Dünya’nın en ‘özel’ savaşı

    Türkiye’deki savaş Suriye’den çok daha kanlı

                         SINIRIN İKİ YANINDA, İKİ PKK

Türkiye –Suriye sınır bölgesi Dünya’nın en ‘özel’ savaşına sahne oluyor. ABD,İngiltere,Fransa,Türkiye,Irak gibi devletlere bağlı özel kuvvetler yanında Irak;Suriye ve Türkiye Kürt nüfusundan çeşili örgütlere bağlı sivil silahlı güçler, IŞID adlı bir terör örgütü ile çarpışıyor. Suriye’nin kuzeyinde sınırımıza birkaç km uzaklıktaki resmi olmayan Kürt Kantonlarında YPG örgütü Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde ‘terörist’ listesinde bulunan PKK ile birlikte, NATO ülkelerinin hava kuvvetleri ve özel kuvvetleri yanında IŞID teröristleri ile savaşan güçler arasında. NATO’nun en büyük ordularından birine sahip olan Türkiye ise bir yanda Suriye sınırı ötesinde IŞID’a karşı hava hücümlarına katılıp ‘müttefik’ NATO kuvvetleri ile birlikte PKK nında içinde bulunduğu yerel güçlere destek olurken, birkaç km kuzeyde PKK militanları ile savaş halinde. Üstelik, sınırın Türkiye tarafında cereyan eden savaş,güneydeki ‘resmi’ savaşa göre çok daha kanlı. Türkiye ordu ve devlet güçleri PKK ile yapılan çatışma ve terör mücadalesinde iki ay içinde yaklaşık 100 görevliyi şehit verirken, yapılan resmi açıklamalara göre, PKK 1200 militan kaybetmiş durumda. Kısacası, öncelikle savaşın nerede olduğunu daha sonrada tarafların ve ittifaklarının hangileri olduğunu bulmak gerekiyor.

                           ABD ve İngiltere ‘5 yıl’ diyor

Başkan Obama ve en yakın müttefiki İngiltere Başbakanı Cameron’un yaptıkları açıklamalara göre IŞID savaşı 5 yıl sürecek. Bu ülkelere bağlı Hava Kuvvetleri Türkiye’de İncirlik üssüne anlaşma ile yerleştikten sonra özellikle yabancı medya tarafından ortaya çıkarılan karada Özel Kuvvet operasyonları başladı. Türkiye sınırlarından Suriye’ye girdiği bildirilen 120 kişilik İngiliz Özel Kuvvetleri yanında birkaç bin kişilik ABD özel kuvvetleri PYD-PKK ile birlikte faaliyette. ABD,İngiltere, Fransa ve Almanya yapılan resmi açıklamalara göre Suriye’de kurulu Kürt kantonlarında yerel güçlere eğitim desteği veriyor ve silahlandırıyorlar. Dünya’daki jeopolitik karakterli savaş ve sürtüşmeleri iyi izleyen yorumcular için açık olan bir gerçek şu; 2003 Irak savaşı nasıl Irak’ı parçaladı ve bir Kürt Devletçiği yarattı ise, 2011 de başlayan Suriye savaşı da Suriye’yi parçaladı ve yeni Kürt devletçikleri yarattı. Her iki savaşın değişmeyen karakteri ABD-İngiltere ittifakının ülkeleri parçalarken kullandığı etnik-kültürel fay hatları. Bu hatlar Kürt-Arap-Türkmen ve Sünni-Şii eksenlerindeki Kuzey Orta-Doğu çizgileri. Türkiye-Suriye sınırının iki yanında oluşturulan bu siyasi-askeri karmaşanın sonunda nasıl biçimleneceğini görmek için Başkan Obama’nın açıklamasına göre 5 yıl beklemiz gerekiyor.

                         Suriye’de ‘kazan’, Türkiye’de ‘kaybet’

Türkiye-Suriye-Irak sınır bölgesinde kalan üçgen içerisinde süren çatışmalar ve savaşa ‘özel’ karakterini veren, bölgedeki Kürt nüfusun en önemli örgütlerinden biri olan PKK nın durumu. Batı ülkeleri ve Türkiye’nin ‘Terörist’ listesindeki PKK, Suriye savaşımında tuttuğu yer bakımından Batı Ülkeleri orduları indinde ‘tercihli’ konumununda bulunuyor. Suriye’de Kürt kantonları üzerinden IŞID terör devletçiğine toprak kaybettirmek ve Cihadi yayılmasının bölgedeki etkinliğini azaltmak isteyen ABD ve İngiltere ordu ve hava kuvvetleri Suriye’deki PYD kuvvetlerini ‘kara gücü’ olarak tanıtmaktan çekinmiyorlar. 7 haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de AKP iktidarı ile kendilerini ‘Kürt siyaseti’ olarak adlandıran ve PKK nın büyük ölçüde desteğini alan ‘etnik siyasetçiler’ arasındaki ‘Açılım’ döneminin sona erişi, bölgedeki ‘Batılı’ülkelerin önünde duran en büyük problem olarak görünüyor. NATO ‘nun bölgedeki en büyük ittifak unsuru olan Türkiye’nin kesin ve silahlı muhalefetini göze alarak Suriye-Irak-Türkiye üçgeninde siyasi,askeri ve sosyal mühendislik işlemlerini yürütmeleri kolay değil. Türkiye-Suriye sınırları içinde ve dışında süren silahlı karmaşa, başkan Obama’nın verdiği 5 yıl gibi uzun bir süreye yayılabilir mi? Bu olasılık ancak Türkiye’de AKP iktidarı ile Kürt Siyaseti arasında, ‘Atlantik İttifakı’ rehberliğinde yapılacak üstü kapalı bir anlaşma ile gündeme gelebilir. 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin esas talebi, daha önceki üç seçimde olduğu gibi, etnik oyların, iki taraf arasında paylaşılması. Yani 7 haziran’da bozulan dengenin yeniden kurulması. ‘Kürt siyaseti’ denilen oluşumun ‘hamaset’ yerine bu yolu seçmesi durumunda ‘Batı’nın’ 5 yıl formülasyonu’ gündeme girecektir. Yoksa sonuç, PKK için ‘Suriye’de kazanç,Türkiye’de kayıp’ gibi garip bir denklemde ortaya çıkacaktır.

Mahir Tan             LondraPosta-Londra