Abdullah Nihat Yılmaz; O’nu da…

O’NU DA…

Evet, O’nu da, yani Kamer GENÇ’i de kaybettik… Son bir-iki yıldır sanki kırım girmiş sanat-kültür ve diğer üst plandaki ünlü ve maharetli insanlarımıza, bir bir gidiyorlar dünyamızdan ve  biz  geride kalanlar da sadece el sallıyoruz artlarından, şaşkın ve itirazsız. Ya da kime  ve nasıl itiraz edeceğimizi bile  bilemeden…

Mesela Yaşar Kemal’i, Fikret Otyam’ı, Oktay Akbal’ı, Zeki Asyalı’yı,  Kayahan’ı,  Levent Kırca’yı, Bedri Koraman’ı, Başar Sabuncu’yu, Suna Kili’yi, Şennur Sezer’i, Nurhan Karadağ’ı,Tahir Elçi’yi ve de bu bizim Kamer Genç’i bir hamlede gözlerimin önüne getirebiliyorum. Unuttuklarım da vardır muhakkak…Ama başka bir sayımda o unuttuklarım da dahil cem olacaklar karşımda. Ki, say say bitmez bir sevgi yumağı…

“E ama nereye kadar sürecek bu göç?”

Üstelik, şaka gibi… Hatta nanik yapıyorlar diyesi bile geliyor insanın! Hele Kamer GENÇ? Fotoğrafına bakıyorum: Sağlıklı, yakışıklı, güleç yazlü bir pir-ü pak! Ölüm mü? Umurunda bile değil… Ferman mı? Kimin olursa olsun “dağlar bizimdir” diyor!

Dadaloğlu gibi, dimdik…

Oysa bu halleri belki de dış görünüşüydü onun. Çünkü ince yüreği, işleyen beyni ve hünerli elleri yoksul, kimsesiz ve arkasızların yanında olmuştu hep. Ezik ve kederli.. Neredeyse, 23 Şubat 1940’ta dünyaya geldiğinden beri…Yani yoksul bir Alevi çocuğu olarak  öğrenciliği, gençliği, olgunluğu biribirine karışmış hatta hiç birini doğru dürüst yaşayamamış bir Anadoluluydu o. Babası Ali Genç ise, yazlarını İstabul Silahtarağa’da amelelik yaparak geçinmeğe çalışan bir fukara köylü…

Kamer Genç öğrenciliğinde hep çalışkanlar arasındaydı. Yani hep başarılı…  İşte 1960 yılında kendisini, Ankara Maliye okuluna taşıyan da bu kimliği, bu çabası olmuştu. Hatta okulu onarıma girince Tunceli Lisesi’ne devam etmesi, sonra yeniden Maliye okuluna dönmesi hep o yaratıcı kimliğinin ve erişilmez çabasının bir eseri olmuştu.

Ve de 1966’da, Ankara Ticari Bilimler Akademisi’ni, yani şu anki Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitiriş…

Sonra Danıştay sınavları ve  ardından Danıştay Tetkik hakimliği ile Danıştay Savcılığına…yükselişi.

Oysa ayak seslerini duyura duyura 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi gelecek ve bütün geçitler kin kapıları ile örülecekti.

Olsun! Kamer Genç, direnen bir kimliktir yine de…Sabırlı ve girişken.

1981’de onu DANIŞMA MECLİSİ’nde üye olarak görüyoruz. Faşizmin  baskılarına orda da göğüs geriyor, orda da tek başınadır…

“Yahut kamuoyunun imajındaki,Tek başına muhalefet..”

Sonra, 1983’teki genel seçimlerde bağımsız bir milletvekili…

Sonra SHP’den, sonra DYP’den, sonra CHP’den ve her dönemde de Tunceli’den milletvekili ve Meclis başkan vekilliği…Ama her zaman ve her yerde katıksız bir Atatürkçü, tepeden tırnağa bir laik, sapına kadar bir cumhuriyetçi ve de sadık bir sosyal demokrat…Faşizme, diktatörlüğe, emperyalizme, empryalizmin işbirlikçilerine, işbirlikçilerin faizci ağalarına, ağaların hocasına, hacısına, dedesine, ırkçısına, din simsarcısına  ve  de cümle sömürü ve soyguncusuna karşı bir halk adamı,  bir yurtsever…

Kamer Genç, 23 Şubat 1940 yılında geldiği dünyamızdan, 22 Ocak 2016 günü ayrılırkenki  vasiyetinde “Beni Tunceli’deki köyümün toprağına verin!” demişti.

Ve bizler, sevgiyle, saygıyla ve de sıcak dostlukla uğurluyoruz;

ONU DA…

 

     Abdullah Nihat Yılmaz

      29 Ocak, 2016, Londra.