Ahmet Kılıçaslan Aytar; ‘B Planı belirsizliği’

FEDERAL SURİYE CUMHURİYETİ

ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry’nin Suriye’de çatışmaların durdurulamaması ve siyasi değişimin sağlanamaması durumunda B planı seçeneklerinin bulunduğu,

“Eğer adım atmazsak işler daha kötüye gidebilir. Rusya’da şu anda bölünme ihtimalini  değerlendiriyordur” açıklamasının polemiği sürüyor.

Ardından Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, “Suriye’de ateşkese ve bu ülkedeki krizin barışçıl çözümüne alternatif olarak ortaya atılan “B planı, kara operasyonu hazırlıkları, tampon ya da uçuşa yasak bölge oluşturulmasına dair ne olduğu belirsiz öneriler kabul edilemez.

Suriye’de kanların akıtılmasına son vermek için bölgede istikrarın sağlanmasının dış güçlerin jeopolitik çıkarları ve yeni imparatorluklar kurma hayallerin üstünde tutulması gerekiyor” ifadesinde B planı; siyasi çözüm yolunda  Suudi Arabistan ve Türkiye’nin vizyonları doğrultusunda kara operasyonlarına, tampon ya da uçuşa yasak bölge oluşturulmasına dair öngörülerine  Suriye’nin kapalı olması anlamına geliyor…

Ama Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı S.Ryabkov’un, “Suriye’nin federal bir devlete dönüşmesinin mümkün olup olmadığına dair bir soruya verdiği, “Eğer Cenevre görüşmelerinin katılımcıları bu sistemin en uygunu olduğu ve bunun, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmuş, lâik, bağımsız ve egemen bir devlet olarak kalmasını sağlayacağı fikrine varırlarsa, o zaman kim buna karşı çıkabilir? Başka bir sistem seçilirse, bu sistemin Suriye’den binlerce kilometre uzaktaki bir yerden dikte edilmediğini ve görüşmelerde üzerinde anlaşmaya varıldığını görürsek, o zaman bu, bizim için bir mesele de olmaz” yanıtı,

Suriye’nin bölünmesi ile ilgili ABD ve Rusya’nın ortaklaştığı bir B planına işaret ediyor.

*

Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü J.Kirby, B planı hakkında son kararın verilmediğini ifade ederek, “Siyasal çözüm arayışlarının başarılı olmaması durumunda uygun alternatifler ve seçeneklerin ne olması gerektiğine dair kurumlarımız arasında çalışmalar sürüyor” açıklamasında bulunuyor.

ABD, ateşkesin başarısız olması halinde bir B planından söz etmesi, siyasi çözüm süreci konusunda halâ belirleyicilik rolünü elinde tuttuğunu gösteriyor.

*

B planında Suriye’de bölünmeyi sadece YPG liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri öngörüyor.

Ama ABD; Türkiye ve Suudi Arabistan’ın en yakın bölgesel müttefiği olan Nusra liderliğindeki Fetih Ordusu’nu IŞİD kadar tehlikeli görüyor.

Şimdi siyasi çözüm süreci, IŞİD ve Nusra dışındaki tüm grupları ateşkes kapsamına dahil ederek, Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen grupları, İŞID ve Nusra ile olan saflarını ayırmaya zorluyor.

Zaten ateşkes kapsamına alınan grupların IŞİD ve Nusra ile olan ittifak ilişkileri de ateşkesi kırılgan hale getiriyor.

Safların ayrılması durumunda Türkiye’nin PYD liderliğindeki bir Kürt devleti, bir Sünni İslam Hilafet devleti ile komşu olacağı,

Ya da Federal Suriye Cumhuriyet’i etrafında Kuzey Suriye’de Kürdistan Yönetimi ve Orta Suriye’de Sünni İslam Hilafet Yönetiminin kurulacağı anlaşılıyor.

*

Çünkü B.el Esad bir yandan dışarıya karşı mücadele verirken diğer yandan içeride değişim için Anayasayı, siyasal partiler ve seçim yasaları değiştirmiş, BAAS’ın mutlak egemenliğine son vermiştir.

Devletin iç ve dış politikaları “Filistin davası, anti emperyalizm, Direniş Ekseni” gibi ana başlıklarda ve Laik esasında değerlendirilmiştir.

Suriye Arap Cumhuriyeti yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor, anayasaya göre cumhurbaşkanı aynı zamanda hem silahlı kuvvetlerin hem de yasama ve yürütmenin başıdır.

Devlet yönetiminde başbakan ve bakanlar çizgileri belirlenmiş alanlarla sınırlı olarak belirlenen görevleri icra ediyor.

Ancak ülkenin iç ve dış politikası Milli Güvenlik Kurulu’nu oluşturan cumhurbaşkanı, başbakan ve bazı bakanlar ile yüksek bazı bürokratlar, istihbarat birimleri başkanları ve generallerin oluşturduğu bir ekipçe belirleniyor.

Bunların dışında kalan bakanlık ve alt birimlerde korporatist bir yapı hakimdir;

Yukarıdan aşağıya herkes anayasa ve yasalara göre belirlenmiş görev tanımı içinde çalışıyor.

Ancak bunların oluşturduğu ortak akıl cumhurbaşkanının liderliğinde nihai kararı alıyor ve icraat buna göre uygulanıyor. Ve Suriye Arap Cumhuriyeti liberal ekonomi üzerinden yükseliyor.

*

Halbuki, kuzey bölgelerini kontrol eden ve yeni bir Kürt devletçiğinin oluşturulması için savaşan PKK bağlantılı Demokratik Birlik Partisi;

Cizire ve Kobani kantonlarının birleştilmesi ardından Efrin Kantonuyla birleşme ve Demokratik Özerk bir Kürt koridoru oluşturmaya çalışıyor.

Demokratik Özerklik; özel mülkiyeti tanrılaştırarak her türlü tekelleşmeye imkân sunan bir ekonomik sistemin insanî niteliği olamayacağına, diğer taraftan da reel sosyalizm örneğinde olduğu üzere her türlü özel mülkiyeti reddeden devlet mülkiyetçi yaklaşımların da tarihe yol aldırmadığı tezinden yükseliyor.

Özel mülkiyet değil, topluluk mülkiyeti hedef alınıyor.

Topluluk mülkiyeti ya da ekonomisi ise tekelleşmeyi hedeflemeyen, azami kârı esas almayan, kontrolü kendi elinde olan, üretimle bağ içinde olan, kendine yeterliliği esas alan toplumsal ihtiyaçlar üzerinden gerçekleştiği için kullanım değerini esas alan bir ekonomi ya da mülkiyet anlamına geliyor.

Kürtlerin devlet yönetimi biçimi bu düşünceden gelişecektir…

*

Sünni İslam Hilafet Yönetimi ise İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik düzeni teşvik üzerine oluşturulacaktır.

İslam ekonomisi ne Kapitalist nede Sosyalist olarak tanımlanıyor, her iki sisteminde negatif özelliklerine sahip olmayan bir “üçüncü yol” olduğu iddia ediliyor.

İslami ekonomide üretim ve tüketim araçlarında özel mülkiyet hakkı, kişisel kazanç ve teşebbüs hürriyetinin teşvik edildiği serbest bir piyasa ekonomisi vardır.

Ticaret belli sınırlar içerisinde serbesttir.

Ücret, işe veya beceriye göre serbest piyasa şartlarında karşılıklı rızayla oluşur.

Rekabet, mü’min mü’minin kardeşidir ilkesinin sonucu olarak sınırlandırılmıştır.

İnsan, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomiyle ilgili faaliyetlerinde de Allah’ın koyduğu sınırlara uymak zorundadır.

*

Suriye’de siyasi çözüm yolunda savaşın trajik sürecinde birbirlerinden kalın çizgilerle ayrılan Alevilerin,Sünnilerin ve Kürtlerin “B planı” olmaksızın nefes almaları mümkün görülmüyor…

Sykes-Picot  devam ettiriliyor…

Türkiye’nin düşmanlık ilişkilerinde olduğu Federal Suriye Cumhuriyeti’ne gidilirken, Irak bekliyor.

 

Ahmet Kılıçaslan Aytar