Bush-Blair yerine Hilary-Teresa savaşları

Bush-Blair gitti, Hilary- Teresa dönemi başladı

21.Yüzyılın tüm savaşları Washinton-Londra eksenli ‘Neocon’ iktidarların eseri. 2001 Afganistan-2003 Irak, 2006 Lübnan- 2010-15 Arap baharı,Libya,Suriye İç savaşı ABD, İngiltere-İsrail ittifakının belirlediği, başını ve sonunu tayin ettiği savaşlar. İngiltere’de son siyasi gelişmeler Washington-Londra ittifakını daha fazla geliştiren ve başıboş hale getiren türden oldu. Bir yanda politik anlamda Dünya’nın en gerici gücü olan İngiliz Muhafazakar Partisi kendisine ‘ayak bağı’ olarak gördüğü AB engelinden kurtularak iktidara yerleşirken, Neoliberal İngiltere’yi temsil eden İşçi Partisi’nde Jeremy Corbyn’e karşı Blairci ayaklanma başladı. Corbyn’in temsil ettiği klasik sosyal demokrasi-sosyal adalet kavramlarına karşı ayaklanan İşçi Partisi’nin Parlamenterler gurubunun aynı zamanda Chilcot Raporu ile suçlanan Tony Blair döneminin Irak savaşı kadroları olmalarında şaşılacak bir yan yok.

Önümüzdeki kasım ayında yapılacak seçimlerde ABD de Başkanlığa güçlü olarak katılan aday Hilary Clinton. Sapıklık seviyesinde halk ve yabancı düşmanı Trump’ın kazanması bir sürpriz sayılsa bile yeni ABD Başkanının İsrail- Suudi Arabistan ve Suriye Cihatçılarına şimdiki Başkan Obama’dan çok daha yakın duracak bir kişilik olacağı açık.  Muhtemelen yeni saldırılar 15 yıl önceki Bush-Blair ikilisi yerine iki kadın yönetici Hilary- Teresa May imzasıyla başlatılacak.

Bizi de ziyadesiyle ilgilendiren Atlantik İttifakının Orta-Doğu politikası, pusulalara bakarak, ABD-İngiltere-İsrail-Suudi Arabistan-Türkiye yönünden Şii ve Laik toplumlara doğru yöneltilecek saldırıların harekat hattı olarak görünüyor. Emperyalizm denilen olgu, zaten esas olarak Batı’dan Doğu’ya doğru yönelen,sömürü,savaş ve toplumları geri çağlara itmek olarak tanımlanırsa, ciddi bir hata yapılmış olmaz. Suudi Arabistan, Sünni Aşiretler, etnik ve dinsel örgütlere ayrılmış nüfus ve özerk bölgelerle dolu bir coğrafyada kanatları yolunmuş bir Osmanlı figürü de fazla sırıtmayacak gibi görünüyor.

Türkiye ve artık yönetimi, nüfusu ve bölünmüş toplumu ile bir parçası haline geldiği Orta-Doğu için daha iç açıcı bir yakın gelecek hayal edenler çok ciddi yanılgılar içinde bulunuyorlar.

Mahir Tan        LondraPosta-Londra