Orta-Doğu’da İran’ın Yükselişi

 

 

 Orta-Doğu’da   İran’ın Yükselişi

Irak’ta Tikrit kuşatması ile karşı saldırıya geçen İran, bölge dengelerini belirleyen en önemli güçlerden biri oluyor.  Irak’ta ABD öncülüğündeki IŞID  karşıtı koalisyon güçlerinden önce harekete geçerek yaklaşık 30 bin kişilik bir gücü Tikrit kenti önlerinde toplayan Şii toplumu, Orta-Doğu’da en önemli askeri potansiyeli barındırdığını gösterdi. İran’ın bölgesel bir güç olarak ağırlığı Irak yanında, geçtiğimiz aylarda uzun süreli bir savaş sonunda Yemen’de iktidarı ele geçiren Huthi yönetimi, Bahreyn’de bastırılamayan Şii direnişi ve Suriye’de devrilemeyeceği artık anlaşılan Esad yönetimi ile birlikte okunduğunda, Orta-Doğu’da  tek parça olarak hareket edebilen büyük gücü ortaya çıkardı. Irak’lı Ordu komutanlarının yaptıkları açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, birkaç gün içinde Tıkrit’ten atılacak olan IŞID’ın üç yandan kuşatılmış Musul kentinde de barınamayacağı belli oldu. Musul’un IŞID yönetiminden kurtulması ise, Bölgede Suudi Arabistan-Katar tarafından desteklenen Sünni -Tekfiri hareketini sınırlandıracak en önemli adımlardan biri olur.

  Obama-Natenyahu kavgasının nedeni; İran

17 Mart tarihinde yapılacak İsrail seçimleri öncesinde başkan Obama ile İsrail Başbakanı  Natenyahu arasında gerginleşen ilişkiler de ana hatlarıyla İran’a karşı alınacak tutum konusundaki farklılıklardan geliyor. İran’a karşı Nükleer görüşmelerinde  yeni ambargo kalemleri yükletme çabasındaki İsrail yönetimi, geçtiğimiz hafta 20 Cumhuriyetçi senatörü bu yolda seferber ederek Nükleer görüşmelerini sabote edecek bir bildiri yayınlattı. ABD’de Başkanlık Seçimlerinde yönetim değişikliği halinde ‘İran ile imzalanacak bir kesin anlaşmanın yeni Başkan tarafından iptal edilebileceği’ cümlelerinin yer verildiği İsrail-Cumhuriyetçi bildirisinin yol açtığı zararı tamir edebilmek için Obama yönetimi ve Nükleer görüşmelerinde taraf olan AB ülkeleri dış işleri yayınladıkları bir karşı bildiri ile İran’ı ‘sakinleştirmeye’ çalışıyorlar. Ambargolara karşın, askeri gücünü koruyan ve Yemen’de iç savaştan kazançlı olarak ayrılmayı başaran İran’ın ağırlığı ABD nin değişen Suriye politikasında da kendisi hissettirdi. Esad rejiminin devrilmesi politikasını artık ‘rafa kaldırdıklarını’ resmi olarak açıklayan ABD, Esad rejiminin Hizbullah-İran desteği ile Suriye içindeki muhaliflere kaptırdığı topraklarını yavaş yavaş geri almasına da engel olamıyor. Esad rejiminin direnişi ve güç toplaması, Türkiye’nin de bölgedeki ağırlığına ve inanılırlığına ciddi darbeler vururken, Türkiye-Suriye sınırlarının verdiği güvensizlik nedeniyle ABD-Batı ve Türkiye arasındaki ilişkiler hızla aşınıyor.

                      ‘Şii Hilali’ artık askeri bir kavram

Irak’ta IŞID yayılması ve Suriye’de Sünni-Tekfiri dış güçlerin çıkardığı kanlı savaşlar İran’ın ekonomik ve askeri gücü etrafında oluşan yeni bir ittifak yaratılmasını sağladı. İran, Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden tek bir cephe yaratmaya yönelik Şii askeri gücü Orta-Doğu sahnesine ilk kez Tikrit kuşatması ile çıkıyor. İran ve Irak’ta IŞID olaylarının yarattığı seferberlik duygusuyla güçlenen Şii gücü, büyük ölçüde kültürel dayanışma ve mobilizasyon kolaylığına dayanıyor. İran ve Irak’ta yaşayan geniş Şii aşiretlerinin kolayca silahlı milis gücü haline dönüştürülebilen yapısı Orta-Doğu’nun stratejik açıdan özünü oluşturan Irak-Suriye topraklarında ‘Şii Hilalini’, askeri bir kavram olarak gündeme getirdi. Lübnan’da yerleşik bir güç olan Hizbullah’ın Kuzey Irak ve Tikrit’te savaşması, Iraklı Şii aşiret güçleri ve İran’ın Kudüs Ordusu militanlarının Doğu Akdeniz şeridinde boy göstermeleri Orta-doğu’da değişmeye başlayan güçler dengesinin yarattığı yeni bir görüntü. ABD nin Suriye’de Esad rejimini devirmeye yönelik 4 yıllık politikasındaki köklü değişmeyi bu gözle değerlendirmek gerekir.

 

 

Mahir Tan                         LondraPosta-Londra

 

 

 

 

 

 Orta-Doğu’da   İran’ın Yükselişi

Irak’ta Tikrit kuşatması ile karşı saldırıya geçen İran, bölge dengelerini belirleyen en önemli güçlerden biri oluyor.  Irak’ta ABD öncülüğündeki IŞID  karşıtı koalisyon güçlerinden önce harekete geçerek yaklaşık 30 bin kişilik bir gücü Tikrit kenti önlerinde toplayan Şii toplumu, Orta-Doğu’da en önemli askeri potansiyeli barındırdığını gösterdi. İran’ın bölgesel bir güç olarak ağırlığı Irak yanında, geçtiğimiz aylarda uzun süreli bir savaş sonunda Yemen’de iktidarı ele geçiren Huthi yönetimi, Bahreyn’de bastırılamayan Şii direnişi ve Suriye’de devrilemeyeceği artık anlaşılan Esad yönetimi ile birlikte okunduğunda, Orta-Doğu’da  tek parça olarak hareket edebilen büyük gücü ortaya çıkardı. Irak’lı Ordu komutanlarının yaptıkları açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, birkaç gün içinde Tıkrit’ten atılacak olan IŞID’ın üç yandan kuşatılmış Musul kentinde de barınamayacağı belli oldu. Musul’un IŞID yönetiminden kurtulması ise, Bölgede Suudi Arabistan-Katar tarafından desteklenen Sünni -Tekfiri hareketini sınırlandıracak en önemli adımlardan biri olur.

        Obama-Natenyahu kavgasının nedeni; İran

17 Mart tarihinde yapılacak İsrail seçimleri öncesinde başkan Obama ile İsrail Başbakanı  Natenyahu arasında gerginleşen ilişkiler de ana hatlarıyla İran’a karşı alınacak tutum konusundaki farklılıklardan geliyor. İran’a karşı Nükleer görüşmelerinde  yeni ambargo kalemleri yükletme çabasındaki İsrail yönetimi, geçtiğimiz hafta 20 Cumhuriyetçi senatörü bu yolda seferber ederek Nükleer görüşmelerini sabote edecek bir bildiri yayınlattı. ABD’de Başkanlık Seçimlerinde yönetim değişikliği halinde ‘İran ile imzalanacak bir kesin anlaşmanın yeni Başkan tarafından iptal edilebileceği’ cümlelerinin yer verildiği İsrail-Cumhuriyetçi bildirisinin yol açtığı zararı tamir edebilmek için Obama yönetimi ve Nükleer görüşmelerinde taraf olan AB ülkeleri dış işleri yayınladıkları bir karşı bildiri ile İran’ı ‘sakinleştirmeye’ çalışıyorlar. Ambargolara karşın, askeri gücünü koruyan ve Yemen’de iç savaştan kazançlı olarak ayrılmayı başaran İran’ın ağırlığı ABD nin değişen Suriye politikasında da kendisi hissettirdi. Esad rejiminin devrilmesi politikasını artık ‘rafa kaldırdıklarını’ resmi olarak açıklayan ABD, Esad rejiminin Hizbullah-İran desteği ile Suriye içindeki muhaliflere kaptırdığı topraklarını yavaş yavaş geri almasına da engel olamıyor. Esad rejiminin direnişi ve güç toplaması, Türkiye’nin de bölgedeki ağırlığına ve inanılırlığına ciddi darbeler vururken, Türkiye-Suriye sınırlarının verdiği güvensizlik nedeniyle ABD-Batı ve Türkiye arasındaki ilişkiler hızla aşınıyor.

                      ‘Şii Hilali’ artık askeri bir kavram

Irak’ta IŞID yayılması ve Suriye’de Sünni-Tekfiri dış güçlerin çıkardığı kanlı savaşlar İran’ın ekonomik ve askeri gücü etrafında oluşan yeni bir ittifak yaratılmasını sağladı. İran, Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden tek bir cephe yaratmaya yönelik Şii askeri gücü Orta-Doğu sahnesine ilk kez Tikrit kuşatması ile çıkıyor. İran ve Irak’ta IŞID olaylarının yarattığı seferberlik duygusuyla güçlenen Şii gücü, büyük ölçüde kültürel dayanışma ve mobilizasyon kolaylığına dayanıyor. İran ve Irak’ta yaşayan geniş Şii aşiretlerinin kolayca silahlı milis gücü haline dönüştürülebilen yapısı Orta-Doğu’nun stratejik açıdan özünü oluşturan Irak-Suriye topraklarında ‘Şii Hilalini’, askeri bir kavram olarak gündeme getirdi. Lübnan’da yerleşik bir güç olan Hizbullah’ın Kuzey Irak ve Tikrit’te savaşması, Iraklı Şii aşiret güçleri ve İran’ın Kudüs Ordusu militanlarının Doğu Akdeniz şeridinde boy göstermeleri Orta-doğu’da değişmeye başlayan güçler dengesinin yarattığı yeni bir görüntü. ABD nin Suriye’de Esad rejimini devirmeye yönelik 4 yıllık politikasındaki köklü değişmeyi bu gözle değerlendirmek gerekir.

 

 

Mahir Tan                         LondraPosta-Londra