi gerekiyor…

 

*

Ne ki yeniOsmanlıcı Erdoğan ile birlikte Suriye;

Türkiye’nin bölgesel politikasında yaşadığı meydan okumaların, sıkışmışlığın vücuda geldiği ve berraklaştığı ana alana dönüşmüştür.

Türkiye dış politikası bugün en çetin mücadelesini, en büyük daralmasını Suriye’de deneyimliyor.

Irak’la birlikte Suriye, Türkiye dış veya bölgesel politikasının ana gündemini oluşturuyor ve neredeyse tüm enerjisini tüketiyor…

 

*

​Bu alan; son dönem​de Türkiye’nin bölgesel politikası​nı uyguladığı coğraf​yayı​​ yani​ Kuzey Irak’tan Kuzey Suriye’ye uzanan bir alan​ı kapsıyor.

Bu alanda üç mesele Türkiye’nin bölge politikasının merkezinde yer alıyor:

​1-​ Sinjar’dan Afrin’e kadar uzanan bir PKK-PYD kuşağının engellenmesi,

​2-​ ​B​ölgesel krizin oluşturduğu güvenlik tehditlerinin minimize edilmesi​,

​3- İran’ın bölgesel güç projeksiyonunun sınırlandırılması veya dengelenmesi.

 

​*​

Fırat Kalkanı Operasyonu, bölgesel politika başlıklarında Türkiye’nin bugüne kadar ortaya koyduğu en proaktif girişim​dir.

Fakat Türkiye’nin sadece kendi yaptıklarıyla bu başlıklarda istediği sonuçları alması olası deği​l​​dir.

ABD ve Rusya gibi uluslararası güçler, İran gibi bölgesel güçler, Suriye muhalefetinden PYD, PKK ve KDP’ye kadar uzanan devlet dışı aktörlerin tavır ve projeksiyonları,

​T​ürkiye’nin bölge politikas​ını ve özelde F​ırat Kalkanı Operasyonu’nun geleceğini tayin edecektir.​..​

 

​*​

Bu noktada Türkiye, bölgesel politikasında daha birkaç ay önce Trump ve Putin’e yönelik iyimserliğini terk etmiş durumda​dır​.

Bu da Türkiye’nin bölgesel, Suriye veya F​ırat Kalkanı Operasyonu politikalarıyla ilgili daha sahici değerlendirmeler yapmasını gerekli kılıyor.​..​

 

*

Nitekim 5 Ocak’ta  R.T.Erdoğan’ın Elize Sarayında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinde;

31 Ekim 2014’te Fransa’da Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan ile PYD Eşbaşkanı Salih Müslüm ile yapılan bir toplantının,

Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan bir mutabakatın;

Yani “Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerinin sürüldüğü  Suriye’de Fransa’nın gelecekteki çıkarlarını da sağlayacak yeni bir Devlet kurmak konusu” nun yeniden gündeme getirildiğinin işaretleri alınıyor…

 

*

Bu mutabakat, Eyn el-Arap​ ya da Kobane  savaş​ı​ sonrasında Cumhurbaşkanı Hollande tarafından tek taraflı olarak sonlandırılmış​,

​Erdoğan buna  IŞİD​ vasıtasıyla 13 Kasım 2015 saldırılarıyla şiddetli tepki​ vermişti.​

Bu mutabakat ​İngiltere’nin de bugünkü seçenekleriyle çok fazla çelişmiyor.​..​

2013’te ABD Savunma Bakanlığı’da genişletilmiş Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması kapsamında işbu Türk-Fransız planını destekleme kararı almıştı.

 

​​*

Bir süredir Erdoğan strateji değiştirmiş, bu kez önce Türkiye’yi birleştirip sonra da bu örneğin komşulara yayılması politikasını sürdürüyor.

Başbakan Binali Yıldırım, belli başlı büyük Türk şirketleriyle al-ver ilişkisi içerisinde olmuş, kuruluşundan beri AKP finansmanını sağlayan bir oligarktır..

O da  Erdoğan’ın yeni stratejisi doğrultusunda ticari alanda da olsa komşu ülkelerin bir çoğuyla yeniden iyi ilişkileri oluşturmaya çalışıyor.

 

*

Türk Güvenlik Güçleri ise PKK’lı Kürtlere karşı yoğun operasyonlarda bugüne kadar birçok köyü yok etmiş, diğer birçok köyde yaşayan insanlar

bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.

Hakkari ve Şırnak ilçe, Yüksekova ve Cizre il edilmeyi beklerken bu il ve ilçelerde yaşayan Kürtlerin aş ve iş için önlerine engel çıkarılıyor.

Suriye sınırındaki birçok Türk köyüne Kürtler yerleştirilmiştir,

Türkiye’deki yerleşimler ise Suriyeli cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni Arap sığınmacılara veriliyor.

Yeni bir demografik yapı oluşturuluyor…

 

*

Bu proje, nerede olursa olsun kendilerine ait bir Devletin olmasını isteyen bazı PKK üyeleri tarafından da destekleniyor.

Pek yakında Kürtlerin pozisyonlarını netleştirecekleri,

​PKK ve Rojava  arasındaki anlaşmazlıkların nihai bir kopuşla sonuçlanması,

Türkiye’nin öngördüğü üzere Akdeniz’e ulaşma imkanı olmayan Rojava’da  yeni bir devletin oluşturulması olası görülüyor.

 

*

Ama önce ABD’nin Suriye oyununda el değiştirebilmesi,

O sırada Kürtlerin kendi aralarında bulunan Rus ve İran taraftarlarını ayıklaması gerekiyor.

Böylece Kürt olmayan topraklar üzerinde Suriye’de bir Kürdistan’ın, Kuzey Irak Kürt Bölgesi yönetiminde Irak Kürdistan’ının olabilirliliği değerlendirilmiş olacaktır…

 

*

Erdoğan, bu olasılığı yeni arabulucusu ve çıkar ortağı Fransa Cumhurbaşkanı E.Macron ile birlikte hayata geçirmeye çalışıyor…

 

  1. 1. 2018

AHMET KILIÇASLAN AYTAR