Ahmet Kılıçaslan Aytar; BARIŞ SÜRECİ

BARIŞ SÜRECİ  

 

ABD Başkanı D.Trump, iktidarının ilk yılında; IŞİD’i ortadan kaldırarak Suriye’deki çatışmalara son verme : Ortadoğu’da İsrail ve Filistin arasında barışı sağlama : İran’ın nükleer bomba kullanma olasılığını engelleme konularındaki taahhütlerinde  kararlı adımlar attı.

 

*

1- ABD’nin  Rusya ile birlikte çalışması gerektiği, iki ülke arasındaki rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;

Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurgusu başarıyla sürdürdü.

2- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmeleri sağlanmaya çalışıyor.

Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma (Teröre Karşı İslam İttifakı) planını adım adım yürütüyor.

3- Mısır, El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke kabul edildi.

4–Cihadçı grupların kuşatılıp, kaçmalarına imkan vermeden yok edilmesine dayanan bir strateji  uygulandı.

5-İki başkan D.Trump ve V.Putin Kasım 2017’de  Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Vietnam/Da Nang Zirvesi’nde,

Suriye’deki çatışmalara artık askeri çözüm bulunmadığı şimdi sıranın siyasi çözümde olduğu konusunda anlaştılar.

 

*

Bu noktada, 6 Aralık​’ta Başkan D​.Trump, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etti.​

1-Bu kararın ABD’nin nihaî barışa olan bağlılığını ihlal etmeyeceğini,

2-İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözümü h​â​l​â​ desteklediğini,

3-“Harem Ül-Şerif”de dahil olmak üzere din​î​ alanda statükonun gözlemleneceğini kayıt altına aldı.​

4- Bölge liderlerinden nihaî barışın peşinden gitmelerini istedi.

 

*

AB Dış Politika Şefi Federica Mogherini, birliğin görüşünün;

İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın tek gerçekçi çözümün, taraflar arasındaki doğrudan müzakerelerle Kudüs’ün hem Filistin hem İsrail’in başkenti olduğu, 1967 sınırları içinde iki devletliliğin kurulmasından yana olduğunu,

Nihai statünün belirlenmesine kadar Kudüs’teki uluslararası konsensüslere saygı gösterileceğini açıkladı.

 

*

9 Aralık’ta Kahire’de “Kudüs’le ilgili acil oturum” için bir araya gelen Arap dişişleri bakanları da, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın tek gerçekçi çözümün,

Kudüs’ün 1967 sınırları içinde hem Filistin hem İsrail’in başkenti olduğu iki devletli çözüm olduğu düşüncesindeydiler…

 

*

Artık İsrail ile Filistinliler arasında bir kez ve herkesin barışacağı  “nihaî anlaşma” yeni bir küresel gündem oluşturmuştur.

Başkan Trump’ın, Ortadoğu Barışı çerçevesini birkaç ay içinde açıklaması,

Ardından müzakerelerin İsrail’in Arap Dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı yeni strateji çerçevesinde başlayacağı konuşuluyor…

 

*

Bu sırada;

1- Hem İsrail hem de Filistin’deki topluma “iki devletli” çözümün gerçekten ne anlama geldiğinin anlatılması gerekiyor.

İsraillilerin; bir Yahudi Devleti olarak kalmak: Güvenlik :Toplu nüfus transferlerine uğramamak: Yahudi bir liberal demokraside yaşamak:Filistinlilerin tahrik ve terörizmi çerçevesinde silahsızlandırılmaları gibi öncelikleri bulunuyor.

Ama İsrail’ de her ideoloji, her siyasi duruş ve her dini anlayış kendisini bir diğerine karşı değerlendiriyor.

Yahudi Milliyetçiliği anlamında Siyonizm ideolojisine kiminin dini yaklaşımları,

Kiminin Yahudiliği bir kültür olarak kabul etmesi,

Kiminin  Yahudiliğin teolojik boyutuyla ilgilenmemesi;

İsrail’in tanımlamasını eksikte bırakıyor.

Daha  bir çok algıda farklılıklar nedeniyle İsrail homojen bir görünüm vermiyor.

İsrail toplumunun değişik kesimleri arasında varolan uçurum özellikle “Yahudilerin Ulus Devleti” konusunda derin farklılıklar gösteriyor.

 

*

2- Filistinliler ise iş olanakları ve sivil haklara: Eşit sağlık ve Eğitime: Hareket Özgürlüğüne : Kendi hayatları üzerindeki kontrollerine  Toplu nüfus transferine uğramamaya

önem veriyor.

Oslo  Anlaşmasına göre Filistinlilerin yaşadığı  Batı Şeria; A, B ve C olmak üzere 3 alanda belirleniyor.

A Alanı; Filistin Otoritesinin tam kontrolü altındadır ve öncelikle kentsel Filistin alanlarından oluşuyor.

B Alanı; Filistin kontrolündedir ama güvenliği  Filistin ve İsrail tarafından paylaşılıyor ve Filistin kırsal alanlarının büyük çoğunluğunu kapsıyor.

C Alanı; Tamamen İsrail kontrolü altındadır ancak eğitim ve sağlık işlerinden Filistin sorumludur.

 

*

Bu hassasiyetler çerçevesinde hem İsrail’in hem de Filistin’in önem verdiği ihtiyaçların çoğunu karşılayan bir kaç  “iki devletli” seçenek bulunuyor.

1- Ürdün Planı’na göre; Ürdün, Batı Şeria’da yaşayan Filistinlileri Ürdün vatandaşı olarak kabul ediyor ama bu vatandaşların İsrail’in kalıcı sakinleri olması öngörülüyor.

2- Yeni Ürdün Planı’nda; Ürdün’de Haşimi hanedanının tahttan vazgeçmesi,Ürdün’ün bir Filistin cumhurbaşkanıyla birlikte birincil Filistin devleti haline gelmesi ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin Ürdün’e taşınmaya teşvik edilmesi planlanıyor.

3- Arazi değiş-tokuşu da başka bir iki devletli çözüm planıdır.

4- Üç bölgeli çözüm planına göre ise; Gazze kendi devletinine sahip olacak, A ve B alanları özerk Filistin Devleti haline gelecek, C alanı İsrail’de kalacaktır.

5- Dr. Mordechai Kedar  Planı’nında; Batı Şeria’da 7 Filistin kenti  İsrail’ geçerken, Gazze ayrı bir Filistin Devleti haline gelecektir.

6- Mısır Gazze Sinai Planı’n da ise Mısır ve Uluslararası fonlar vasıtasıyla  Gazze modern bir liman kentine dönüştürülerek Mısır Sina bölgesinin bir kısmı ile birlikte Gazze Devleti oluşturulacaktır.

İsrail-Filistin barış müzakerelerinin belirtilen bu esaslar çerçevesinde ne zorluklarla  yürütüleceği  çok açıktır.

 

*

Ancak İsrail- Filistin Barış Müzakereleri öncesinde bölgede mutlaka güvenliğin sağlanması gerekiyor.

Bunun için Suriye halkının öncülüğünde ve sahipliğinde yürütülecek kapsayıcı, özgür, adil ve şeffaf bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi,

Tüm tarafların Suriye’nin egemenliğine, birliğine ve bütünlüğüne bağlılıklarını göstermeleri gerekiyor.

 

*

Rusya, Türkiye ve İran’ın  Soçi’de karar altına  aldıkları;

1- Ülkedeki iç ve dış muhalefetin ve Kürtlerin de katılımını sağlanacağı,

2- Şam’ın meşru izni olmadan uluslararası güçlerin Suriye’de bulunmasının hiçbir nedeninin olmadığı; yabancı askerlerin varlığının yalnızca Suriye hükümeti onları davet ettiyse kabul edilebilir bir durum olduğu,

3- Suriye krizinin çözümüne yönelik hiçbir siyasi inisiyatifin  ülkenin egemenliğini, birliğini ve bütünlüğünü hiçbir halükarda bozmaması gerektiği  esaslar çerçevesinde;

Suriye Ulusal Diyalog Kongre’sinin toplanmasi,

 

*

Ama ABD Başkanı D.Trump’ın da, BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura yönetiminde Suriye’nin siyasi bir çözümünü Esad’a yaptırmak üzere sıkı bir Cenevre barış sürecini yeniden canlandırması gerekiyor…

 

12.11.2017

AHMET KILIÇASLAN AYTAR