ÖĞÜT GİZLİ MEKTUP AÇIK…

ÖĞÜT GİZLİ 
      MEKTUP AÇIK…
 


Bunun “Öğüt” olanı o zamanları pek konuşulmazdı! Açık olanıysa mektuptu ki, onu ben de okudum. Sanırım doksanlı yılların başlarıydı. Siyasette Erbakan kişniyordu. Genelkurmay koridorlarında Refah Parti’sinin konuşulduğu, Orduda Refah’ın sevildiği, Beyaz Saray’ca arkalandığı kulaktan kulağa fısıldanıyor ve şifreler köşe yazılarında açığa vuruluyordu…Ki, yan, yöre demindeydi …

Mektup işte böyle bir siyasal ortamda zuhur ediyordu…Ve de o Necmettin Erbakan’a yazılan mektubun altındaki imza da Abdullah ÖCALAN’a aitti. “Okudum” diyorsam nedeni, bu muktubun o imza ile gene kendi, yani PKK yanlılarının Avrupu’daki yayın organlarından birinde yayımlanmış olmasındandı. Öyle olmasaydı  zaten o zamanları da okumaz, şimdi de sözünü etmezdim.

Erbakan’a hitaben başlıyordu mektup ve mealen şu  görüşleri içeriyordu:

          “Değerli ağabeyimiz, biliyoruz ki, başında bulunduğunuz partiniz de bizim
           gibi, Atatürk’ün kurduğu bu laik rejime karşıdır. Bu rejimi yıkacak ve 
           yerine Müslüman bir Türk devleti kuracaksınız. Biz de böyle yapacağız. 
           Hedefimiz aynı ve kutsaldır. Sizden dileğim, O MÜSLÜMAN TÜRK
           DEVLETİ’nin  yanına  bir de MÜSLÜMAN KÜRT DEVLETİ ekleyiniz. 
           Beraber olalım yan yana…Müslüman Türk Devleti  ve Müslüman Kürt 
           devleti…Kardeş  kardeş yaşayalım.
                                               Küçük kardeşiniz, 
                                               Abdullah ÖCALAN.”

Çok tuhafıma gitmişti okuduğumda, çok şaşırmıştım. Bu nasıl bir biatti öyle!!! Üstelik islamcı kesilerek! Tanırdım da Abdullah Öcalan’ı. Kısa bir süre hapisane arkadaşlığımız da olmuştu. 30 Mart 1972’deki Kızıldere katliamından sonra beni Fatsa’da 8 Nisan 1972’de tutuklayıp Ankara Yıldırım Bölge Tutukevine kapattıklarının ardından, Kızıldere Katliamını Siyasal Bilgiler Fakültesinde protesto edip derslere girmeyen öğrencilerini tutuklayıp yanımıza getirmişlerlerdi. Öcalan o boykotçu SBF öğrencileri içinde oldukça yumuşak duruşlu ve munis biriydi, 20 gün kadar orada aynı koğuşta kalmıştık bizim arkadaşlarla onlar.

Üç yıl kadar sonra ben Yeraltı Madeş-İş genel sekreteri iken yine Ankara’da, o gençlik örgütlerinden ADYÖT’ün yönetim kurulu üyesi sıfatiyle ve benim başka arkadaşım Müfit Sakallı ile bana ziyaretime gelmişlerdi. Sonra bu görüşmeler 1977’ye kadar aralıklı olarak sürmüştü. Ondan sonra ise hiç görmedim.

Böyle bir aşinalık bile ÖCALAN’ın dinciliğe meyledeceğine, hele örgütü PKK’yı ve kendi geleceğini Amerikancı Erbakan’ın kuyruğuna takacağına inanmamı engelliyordu, sanki… Gerçi hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve hem SEVR antlaşmasını beğenen birinden başka ne beklenebilirdi ki!… Ama, ne bileyim, güya marksizmi telaffuz ediyorlardı ya, sanki…

Sonraları köprülerin altından epeyce sular aktı. Özal’ın ölümünden sonra Amerika Erbakan’ı yıldızlaştırmış, Refah Partisi’ni iktidara getirmiş, sonra Refah’ı 28 Şubatçılar hikaye etmiş, sonra Ordudaki uyanışı Amerika tasfiye ettirmiş, Amerika güdümündeki ve Tayyiple haldaş PKK oldukça gelişmiş, yol almış…tır, ateşkes imzalanmış, masaya oturulmuş, elbet göremediklerimiz de mevcut…. Görülüyor.

Bense PKK’nın başka islamcı kayıtlarına da, Cengiz Özakıncı’nın, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı – Yeni Osmanlı Tuzağı” adlı kitabının, Mayıs 2010 tarihli 21’nci basımının 433’ncü sayfasında rastlıyorum. Birlikte okuyalım:

               “PKK da İslam’a ve Osmanlıcılığa el atıyor…
                Derken 1984’te ayrılıkçı eylemlere başladı. Ne mi istiyorlardı?
                Osmanlı eyalet düzenine dönülse yeterdi kendileri için. Amerika’nın
                1965’te Demirel üzerinden dayattığı TÜRK-KÜRT FEDERASYONU, PKK 
                Açısından bir çözüm olabilirdi örneğin. Kendisini Anadolu Federe 
                İslam Devleti Başkanı olarak tanıtan ve Halife ilan eden Cemalettin
                Kaplan’dan destek arayan PKK lideri, Ümmetçiliği, Osmanlı toplum
                Yapısını övüyor ve şöyle diyordu:

               “Bugün bizim yürüttüğümüz mücadele, İslamın ortaya çıktığı 
                 Zamanlardaki mücadele kadar önemlidir. Bizim mücadelemiz
                 Sonucunda Müslümanların özlediği Asr-ı Saadet’e yakın bir biçim
                 Ortaya çıkabilir.. Ortadoğu’da Kürt sorununu çözmek Kürdistan’ı
                 İslam Enternasyonalizminin beşiği yapmak anlamına gelir. Kürt 
                 Sorun en yakıcı bir islami sorundur. Biz de islam’a en yakın hareketiz. 
                 İslam’ı gerçekleştirilmesinde iddialıyız. İslami kurtuluşun bu 
                 Çerçevede gerçekleşeceğine eminiz.”

Abdullah ÖCALAN’ı böyle dik dik ve tepine tepine konuşturan kaynaksa, aynı kitabın 442’nci sayfasında uç veriyor, şöyle ki:

          “ABD, PKK’ya İslamcılık Öneriyor”
Babından. Ve bu ara başlığın altında şu bilgi var :
          
            “…CIA’nın yan kuruluşu olan RAND Corporation, PKK’ya
             Marksizmi bırakın İslam’a yönelin öğüdünü…” vermiştir.

Bu kadar…

(Yani bir marksist kuruluş (!) bir emirle ve de bir anda ve de bir fırıldak misali İslamcı olabiliyor!) Maşallah!.. Ki, yüz kere, bin kere Maşallah!..

Hele şimdilerin, önümüzdeki aylarında, tescilli hırsız ve de İslamcı Faşist Tayyip Efendi iktidarda kalırsa, günleri gün olacak!!!!!

O zamanları ise sadece;
ÖĞÜT GİZLİ
MEKTUP AÇIK’tı…

          Abdullah Nihat Yılmaz
          16 Mart 2014
          Londra.

                                 

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz!